AYM’nin İmralı başvurusunu reddetmesinin siyasi bir karar olduğunu söyleyen avukat Ayşe Acinikli, ‘İmralı’daki işkence şu anda Anayasa Mahkemesi’nin onayı ile devam etmekte’ dedi. HDP İstanbul İl Eşbaşkanı İlknur Birol ise İmralı kapılarının açılması için Türkiye toplumunun harekete geçmesi gerektiğini söyledi
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının 3 Şubat’ta Birleşmiş Milletler (BM) İşkence Özel Raportörü’ne İmralı için yaptığı “acil eylem” başvurusu ile ilgili konuşan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Ayşe Acinikli ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eşbaşkanı İlknur Birol, AYM’nin ret kararını ve BM’ye başvuruyu değerlendirdiler. Jinnews’ten Marta Sömek ve Rozerin Gültekin’e konuşan Avukat Ayşe Acinikli Türkiye’de hukukun hiçbir zaman siyasetten bağımsız yürümediğini bağımsız olarak karar alan bir yargının olmadığını söyleyerek, iktidarın ve siyasetin yargı üzerindeki tahakkümünün günden güne arttığına dikkat çekti. Abdullah Öcalan’a verilen nedeni bilinmeyen 6 aylık ve 3 aylık disiplin cezalarının aynı zamanda avukatların yaptığı, “tedbir talebinin” reddedilmesinin de aynı politikanın sonucu olduğunun altını çizdi. Acinikli, “AYM hukuka uygun karar vereceğim, hukuka aykırılık söz konusu deme cesaretine sahip değil. Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin sözler söylenmesi siyasetin yargıya tahakkümün yansımasıdır. Bir mahpusa avukat ile görüş yasağı verilemez. Avukat yasaklanabilir ama verilen yasak aileyi, görüşçüleri, vasileri bağlamaz. Avukatlar konusunda da böyle bir yasağın verilmesi usule aykırı bir karar. Bu dönemde verilen kararların ne hukuka uygun olduğunu ne de hukukla bir ilgisi olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
Hukuksuzluk AYM ile sürüyor
İmralı’da uygulanan tecridin 11 ay ile sınırlı tutulmaması gerektiğinin altını çizen Ayşe Acinikli, Abdullah Öcalan’ın telefon hakkını 1999 yılından bu yana sadece iki defa kullanabildiğini hatırlattı. Acinikli, “Sayın Öcalan’ın mart ayında kullandığı telefon hakkı sadece iki dakika sürdü. Bu konuşmada Sayın Öcalan yapılan şeyin hukuksuzluk olduğunu söylediği anda telefon görüşmesi kesildi. Bu işkencedir, bunun başka adı yok. Bu işkence şu anda Anayasa Mahkemesi’nin onayı ile devam etmekte. Asrın Hukuk Bürosu tecridin kaldırılması, hukuksuzluğun yıkılması için bütün yolları deniyor. Asrın Hukuk Bürosu’nun BM’ye yaptığı başvuru İmralı’daki durumun ciddiyetini gösteriyor. Uluslararası meseleler politik zeminde ilerliyor. Türkiye’nin elindeki mülteci kartı nedeniyle uzun zamandır uluslararası arenada Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklara dair sessizlik var. BM’den o yüzden bir sonuç alınır mı alınmaz mı bilemiyorum. Artık başvurulacak yer kalmadı” dedi. İmralı’da yaşanan tecridin kaldırılması için verilen tek kararın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AKBK) ağırlaştırılmış müebbet infaz cezasının “umut hakkı”nı ihlal ettiğine dair verdiği karar olduğunu dile getiren Ayşe Acinikli: Avrupa Konseyi’nin bu kararı kendiliğinden vermediğini, başvurular sonucunda bu kararı aldığının altını çizdi.
Hak ve özgürlükler gasp ediliyor
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eşbaşkanı İlknur Birol da Abdullah Öcalan’la ilgili verilmiş tüm kararlarda hukukun derdest edilip kenara konulduğunu söyledi. Birol, “Hukuk aygıtlarının bağımsız iradeleri ve evrensel hukuk ilkeleri yorumlanarak verilmiş kararlar hiç işlemedi” dedi. İmralı’daki tecride dair verilen “kararların” her aşamasının siyasi olan kararlar silsilesi olduğunu belirten İlknur Birol, “İmralı’yla örneklenen durumun Türkiye’nin kadim problemi olan Kürt sorununun çatışmalı değil, müzakereye ve barış hedefine dayalı çözüm talebiyle, çatışma ve yok saymayla inkara dayalı devlet aklının bir arkaik güvenlik konseptinin en bariz çatışma alanıdır” diye konuştu. Abdullah Öcalan’ın temel hak ve özgürlüklerinin gasp edildiğine vurgu yapan İlknur Birol, “Devletin hem hukuk hem idari alanları, cezaevinde tutsak edilmiş bir hükümlünün temel hak ve özgürlüklerini gasp etme yetkisini kendilerinde bulabiliyor ve uzun süredir de sürdürüyorlar” ifadelerini kullandı. Tecridin kaldırılmasında bütün toplumsal kesimlerin, aydınların ve siyasetçilerin ısrarcı olması ve harekete geçmesi gerektiğinin altını çizen Birol: “Soruna nereden, hangi perspektifle bakıyor olurlarsa olsunlar, ister insani, ister politik, herkesin sesini yükseltme zamanı gelmiştir. Türkiye toplumunun geleceği, huzur içinde bir gelecek tahayyülü kurabilmesi için muhalefette ya da iktidarda olanlar ülkenin hayrına bir iş yapabilmek için bu adımı atmak zorundalar” çağrısını yaptı.
İSTANBUL