Seçim sonuçlarının gösterdiği en önemli sonuç, Türkiye’de halkların tüm baskı ve zulme rağmen boyun eğmediği gerçeği olmuştur. Tek adam rejiminin ülkeyi kendisi için korunaklı bir alan haline getirme hevesine ciddi bir tokat vurulmuştur
Seçim sonuçlarında Anadolu Ajansı’nın ileri düzey manipülatif bilgileri nedeniyle net bir şey söylemek zor. Partilerin manuel olarak oylarını saymaları ile ancak bu sabah gerçek tablo netleşir. Sonuçların gösterdiği birçok husus var. Hükümet medyasının verdiği manipülatif bilgilere göre bile AKP-MHP iktidarının ilk defa İç Anadolu’da da birçok belediyeyi kaybedeceği yönünde. Kürt kentlerinde ise HDP gasp edilen belediyeleri aldığı gibi yeni belediyeler de eklemiş gibi görünüyor. Kuşkusuz AKP’nin baskı ve şiddetinin yanı sıra on binlerce asker ve polise birkaç defa oy kullandırdığını da görmek gerekir. Bu durum bazı merkezlerde oy oranlarına ve sonuçlara etki edebilir ancak esas önemli ve tarihi olan nokta Kürt halkının faşizme reddiyesidir. Bu bağlamda Türkiye’nin son birkaç yılının yanı sıra bu seçim sürecinin gösterdiği ve önümüzdeki dönemde de ana sorun olarak kalacağı bariz gerçekler var. Bu gerçekleri kısa başlıklarla özetleyecek olursak:
1- Sonuç ne olursa olsun AKP-MHP iktidarının yarattığı kaos ortamında yapılan bu seçimin de son iki seçim gibi meşru olmadığıdır. Kuşkusuz muhalefetin aldığı oylar meşrudur zira aldıkları oyların her türlü hileden vareste olduğu nettir. Buna karşın AKP-MHP iktidarının aldığı sonuç ise baskı, şiddet, zor, hile ve devlet gücünü kullanılarak aldığından meşru görülmesi mümkün değildir.
2- AKP-MHP iktidarının toplumu bölen, ayrıştıran ve ötekileştiren tehditkar dil ve politikalarıyla ülkeyi yönetemediği açığa çıkmıştır. Tek adam rejiminin ne olduğunu ve sorunları çözmekten ziyade nasıl derinleştirdiği ve toplumları felakete sürüklediği daha görünür olmuştur. Milliyetçiliği aşan ırkçılığa varan saldırgan politika ve üslupla tek adam rejiminin halklar için temel tehlike olduğu çok sayıda örnekle somutlaşmıştır.
3- Ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi krizin konjonktürel değil yapısal olduğu ve tek adam rejiminin kaçınılmaz sonucu olarak bu rejim sürdükçe çözülmesi bir yana daha da derinleşeceğini herkes yaşayarak öğrenmiştir. Topluma vereceği ve söyleyebileceği hiçbir şeyi kalmayan AKP-MHP iktidarının halklara acı ve ölümden başka bir şey vermeyeceği ilk defa bu düzeyde ifşa olmuştur. Hakeza tek adam rejiminin Türkiye halkları değil, izlediği dış politikayla Ortadoğu halkları için de tehlike olduğu teyit olunmuştur.
4- Tek adam rejimlerinin doğası gereği zayıfladıkça ve sıkıştıkça daha saldırganlaşması semptomu bu seçim sürecinde olabilecek en net şekilde tekerrür etmiştir. Dolayısıyla tek adam rejimlerinin seçimle zayıflatılabileceği ancak halklar açısından tehlike olmaktan çıkmasının çözülmeleriyle mümkün olduğu önümüzdeki dönemin temel gerçeği olarak herkesin önünde durmaktadır.
5- Seçim sonuçlarının gösterdiği en önemli sonuç ise Türkiye’de halkların tüm baskı ve zulme rağmen faşizme boyun eğmediği gerçeği olmuştur. Tek adam rejiminin ülkeyi kendisi için korunaklı bir alan haline getirme hevesine ciddi bir tokat vurulmuştur. Toplumda zaman zaman belli bir demoralizasyon durumu yaşansa da korku imparatorluğuna teslim olmayacağı ve faşizme boyun eğmeyeceği iktidara gösterilmiştir.
6- Irkçılığın köpürtülerek ve her türlü şiddet aracı kullanılarak Kürt halkının demokratik mücadelesinin geriletilmesi politikası ciddi bir direnişle karşılaşmıştır. Kürtler başta olmak üzere Türkiye halklarının sol, sosyalist ve demokrat kesimlerinin temsili olan HDP’yi marjinalleştirme, etkisiz kılma ve bitirme politikasının iflası tekrar teyit edilmiştir.
7- Hedef yapılarak bitirilmek istenen HDP, maruz kaldığı tüm şiddet ve zor politikalarına rağmen seçimin en büyük belirleyici gücü olmuştur. Seçime damgasını vurmuş ve yıllarca tek adam rejimi temel hedef olarak gösterdiği ‘koalisyonsuz’ bir sistem argümanını seçim stratejisiyle yerle bir etmiş, iktidar olmak için ülkenin daha fazla ve hatta sürekli koalisyonlara mecbur bırakıldığını teşhir etmiştir.
8- HDP’nin Kürt kentlerinde aldığı sonuç, tüm şiddetine rağmen AKP’nin devraldığı devletin resmi ideolojisi olan imha ve inkar politikasının artık Kürt halkının demokratik mücadelesini ve taleplerini geriletemeyeceğini tekrar kanıtlamıştır. Kürt halkı iradesi ve mücadelesine sahip çıkarak demokratik ulus kimliğini bir daha bırakmamacasına sahiplenmiştir. AKP’nin Kürt illerinde aldığı oyların kolluk kuvvetlerinin oyları ve yine devlet gücünün baskı ve hilelerin sonucundan ibaret olduğu gerçeği gözetildiğinde, Kürtlerin yüzde 80’den fazlası HDP’yi desteklemiştir.
9- HDP kullandığı stratejik oyla küçük hesapların peşinde koşmadığı, temel tehlikenin faşizm olduğunu doğru bir şekilde tespit etmiş ve müdahale etmiştir. Türkiye’de yaşayan tüm halklar ve demokratik kesimler için büyük bir fedakarlıkta bulunmuştur. Dolayısıyla faşizm zayıflamış ve buna öncülük ettiği için sonuç ne olursa olsun HDP seçimin birinci dereceden kazananıdır.
10- HDP’nin bu hamlesi ve fedakarlığı önümüzdeki dönemde meyvelerini verecektir. Sonuçları sadece Türkiye’de değil dışarıda da yansımasını bulacaktır. Ayrıca Türkiye halkları da kendilerini ve geleceğini bu düzeyde düşünen HDP’ye karşılık vereceği muhakkaktır.
11- HDP seçim stratejisinin yarattığı sonuçlar halklara ve örgütlü tüm demokratik çevrelere faşizme karşı örgütlenme ve mücadele alanı açmıştır. Tüm halkları ve kesimleri kucaklayan politikalarla HDP’nin bu misyonunu sürdürmesi önemli ve kaçınılmazdır. AKP-MHP yüzde 50’lerin altına itilerek kurumlaşmasına ciddi bir darbe indirilmiştir. Açığa çıkan olanak ve kazanımların faşizmin tamamıyla çözülmesi için seferber edilmeli temel bir görev olarak HDP ve demokratik kesimlerin önünde durmaktadır.
12- İktidarın iki ortağı da zayıflamıştır. Ancak büyük ortak daha fazla zarar etmiş gibi görünüyor. Açıklanan sonuçların manipülatif düzeyini gözetmekle birlikte MHP’nin aldığı kent sayısına bakıldığında AKP’nin tabanının bir kısmı yürütülen milliyetçi politikalar sonucunda MHP’ye kaymıştır. Bununla birlikte İyi Parti’nin bir kısım oyları da gübreliğinde filizlendiği MHP’ye tekrar döndüğü izlenimi mevcut.
13- AKP-MHP iktidarı açısından bu seçimlerin yarattığı diğer bir sorun daha önce AKP’de yer alan ve Erdoğan tarafından tasfiye edilen kesimlerin yeni bir oluşuma gitme ihtimalinin güçlenmesidir. Bu yönüyle seçim sonuçları sadece demokratik kesimlere değil muhafazakar kesimlere de mücadele etme, kendilerini ifade etme alanı açmıştır.
14- AKP-MHP iktidarı açığa çıkan tablo karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranması mümkün ancak bu yalın gerçeği değiştirmez. Halk, bu rejimi ve politikalarını kabul etmediğini ve boyun eğmediğini göstermiştir. Bundan ders alınmaması ancak ve ancak rejimin zayıflaması ve demokratik halk mücadelesinin güçlenmesini beraberinde getirecektir.
15- Son olarak yapılması gereken AKP-MHP iktidarının halkın verdiği mesajı anlaması ve ona uygun olarak davranmasıdır. Bu rejimin, bu günden itibaren demokrasiye yönelik saldırılarını sonlandırmasıdır. Ancak Erdoğan bu gün MHP’ye ve Ergenekonculara dünden daha fazla muhtaçtır. AKP’nin MHP’ye bağımlılığı mevcut politikaları sürdürmesini dayatma ihtimalini arttırmıştır.
Mücahit Akgün/Analiz