Türkiye’de otoriterleşme sürecinin İmralı tecridiyle başladığına dikkati çeken DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, ‘Çözüm için en acil ve öncelikli adım tecridin kaldırılmasıdır’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan sistematik tecrit devam ederken, bir yandan da ‘umut hakkı’na ilişkin tartışmaları sürüyor. 22 Ekim’den bu yana MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrıları sonrası 23 Ekim’de İmralı’ya giden Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilli Ömer Öcalan Abdullah Öcalan ile görüştü. Abdullah Öcalan gönderdiği mesajda “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” ifadelerini kullandı.
DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, “yeni süreç” tartışmaları ve devam eden İmralı tecridine dair Mezopotamya Ajansı’ndan Selman Güzelyüz’e (MA) konuştu.
‘Tecrit tüm toplumu ilgilendiriyor’
Türkiye’de otoriter bir rejime doğru devam eden gidişata ilişkin emareler artmaya başladığını belirten Tayip Temel, “Bu zemin uzun bir zamandır planlı bir şekilde hazırlanıyordu. İktidar gibi düşünmeyen ya da kendisine hizmet etmeyen herkes saldırı altındadır. Temel haklar neredeyse askıya alınmıştır, yasalar ve anayasa artık uygulanamaz hale gelmiştir. Kürt meselesine yönelik yaratılan ve normalleştirilen hukuksuzluk hali, saldırganlık otoriterleşmenin temelini oluşturmuştur. Ve esasen hukuksuzluk hali ve otoriter düzenin inşa süreci İmralı üzerinde uygulanan mutlak tecrit ile eş zamanlı başlamıştır. O yüzden İmralı tecridi, sadece bir şahsa yönelik hukuksuzluk değil, aslında tüm toplumu ilgilendiren bir meseleye dönüşmüştür” dedi.
‘Tecridi kaldırmak hedefimizdir’
“Tecridin İmralı’dan başlatılmasının sebebi, Sayın Öcalan’ın düşüncesi, felsefesi, siyasi duruşuyla bütün bu otoriter hamleleri boşa çıkarma gücüne sahip olmasından kaynaklanıyor” diyen Tayip Temel, “Sayın Öcalan’ın barış ve toplumsal uzlaşı perspektifi tamamen devre dışı bırakılarak, halkların kardeşliği yerine düşmanlık siyaseti dayatılmıştır. Eğer acil bir şekilde toplumsal uzlaşma zemini oluşturulmaz ve herkesin taleplerini karşılayacak demokratik adımlar atılmazsa, ne yazık ki hepimizi çok daha karanlık günler bekliyor olacak. Bu yüzden karanlığın başladığı, kör kuyu olan İmralı tecridini kaldırmak hedefimizdir” ifadelerini kullandı.
Kaçırılan fırsat
İmralı tecridi, barış siyasetinin, uzlaşma ve diyalog arayışlarının, bir arada ortak ve özgür yaşamın inşa edilmesinin engellenmesi girişimi olduğunu söyleyen Tayip Temel, “Tecrit, savaş yanlısı siyasi iktidara 10 yıldır geniş bir hareket alanı sağlamıştır. Barışın sesini kısmak ve savaş politikalarını meşrulaştırmak için iktidarın topluma karşı kullandığı etkili bir araca dönüşmüştür. İmralı tecridi ile barış çağrıları duyulmaz hale gelirken, savaş çığlıkları her yeri sarmıştır” diye belirtti. Tayip Temel, “Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu yoksulluk, işsizlik ve toplumsal kutuplaşma halinin, bütün bu hukuksuzluklardan savaş siyasetinden, kutuplaşmadan, baskı rejiminden bağımsız olduğunu aklı başında hangi insan iddia edebilir? Sayın Öcalan’ın çözüm süreçlerindeki rolü engellenerek, Türkiye büyük bir demokratikleşme ve barış fırsatını kaçırmıştır” dedi.
Hukuksuzluk üzerinden inşa edilen sistem
“AKP, iktidarını sürdürmek için yasadışılık ve hukuksuzluk üzerinden bir sistem inşa etti” diyen Tayip Temel, “Bu hukuksuzluğun başlangıç noktası ise İmralı’da uygulanan tecrittir. 11 yıldır İmralı’da kendi yasalarını dahi uygulamayan iktidar, bu hukuksuzluğu zamanla toplumun geneline yaydı. Önce İmralı’da yasalar uygulanmadı bugün artık Türkiye’de Anayasa uygulanmıyor, AYM kararları hiçe sayılıyor. İşte başlangıç noktası İmralı’dır derken bundan bahsediyoruz. Bunu nasıl başardılar; çünkü Kürt düşmanlığı üzerinden muhalefet sessiz kalmaya zorlandı. ‘Kürt’e yapılıyorsa vardır yönetenlerin bir bildiği’ algısı hakim oldu. Ama yazık ki bugün o sopa dün böyle düşünenlere de dönmüş oldu” diye konuştu.
‘Çözüm ve tecrit beraber sürdürülemez’
Abdullah Öcalan’ın üzerindeki mutlak tecrit halen devam ettiğini belirten Tayip Temel, “Bir yandan çözüm tartışmaları yürütülürken, öte yandan tecrit sürdürülemez, hukuksuzluk ve saldırılar sürdürülemez. İmralı kapılarının açılması büyük bir barışa kapı aralanmasıdır, hukuksuzluğun sona ermesidir. Temel hakların güvence altına alınmasıdır. Zamanında bu tecridin kaldırılması için açlık grevleri yapıldı, büyük yürüyüşler düzenlendi, güçlü bir özgürlük hamlesi yürütüldü. Talep çok net: İmralı’da evrensel hukuk uygulanmalı ve Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sona erdirilmelidir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması, aslında barış, demokrasi ve hukuk üzerindeki tecridin de kalkması demektir. Bugün milyonlarca insan Öcalan şahsında tecride karşı mücadele ediyor. Çünkü sayın Öcalan’ın özgürlüğü halkların barış umutlarını temsil ediyor. Bu mücadele çözüm mücadelesidir, karşı çıkanlar da çözüm istemeyenlerdir. Sorumluluk mevkiinde olanlar bu sorumluluklarını yerine getirmelidir” dedi.
‘Tecridin kaldırılması koşula bağlanmamalı’
“Bahçeli’nin bu konuda yaptığı çağrılara rağmen İmralı üzerindeki mutlak tecrit, Türkiye için bir demokrasi ve dayanışma sınavına dönüşmüştür” diyen Tayip Temel, “Tecrit tamamen hukuka aykırıdır ve bu durum yalnızca Kürt halkının değil, kendisine ‘demokratım’ diyen herkesin sorunudur. Tecridin kaldırılması, Türkiye’de barış ve demokrasi isteyen tüm siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının gündeminde olmalıdır. Tecridin kaldırılması pragmatist bir tarzda koşula bağlanmamalı. Bu durum bir pazarlık konusu olmaksızın evrensel hukuk uygulanarak çözülmeli. ‘Biz tecridi kaldıracağız, Öcalan da şunu yapsın’ demek onun siyasi aktör olma gücünü hafife almak olur” ifadelerini kullandı.
‘Tecrit herkesin sorunu’
“İmralı tecridinin kaldırılmasına yönelik taleplere ürkek ve çekimser yaklaşımlar ne barışa ne de demokrasiye hizmet eder” diyen Tayip temel “Kürt halkı, İmralı tecridinin kaldırılmasına yönelik geliştirilen olumlu ya da olumsuz tüm tutumları dikkatle izliyor. Özellikle zindanlarda yaşamını yitiren tutsakların anneleri ve aileleri, kimin ne söylediğini, hangi adımları attığını yakından takip ediyor. Kürt halkı, atılan her adımı ve yapılan her çağrıyı bu doğrultuda değerlendiriyor. Tecrit meselesi, yalnızca Kürtlerin değil, bu ülkede barış ve eşitlik isteyen herkesin sorunudur. Tecrit, toplumsal barışın önündeki en büyük engellerden biridir ve kaldırılması için herkesin mücadele etmesi şarttır.” diye konuştu.
HABER MERKEZİ