Kısacası Erdoğan’ın anonim şirkete benzettiği ve bir “patron” gibi yönetmeye çalıştığı Türkiye, beş yıl içinde çok daha yoksullaştı, yoksunlaştı; tüm kurumları felce uğradı ve yönetilemez hale geldi. AKP’nin elindeki medya gücüyle çizmeye çalıştığı toz pembe tablonunsa pembesi çoktan silindi
Tarih 15 Mart 2015… 7 Haziran seçim sürecine girildiği günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Balıkesir Ekonomi Ödülleri 2015 Töreni”nde iş adamlarına şöyle sesleniyor: “Sizden benim istirhamım; Yeni Türkiye’yi, başkanlık sistemini, yeni anayasayı her fırsatta milletimize anlatmanızdır. Sizler bir iş adamı gibi bu ülkenin yönetilmesini istemez misiniz? Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir.”
Erdoğan ülkeyi anonim şirket gibi yönetme arzusunu OHAL koşullarında “tek adam rejimi”ni inşa ettiği 16 Nisan referandumu öncesinde yeniden gündeme getiriyor. 13 Mart 2017’de katıldığı bir televizyon programında “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”ndeki ısrarını, “Hızla yürümek, süratle karar almak için ülkemi adeta bir şirket yönetimi anlayışıyla yönetmek istiyorum” sözleriyle ifade ediyor.
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde konu bir kez daha gündeme geliyor. 24 Mayıs 2018’de TRT özel yayınında yaptığı konuşmada Erdoğan, bürokrasinin ağır ilerleyişinden kurtulmak için 24 Haziran’ın önemli bir dönemeç olduğunu ve “ülkeyi anonim şirket mantığıyla yönetmenin önemi”ni tekrar vurguluyor.
Kendi ifadelerinden de anlaşılacağı gibi Erdoğan’ın “devleti şirket anlayışıyla yönetme” düşüncesini ortaya atarken amacı, yasama – yürütme – yargı erklerini elinde toplayarak devletin denge-denetleme mekanizmasını by-pass etmekti. Siyaset biliminde “otokratik” bir rejimi ifade eden bu anlayış, otokrasiyi doğasında barındıran şirket yöneticiliği (patronluk) ile özdeşleştiriliyordu. Böylece, AKP’nin kuruluşu, tek başına iktidara gelişi ve iktidarda bulunduğu 19 yılda uygulaya geldiği neoliberal politikalarla hizmet ettiği sermaye birikim rejiminin mantığıyla da ters düşmemiş olunuyordu.
Bir ülkeyi otokrasi ile yönetme niyetini şirket yönetmeyle ilişkilendirmek Erdoğan’a özgü bir fikir değildi elbette. Neoliberal politikaların toplumun geniş kesimleri üzerindeki olumsuz etkileri arttıkça ve kapitalizm ideolojik meşruiyetini kaybettikçe devletin baskı aygıtları devreye girdi ve ülke yönetiminde otoriterleşme eğilimi arttı. Soğuk savaş döneminde askeri darbelerle geçici bir süreliğine gerçekleşen otoriterleşmenin, soğuk savaş sonrasında sürekliliğe kavuşturulması gereği de bununla ilgilidir. Türkiye’de de 80’li yılların sonlarında Özal, “başkanlık” tartışmalarıyla otoriterliğin kalıcı olacağı bir sistemi gündeme getirmiş ama başaramamıştı.
Erdoğan, Özal’a göre çok daha uygun koşullarda “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı altında “kalıcı otokratik düzeni”, “devleti şirket gibi yönetmek” söylemiyle yeniden gündeme getirme olanağını yakaladı.
Darbe girişimi gerekçesiyle 2016 Temmuz’unda ilan edilen OHAL’le kurulan otokratik düzen, 16 Nisan 2017 referandumu ve 24 Haziran 2018 seçimleriyle kalıcılaştı ve Erdoğan, “otokrat olma” muradına kavuştu.
Beş yılı aşkın süredir de otokrat cumhurbaşkanı, Türkiye’yi bir şirketin patronu gibi otoriterlikle yönetiyor. Ne karışanı var ne denetleyeni ne de hesap soranı….
Sonuç mu?
İşte devletin anonim şirket gibi yönetmesinin ekonomideki etkileri üzerine birkaç veri: Türkiye’nin anonim şirket (AŞ) gibi yönetilmesi gerektiğinin söylendiği 2015’te Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 957.7 milyar ABD doları iken yüzde 17 azalarak 2021’de 796 milyar ABD dolarına geriledi. Merkezi yönetimin bütçe açığının GSMH’ya oranı 2015’te yüzde 1 iken yüzde 3.5’e çıktı. 2015’te 157 milyar TL (GSYH’ya oranı 28.6) olan dış borç stoku 2020’de 1.129 milyar TL’ye (GSYH’ya oranı yüzde 34.1) yükseldi. Aynı dönemde merkezi yönetim faiz harcamaları ise vergi gelirlerinin yüzde 13’ünden yüzde 17.6’sına çıktı. 2015 yılının ilk günlerinde 2.34 TL olan ABD doları karşısında dört kattan fazla değer kaybetti ve dolar 11 TL’yi aştı. Çarşıda pazarla enflasyon yüzde 50’yi bulurken, işsizlik (geniş tanımlı) yüzde 22 düzeyinde.
Kısacası Erdoğan’ın anonim şirkete benzettiği ve bir “patron” gibi yönetmeye çalıştığı Türkiye, beş yıl içinde çok daha yoksullaştı, yoksunlaştı; tüm kurumları felce uğradı ve yönetilemez hale geldi. AKP’nin elindeki medya gücüyle çizmeye çalıştığı toz pembe tablonunsa pembesi çoktan silindi ve gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı: Şirket gibi yönetilen Türkiye iflas etti!