Savaşların kimlere fayda sağladığı konusunda çok çarpıcı bir bilgiyi iki gün önceki sayısında Financial Times Gazetesi (FT) açıkladı: (1)
“ABD’li petrol üreticisi şirketler, bu yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde, Ukrayna’daki savaşın petrol fiyatlarını yükseltmesinden dolayı, benzeri görülmemiş bir biçimde havadan 200 milyar dolardan fazla net kâr elde ettiler. Bu rakam petrol sektörünün rekor düzeydeki en kârlı 6 ayına işaret ediyor”.
Kâr ve ekolojik zarar el ele
‘2022 Yılı İklim Politikası Ayak İzi’ raporu ise neden oldukları küresel ekolojik tahribat anlamında çok büyük çapta zarara neden olan dev 25 küresel şirketi açıkladı.
ABD petrol sektöründe yer alan şirketler listede başı çekiyor. Chevron ve Exxon Mobil gibi petrol devleri ilk iki sırada konumlanırken, diğer dört ABD kökenli petrol şirketi de (Conoco Phillips, Marathon Petroleum, Valero ve Phillips 66) listede değişik sıralarda yer alıyor. Listede Gazprom (9’ncu) ve Rosneft (14’ncü) olmak üzere iki Rus şirketi de var. Alman kimya devi BASF (3’ncü), Nippon Steel Corporation (8’nci), JFE Steel (20’nci) gibi iki Japon çelik devi ve Toyoto gibi bir Japon otomobil devi listede mevcut. Elektrik enerjisi gibi kamusal hizmetler sektöründeki altı şirketiyle de (Sempra Energy (5’nci), American Electric Power (6’ncı), Southern Company (7’nci), Dominion Energy (13’ncü) ve Entergy Corp (25’nci) ile ABD listeyi domine ediyor. (2)
Kısaca, fosil yakıt (petrol) sektöründen elektrik enerjisine kadar, ABD kaynaklı şirketler bir yandan gezegene en büyük zararı verirken, diğer yandan da FT’nin açıkladığı gibi devasa kârlar elde ediyorlar. Özellikle de Ukrayna savaşından sonra bu kârları neredeyse Türkiye’nin bugünlerde görüşülmekte olan 2023 yılı bütçesi büyüklüğüne erişmiş durumda.
ABD’de ‘Enflasyonu Düşürme Yasası’
Sistemin egemenleri açısından böyle bir durumla baş edebilmenin yolu bu tür aşırı ya da havadan kazanılmış kârları vergilendirmek ve bu yolla elde edilen gelirlerle iklim yıkımı ile mücadele politikalarını finanse etmek.
Nitekim Biden Yönetimi böyle düşünüyor. 16 Ağustos 2022’de Başkan Joe Biden tarafından imzalanarak kanun haline getirilen ve toplamda 739 milyar dolarlık bir harcama yapılmasına izin veren ‘2022 Enflasyonu Düşürme Yasası’ ile çoğunluğu vergi indirimi şeklinde olan 369 milyar dolarlık bir kaynak enerji ve iklim finansmanının ayrılacak. Yasa oluşacak bu harcamanın büyük bir bölümünü, yeni ihdas edilen yüzde15 oranındaki kurumlar vergisi (313 milyar dolar) ile finanse etmeyi umuyor. (3)
ABD’de, paralel bir biçimde, petrol şirketlerinin bu süreçte elde ettikleri ‘beklenmedik/aşırı kârları’ vergilendirmeye dönük girişimler de söz konusu oldu. Örnek olarak, Senatör Ron Wyden’ın “Büyük Petrol Kârlarını Vergilendirme Yasası” teklifi, yıllık geliri 1 milyar doların üzerinde olan petrol şirketlerinin gelirlerinin yüzde 10’undan fazlasını aşırı kâr olarak nitelendirip, bu kârlardan yüzde 21’lik bir “Beklenmedik /Aşırı Kâr Vergisi” (Windfall Tax) almayı amaçlıyor.(4)
Ancak her ne kadar petrol şirketlerinin bu tür kârlarına, daha fazla petrol üretmek ve böylece petrol fiyatlarını düşürmek için yatırımda kullanmamaları halinde, “Beklenmedik /Aşırı Kâr Vergisi” uygulanacağını açıklansa da, uluslararası çevrelerce, ABD’de bu tür bir yasal düzenlemenin gerçekleşebileceğine ihtimal verilmiyor.
Avrupa’da enerji şirketlerinden ‘Aşırı Kâr Vergisi’ alınıyor
Diğer yandan Atlantik’in diğer yakasında, enerji sektörünün diğer bileşenleri üzerinde bu vergi artık bir gerçeklik haline geldi:
Öyle ki, Avrupa Komisyonu bu yılın Mart ayında üye devletlere, tüm enerji sağlayıcılarına olmak üzere geçici olarak ‘Beklenmedik /Aşırı Kâr Vergisi’ gibi vergiler koymasını önerdi. Komisyon, bu tür önlemlerin teknolojik olarak nötr olmasını, geriye dönük olmamasını ve toptan elektrik fiyatlarını ve uzun vadeli fiyat trendlerini etkilemeyecek şekilde tasarlanmasını istedi.
Komisyon bu tür önlemlerin 2022’de sağlayabileceği gelirin 200 milyar avroya kadar çıkabileceğini tahmin ediyor. Bu gelir, “tüm nihai tüketicileri destekleyecek, seçici olmayacak ve şeffaf bir önlemle” hanelerin yüksek enerji faturalarını kısmen dengelemek için kullanılacak. Komisyon’un bu önerisinin ve devam eden enerji fiyat artışlarından 6 ay sonra 15 Avrupa ülkesi böyle kâr vergilerini ya uygulayacaklarını ilan ettiler ya da fiilen uygulamaya başladılar. (5)
Örneğin, Belçika aşırı kârlar için yüzde 33’lük bir “dayanışma katkısı” biçiminde ‘İlave Kazanç Vergisi’ uygularken, İngiltere, yüzde 25’lik bir ‘Ek Enerji Kârı Vergisi’ uygulamasını başlatarak, 2025’in sonuna kadar kurumlar vergisi oranını yüzde 65’e yükseltti. İngiltere’nin yeni Başbakanı Rishi Sunak ise, bu ek vergiyi yüzde 30’a yükseltmeyi ve 2028’e kadar uzatmayı düşünüyor. (6)
Türkiye’de sektör teşvik veriliyor
ABD ve Avrupa’da savaşın bazı sektörlerde neden olduğu aşırı kârların nasıl vergilendirileceği konuşulurken, bizde bu sektörlerin bırakın vergilendirilmesini, giderek daha da çok teşvik edildiğini görüyoruz.
Siyasal iktidar, en son Cumhuriyet’in 100.Yılı Vizyonlarını açıklarken olduğu gibi, her fırsatta başta İHA ve SİHA üretim sektörü olmak üzere, ‘Askeri Sanayi Karması’ sektörünün, oluşturmaya çalıştıkları yeni büyüme modelinin motor sektörlerinden biri olacağı vurgusu yapıyor.
Bu bağlamda 2023 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde, Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na (SSDF) ayrılan kaynaklar da dâhil olmak üzere, “iç ve dış güvenlik programı” altında bu alana 469 milyar TL’lik bir ödenek ayrılıyor (Merkezi Yönetim Bütçesi’nin yaklaşık yüzde 11’i tutarında).
‘Enerji Arz Güvenliği Programı’ altında ise, Merkezi Yönetim Bütçesinin yüzde 9,1’ine denk düşen 407 milyar TL’lik bir harcama yapmayı planlıyor (geçen yıla göre ödenekler içinde yüzde 155 ile en fazla artış gösteren program).
Bir de işin “alınmasından vazgeçilen vergiler” kısmı var. İktidar bu konuda da çok cömert davranıyor. Öyle ki 2023 yılında “vergi harcamaları” adı altında vergi muafiyet, istisna ve indirimi biçiminde 994 milyar TL’lik bir verginin alınmasından vazgeçiyor. (7) Bu vazgeçilen vergilerin ne kadarının yukarıda sözü edilen ‘Askeri
Sanayi Karması’ sektöre ait olduğu ise bilinmiyor.
Kaynaklar savaşa değil, toplumsal sorunların çözümüne ayrılmalı
Savaşların insanlar ve doğa üzerinde olduğu kadar, ekonomiler üzerinde de çok kalıcı zararlı etkileri söz konusu.
Öyle ki hali hazırda küresel çapta yılda 2 trilyon doları aşan bir askeri harcama söz konusu. Birleşmiş Milletler Örgütü (BM) ise, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SGD) ulaşabilmek için gerekli olan yıllık fonlamadaki açığın 2,5 trilyon dolar olduğunu hesaplıyor.
Yani BM’ye göre, hali hazırda yılda 2 trilyon doları aşan küresel askeri harcama eğer SDG hedeflerine ulaşmak için harcanabilse, insanlık onuruna yönelik büyük saldırılarla başa çıkmak için uzun bir yol kat edilecek, açlık, mutlak yoksulluk, cehalet, evsizlik, tıbbi bakım eksikliği gibi sorunlar büyük ölçüde ortadan kaldırılabilecek.
Ayrıca dünya 2021’de temiz enerji ve enerji verimliliğine yalnızca 750 milyar dolarlık yatırım yaparken, enerji altyapısına toplamda 1,9 trilyon dolarlık yatırım yaptı. Dahası bu yatırımın büyük kısmı fosil yakıtlara (petrol, doğal gaz ve kömür) gitti. Dolayısıyla fosil yakıtlara yapılan yatırımlar sürerken, silaha yapılan yatırımlar ve savaşlara aktarılan kaynaklar artmaya devam ederken, temiz enerji biçimlerine geçiş yatırımlarına yeterince kaynak ayrılmıyor. (8)
Sonuç olarak
Savaşlarla ekonomiler tahrip ediliyor, insanlar öldürülüyor, işsiz ve aç bırakılıyor, enflasyon ve yoksulluk artıyor, iç ve dış göçler hızlanıyor, doğa katlediliyor. Eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe ve işsizlikle ve yoksullukla mücadeleye ayrılması gereken kamusal kaynaklar savaşlar için kullanılıyor.
Bu durum da savaşların asıl kazananlarını ortaya çıkartıyor: Savaş sanayinin patronları, onların emrindeki devlet görevlileri, politikacılar, silah baronları, büyük müteahhitler, büyük yatırım fonları, dev petrol şirketleri ve diğer enerji şirketleri kârlarını ve servetlerini katlıyorlar.
Emekçi halklar savaş dönemlerinde daha da kaybettikleri gibi, ulusal güvenlik gerekçesiyle, bu dönemlerde ekonomik hak mücadeleleri yasaklanıyor, demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımına son veriliyor. Örgütlü ve bilinçli bir işçi sınıfı hareketi olmadığında böyle savaşlar bir dönem sonrasında otoriter, faşist yönetimlerin iş başına gelmesiyle sonuçlanıyor.
Bu gerçekler dünya halklarının neden savaşlara karşı çıkması ve barış içinde bir arada yaşam mücadelesini ekonomik ve demokratik mücadelenin vazgeçilemez bir parçası haline getirmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Dip notlar:
(1) “US oil producers reap $200bn windfall from Ukraine war price surge”, https://www.ft.com (5 November 2022).
(2) https://influencemap.org/report/Corporate-Climate-Policy-Footprint-2022 (November 2022).
(3) https://www.democrats.senate.gov/imo/media/doc/inflation_reduction_act_one_page_summary.pdf (6 Kasım 2022).
(4) https://taxfoundation.org/big-oil-gas-wyden-excess-profits-tax (23 August 2022).
(5) “What European Countries Are Doing about Windfall Profit Taxes”, <https://taxfoundation.org/windfall-tax-europe> (4 October 2022).
(6) “US oil producers reap $200bn windfall from Ukraine war price surge”, https://www.ft.com (5 November 2022).
(7) https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/10/2023-Yili-Merkezi-Yonetim-Butce-Kanunu-Teklifi-ve-Bagli-Cetveller.pdf; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın “2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Teklifi Basın Bilgilendirme Toplantısı” Sunumu (17 Ekim 2022).
(8) https://thetricontinental.org (5 May 2022)