Sokağa çıkma yasaklarının 9’uncu yıl dönümünde yüzleşme çağrısı yapan DEM Parti, ‘Bizler, yüzyılı aşkın acılara, uğradığımız katliamlara rağmen hala halkların birlikte, özgür, eşit yaşamını savunmaya devam ediyoruz’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Kürdistan kentlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının 9’uncu yıl dönümü dolayısıyla Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, yaşanan yıkım ve katledilenlerin fotoğrafları taşındı.
DEM Parti Şirnex (Şırnak) Milletvekilli Newroz Uysal Aslan, “Yaşananlar, inkar, imha ve asimilasyon şeklinde 3 kelime ile özetleyebileceğimiz asırlık Kürt sorunu ve Kürtlerin yaşadıklarının özetidir” dedi.
Sokağa çıkma yasakları döneminde “Türkiye tarihinin en yıkıcı, en kanlı ve karanlık döneminin” yaşandığını söyleyen Newroz Uysal Aslan, saldırıların Milli Güvenlik Kurulu’nda karar altına alınan “Çöktürme Planı” çerçevesinde yapıldığını söyledi. 11 ilde ve 49 ilçede en az 289 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini aktaran Newroz Uysal Aslan, “Bu yasaklarda yüzlerce sivil yurttaşımız yaşamını yitirdi” dedi.
‘Temel haklar ihlal edildi’
Newroz Uysal Aslan, “Özgürlük ve güvenlik hakkı, aile hayatına saygı hakkı, toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, din özgürlüğü, bilgi alma ve verme özgürlüğü, mülkiyetin korunması hakkı, eğitim hakkı, işkence ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağı, yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü hakkı olmak üzere en temel hakları ihlal edildi” diye kaydetti.
Kadınlara yönelik saldırılara dikkati çeken Newroz Uysal Aslan, “Kürt illerinde ablukaya alınan kentlerde kadınlara dönük ırkçı-cinsiyetçi ve mezhepçi politikalar uygulandı. Dünyanın her yerinde olduğu gibi devletin militarist ve cinsiyetçi politikaları, çatışma bölgelerinde kadınlara her türlü şiddet olarak gerçekleşti” dedi.
‘Kürtler unutmadı, unutmaz’
Newroz Uysal Aslan, Silopiya ilçesinde katledildikten sonra cenazesi günlerce sokakta bekletilen Taybet İnan’ı hatırlattı. Newroz Uysal Aslan, “Cizre bodrumlarında yaşatılan vahşet ve bu vahşetin açtığı yaralar yüreğimizde ve hafızamızda yerini koruyor. 18 Ocak-7 Şubat tarihleri arasında tüm çağrılara rağmen çoğu yanarak can verdi. AİHM’in “Orhan Tunç” tedbir kararı yerine getirilmedi. Silopi’de evinin önünde Taybet Ana, keskin nişancılar tarafından vuruldu ve cenazesi 7 gün sokak ortasında bekletildi. ‘Köpekler gelir, kuşlar konar diye günlerce uyumayıp cenazenin kaldırmak isteyen oğlunun ‘O orada yattı, biz 150 metre ilerisinde öldük.’ sözleri hala kulaklarımızdadır. Kürtler bu sözleri unutmadı, unutamaz” ifadelerini kullandı.
‘Siviller katledildi’
Sadece Silopiya’da en az 29 sivilin hayatını kaybettiğini dile getiren Newroz Uysal Aslan, şunları söyledi: “Kürt kadın siyasetçiler de birçok yerde olduğu gibi Silopi’de de hedef alınmıştır. Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar. Tüm bunlar olurken ise barolar, hukuk kurumları, STK’lar, gazeteciler, siyasetçiler kurum ya da kuruluş şehirlere girişine izin verilmedi. Cizre’de cenazesi buzdolabında saklanan 13 yaşındaki Cemile’yi, 3 Ekim 2015 gecesi öldürülen ve ardından bedeni akrep tipi zırhlı araç ardından sürüklenen Hacı Lokman Birlik’i unutmaz. İnsanlığı yerde sürükleyen, dondurucuda bekleten iktidar; Nusaybin, Sur, Silopi, İdil, Silvan ve Dargeçit’te de ‘sokağa çıkma yasakları’ adı altında estirilen devlet terörüne, terörle mücadele diyerek, güvenlik diyerek’ kimseyi inandıramaz.”
2 bin kişi hayatını kaybetti
Nevroz Uysal Aslan, BM’nin raporlarına işaret ederek, “18 ay devam eden operasyonlar sırasında 2 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği, ciddi insan hakları ihlalleri yaşandığı belirtilmiştir. Bu vahşet tablosu, tarihte bir utanç vesikası olarak çoktan yerini aldı. Bizler de yaşananların tanığı idik” dedi.
‘Yargılama yapılmadı’
Newroz Uysal Aslan, şöyle devam etti: “O gün Türkiye’deki Kürt illerinde insanlık suçu işleyen siyasi iktidar ve kolluk güçleri hiçbir şekilde yargılanmazken, ablukaya alınan kentlerde yüzlerce kişi tutuklanarak ağır cezalara çarptırıldı. Bu insanların çoğu hala cezaevlerinde. Abluka dönemindeki insanlığa karşı suçlar cezasızlık politikası ile karşı karşıya. Devletin hakikati gizleme çabası halen sürmekte. Deliller toplanmadı, aksine karartıldı. Soruşturmaların tarafsız ve bağımsız yargı elitle yürütülmemesi, soruşturma işlemlerin eksikliği, Çöktürme Planı’nda bu suçlara-eylemler karışanlara soruşturma açılamayacağı belirtilmişti.
2015 ve 2016 yılları boyunca Kürt kentlerinde yaşatılan yıkımdan sonra AKP iktidarı yayılmacı politikalarını Efrin’de devam ettirdi. Bugün aynı yıkımı Kuzey ve Doğu Suriye’deki diğer alanlara taşımak isteyen siyasi iktidar, elinde tuttuğu maşalarla yeni katliamlar peşinde. O gün egemenliği altındaki Kürt illerine tank atışları yapıp, adeta işgal görüntüsü veren iktidar, yine bugün Kuzey-Doğu Suriye’de radikal, kökten dinci örgütlerle kirli bir ittifak içindedir.
Kendilerinin eğitip donattıkları ve adına Suriye Milli Ordusu koydukları bu yapı ile İŞİD artıklarından oluşturdukları gruplar, halkların bir arada demokratik bir yaşam kurdukları Rojava’ya saldırıyor. Gerçekten millilik ve yerlilik savunulacaksa binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan ve bin yıldır birlikte tarihin önemli yol ayrımlarında ittifak kurulmuş Kürtlerle birlik olunmalı. Bizler, yüzyılı aşkın acılara, uğradığımız katliamlara rağmen hala halkların birlikte, özgür, eşit yaşamını savunmaya devam ediyoruz. İktidarı akılcı, tarihsel Kürt ve Türk ittifakına davet ediyoruz.”
Yüzleşme çağrısı
Suriye’ye yönelik politikaların Kürtlerle barış noktasında turnusol kağıdı olduğunu vurgulayan Newroz Uysal Aslan, “Önümüzdeki tarihi bir fırsatı yine tarihi bir ittifaka dönüştürmek için tüm bunlarla yüzleşilmesi, sorumluların hesap vererek adaletin sağlanması gerekiyor. Toplumsal barışın sağlanması için de önemli bir hakikat zeminidir” dedi.
Kaynak: MA