100 yıldır Ermeniler, Süryani/Asuriler ve Pontoslular katledildiklerini kanıtlamaya çalışıyorlar. Kürtler ise 100 yıldır var olduklarını kanıtlamaya çalışıyor. Ezidiler, Kürt Aleviler, Türk Aleviler, Arap Alevi/Nusayriler ise, ayrı özgün bir inanç kimliğine sahip olduklarını. Osmanlı İmparatorluğu sırasında ve sonrasında, Hıristiyan azınlıklar ve Kürtler yanında, dönem dönem kıyıma uğrayan en kalabalık diğer bir grup ise Aleviler
Ragıp Zarakolu
Stockholm.
Azınlık hakları ve hukuku, Birinci Dünya Savaşı sonrasında çok uluslu imparatorluklardan yeni ulus devletlerin oluştuğu süreçte gündeme geldi. Milletler Cemiyeti bunun takipçisi oldu. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra BM yapısı altında uluslararası sözleşmelere dönüştü.
Bugün yaşadığım İsveç’te yasal olarak tanınmış 5 azınlık grubu var: Yahudiler, Romanlar, Samiler, İsveç-Finlileri ve Meänkieli dili konuşan Tornadienler. Onların dilleri ve kültürleri yasama altında. Norveç ve Finlandiya’da da Sami, Roman ve Fin kökenli azınlıkların hakları koruma altında. Finlandiya’da ise Finlandiyalı İsveçlilerin.
Almanya’da ise hakları yasal koruma altında olan 4 ulusal azınlık var: Danlar, Frizler, Sorblar ve Roma/Sintiler.
Danimarka’ya bağlı olan Faroe Adaları’nda ve Grönland’da Faroece ve Grönlandca resmi dil statüsünde, Danca “idari” dil olarak kullanılıyor. Peru’da Keçua ve Aymara yerli dilleri İspanyolca yanında resmi dil. Paraguay’da İspanyolca ve Guarini resmi dil.
Fransa ise azınlık hakları kavramını kabul etmeyen ülkelerden… Buna ilişkin uluslararası sözleşmeleri de imzaladı ve hayata geçirme konusunda oyalandı. Hatta Anayasa Mahkemesi, Korsika halkına dil ve kültür hakları tanıyan bir yasayı anayasaya aykırı bularak iptal etti. Azınlık dilleri yerine bölgesel diller kavramı kullanılmakta ve devlet bunların öğrenilmesinde sorumluluk üstlenmekte. Bunu özel kurumlara bırakmaktadır. TC’nin yeni politikası bunu örnek almıştır diyebiliriz. Bu “bölgesel” dilleri ise, Oksidanca, Baskça, Bretonca, Katalanca, Korsikaca, Franco-Provençal, Alsasça diye sıralayabiliriz.
Kürt tabusunu deştiği için 17 yılını hapiste geçiren Türk akademisyen Dr. İsmail Beşikçi, Kürdistan’ı “devletlerarası koloni” olarak tanımladı. Latin Amerika kolonyalistleri yerli dillerini resmi dil olarak tanıdı, ama ama Kürtçe hala resmi dil değil!
Türkiye Cumhuriyeti, 1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun, Avusturya Macaristan gibi çökmesinden sonra bir ulus devlet olarak yükseldi, Arap ülkelerinin manda altında da olsa yükselmesi gibi. Yalnız Osmanlı ile Avusturya imp. arasında önemli bir fark vardı. Osmanlı’nın dili Türkçe iken, Avusturya Macaristan İmp. 14 dile resmi dil statüsü tanımıştı ve bunlardan biri de Türkçeydi.
Balkan ülkeleri ulusal kurtuluş mücadelesi sonrası ve nihai olarak Balkan Savaşları’ndan sonra şekillendi.
Sonuç olarak, Osmanlı mirası üzerinde ulus devlet olmayı başaramayan Pontoslular, Ermeniler, Süryaniler ve Kürtler oldu.
İlk üç grup fiili olarak etnik arındırma, zorunlu göç ve soykırım ile yüz yüze kalarak tasfiye edildi. Kürdistan ise İran, Türkiye, Suriye ve Irak arasında dört parçaya bölündüğü için bir ulus devlet oluşturma şansına sahip olmadı. Farklı zamanlarda Türk, Arap ve Fars milliyetçiliğinin kıyımlarına uğradı.
Bu arada Türk milliyetçiliğinin, Ermeni ve Süryanilere yönelik kıyımlarda kimi Kürt aşiretleri ile işbirliği yaptığı hatırlanmalı. Irak ve İran’da da Asurilere yönelik kıyımlarda da zaman zaman bazı Kürt aşiretlerinin kullanıldığı eklenebilir.
Bunun bedeli ise, Kürtlerin 100 yıldır, gerçek tam bir özgürlüğe kavuşamaması oldu. Türk milliyetçiliği dini kullanarak, komşu yerel halklar olan Ermeniler, Süryani/Asuriler ve Kürtler arasında birlikte özgürlük mücadelesi vermelerini engelledi. Bunun karşı cephesi de unutulmamalı. Dini asimilasyona ve kıyıma tabi tutulan Mezopotamya’nın en kadim toplumlarından Ezidilerin adı ise, 2015 yılında ISIS’in yükselişine kadar anılmadı bile.
100 yıldır Ermeniler, Süryani/Asuriler ve Pontoslular katledildiklerini kanıtlamaya çalışıyorlar. Kürtler ise 100 yıldır var olduklarını kanıtlamaya çalışıyor. Ezidiler, Kürt Aleviler, Türk Aleviler, Arap Alevi/Nusayriler ise, ayrı özgün bir inanç kimliğine sahip olduklarını.
Osmanlı İmparatorluğu sırasında ve sonrasında, Hristiyan azınlıklar ve Kürtler yanında, dönem dönem kıyıma uğrayan en kalabalık diğer bir grup ise Aleviler.
Aleviler ve Kürtlerin “azınlık” kavramı altına sokulmasında zorlandığımızı da eklemek isterim. On milyonu aşan sayıları ile. Bugün Türkiye’deki Kürtlerin sayısının 20 milyonu aştığı tahmin ediliyor. Alevilerin sayısının ise 10 milyonu aştığı belirtiliyor. Alevi toplumu ise Osmanlı toprağında çok erken, Rum ve Ermenilerden çok önce kırıma uğramış.
15. yüzyılda Aleviler Balkanlara zorunlu göçe tabi tutuldu. I. Selim döneminde Alevi kıyımına ilişkin ilk fetva çıktı. Alevi toplumu sürekli bir ayrımcılığa tabi tutuldu. Şiddetle karşı karşıya kaldı ve bu cumhuriyet döneminde de devam etti: 1937-38 Dersim Alevi/Kürt kıyımı, 1968 Muğla-Ortaca Tahtacı kıyımı, 1968 Malatya kıyım girişimi, 1968 Hekimhan kıyım girişimi, 1971 Kırıkhan kıyımı, 1975 Hekimhan Şubat kıyımı, 1975 Akçadağ kıyım girişimi, 1978 Malatya ve Maraş kıyımları, 1980 Çorum kıyımı, 1993 Sivas kıyımı, 1995 Gazi Mahallesi kıyım girişimi.
Bütün kıyımlar sonucu büyük kentlere ve Türkiye dışına büyük bir Alevi göçü yaşandı. Daha önce Hıristiyan toplumların yaşadığı gibi. Hıristiyan azınlıklar gibi, Alevi toplumu da göçe zorlandı. Alevi toplumunun hala yaşadığı yerlere ve çevresine Suriyeli, Afganlı ve Kafkasyalı mültecileri yerleştirmektedir.
Türk ulus devleti, sosyolog Ziya Gökalp’in İslam (Sünni) /Türk sentezi görüşüne bağlı olarak kuruldu. Alevi toplum cumhuriyetin kuruluşundan itibaren dıştalanırken, Hıristiyan olmayan göçmen toplumların da dilsel ve kültürel hakları yok sayıldı ve hep birlikte bir eritme kazanına sokuldular. İster Balkan, ister Kafkasya ister Anadolu, Mezopotamya kökenli olsunlar.
(*) 8-11 Kasım 2011 tarihinde Arjantin’de Rosario Ulusal Üniversitesi’nde düzenlenen “La Democracia en tiempos de desconfianza e incertidumbreglobal” / Bir Güvenliksizlik ve Belirsizlik Döneminde Demokrasi” Konferansına sunulan tebliğ.