Mustafa Durmuş
IMF 25 Ocak’ta yayınladığı dünya ekonomisinin durumuna ilişkin güncelleme raporunda (1), 2022 ve 2023 yılına ait ekonomik büyüme ve enflasyon başta olmak üzere bazı makroekonomik tahminlerini açıkladı.
Buna göre, bu yıl dünya ekonomisinin yüzde 4,4; ABD’nin yüzde 4,0; AB’nin yüzde 3,9; Orta Doğu ve Merkez Asya ekonomilerinin yüzde 4,3; Yükselen ve azgelişmiş Asya ekonomilerinin yüzde 5,9 ve Sahra Altı Afrika ekonomilerinin yüzde 3,7 büyümesi bekleniyor.
Türkiye ekonomisine ilişkin olarak ise IMF, 2021 yılında yüzde 11’lik bir büyüme gerçekleştirmesi beklenen ekonominin 2022 yılında ciddi bir çakılmaya doğru gideceğini ve büyüme oranının yüzde 3,3’e gerileyeceğini öngörüyor.
Rapora göre bizden daha az büyüyecek bir tek bölge var: Yüzde 2,4 ile Latin Amerika ve Karayip ekonomileri. Kısaca, Türkiye ekonomisi dünyanın geri kalanından negatif ayrışıyor.
Hatırlanacağı gibi son Orta Vadeli Program’da Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 5,0 ve 2022-2024 arasında yılda ortalama yüzde 5,3 oranında büyümesi öngörülüyordu.
Böylece bu iki öngörü arasında yaklaşık 2,0 puanlık bir fark söz konusu. Bu yıla ait öngörülen büyüme oranındaki bu ciddi düşüş ise geçen yılki yüzde 11 gibi yüksek orandaki büyümenin asıl olarak baz etkisinden kaynaklanmış olabileceği görüşünü doğruluyor.
Enerji sorunu henüz başlamamıştı
Ayrıca IMF raporuna esas oluşturan bu öngörünün yapıldığı tarihlerde, Türkiye’de ithal doğal gaz sorunundan kaynaklanan ve sanayide üretimi önemli ölçüde azaltan bugünlerdeki enerji sorunu henüz başlamamıştı.
Doğal gaz ile ilgili son gelişmelere bakıldığında enerji krizinin bu yıl boyunca sürebileceği görülüyor. Bu durum da bu yılki yüzde 3,3’lük büyümenin dahi altında bir ekonomik büyüme ile karşı karşıya kalabileceğimize işaret ediyor.
Enflasyon çok daha ciddi bir sorun olmayı sürdürecek!
Türkiye’nin diğer ekonomilerle enflasyon konusundaki ayrışması ise çok daha endişe verici.
Öyle ki aynı IMF raporundaki ülke bazında 2022 yılına ait en son verilere göre; ABD’de yıllık enflasyon yüzde 5,4; Avrupa’da yüzde 4,4; diğer gelişkin ekonomilerde yüzde 2,0; Çin’de yüzde 2,2 ve diğer yükselen ve azgelişmiş ekonomilerde yüzde 2,7 civarında seyrediyor.
Türkiye’de ise Aralık ayı yıllık resmi enflasyon oranı yüzde 36.08 olarak açıklandı. Yani ülkedeki resmi enflasyon dahi Avrupa’daki enflasyonun 8 katından ve kendi kulvarındaki ekonomilerdekinden 13 katından fazla.
“Bir enflasyon, bir işsizlik, bir de durgunluk…”
Eğer bir ülkedeki özellikle iki temel ekonomik gösterge çok kötü ise o ülke halklarının durumu da çok kötüdür: Enflasyon ve İşsizlik. Bir de ekonomi yeterince büyüyemiyorsa bu işsizliğin ve yoksulluğun daha da artacağı anlamına gelir.
Türkiye’de olduğu gibi, çok yüksek bir enflasyon da söz konusu ise hayat sabit gelirliler, düşük gelirliler, hiç geliri olmayanlar, kısaca toplumun yüzde 80’i için çok daha pahalı ve çekilmez bir hale gelmiş demektir.
Bu durum dünyada ‘Sefalet Endeksi adı’ verilen bir endeks aracılığıyla (yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik bir arada) izleniyor. Türkiye maalesef son yıllarda bu endeksin üst sıralarında dünyanın çok azgelişmiş ülkeleriyle birlikte yer alıyor.
Durum böyle iken, yandaş medya IMF’nin bu verilerinden söz edecek mi, eğer söz ederse bundan nasıl bir başarı hikâyesi çıkartacak, yoksa hep yaptıkları gibi “ekonomideki şahlanmayı önleyen dış ve iç güçleri mi” suçlayacak?
Doğrusu çok merak ediyorum.
Anahtar sözcükler: Ekonomik büyüme, Enflasyon, IMF, Sefalet Endeksi
Dip notlar:
- https://www.imf.org/en/Publications/WEO/Issues/2022/01/25/world-economic-outlook-update-january-2022.