Asıl tükenme AKP ve tek adam rejiminin her türden insan kaynağında yaşanıyor. Gerek AKP’nin içindeki iç savaştan, gerekse tek adam rejiminin hepten çukura yuvarlanacağı anlaşıldığından, özellikle bürokraside insanlar daha ihtiyatlı davranıyorlar
AKP geldiği günden beri, ülkenin geleceği de dâhil olmak üzere, para edecek her şeyi sattı ve 128 milyar dolar operasyonunda somutlandığı üzere, bu satışı da kurduğu çok değişik tertibatlarla, Yeni Türkiye’nin elitleri için avantajlı bir sermaye transferine dönüştürdü.
15 Temmuz darbe girişimine kadar, Türkiye’de siyaset ve ticaretin kötü de olsa bir düzeyi vardı, ne var ki 15 Temmuz miladından sonra, iktisadi talancılık, siyasi arsızlık ve hukuki vurdumduymazlık bir norm haline geldi.
Darbe girişimi iddiasından sonra, Cemaatçilerin malı mülkü, siyasi ve ticari birikimleri, iktidar yandaşları tarafından âdeta yağmalandı. MHP, Vatan Partisi/Perinçek ve H-ergenekon (derin devlet) siyasetin merkezini tasfiye edip, devlet kurumlarını siyasi özneler haline geldikçe, AKP iktidarı ile birlikte büyümeye çalışan uluslararası iktisadi/siyasi çevreler birer ikişer Türkiye piyasasından çekilip, AKP ve Türkiye’yi kendi kaderiyle baş başa bıraktılar. Bazen de AB’nin Tayyip Erdoğan’ın göçmen blöfü karşısında her zaman gardını düşürmesinde de görüleceği üzere, AKP’nin hukuksuzluklarını görmezden geldiler, destek verdiler.
Damat Berat’ın maliyenin dümenini ele almasından beri ise yalnızca yabancı sermaye değil, yerli sermaye de, ya tümüyle ihracat merkezli çalışıyor ya da bütün imkanlarını spekülatif sermayede tutunmak için seferber ediyor ki, bunun anlamı, yüksek enflasyon, yüksek döviz kuru, yüksek faiz… Menderes, Demirel ve Özallı yıllar, küçük Amerika olma hayaliyle geçti… AKP’nin vaadi Türkiye’yi küçük AB yapmaktı… Gelinen noktada, Türkiye’yi küçük Çin (bari) yapacak bir modelden bahsediliyor…
Diplomasi ve uluslararası ilişkilerde, AKP ve Tayyip Erdoğan’ın, yangına körükle koşmadığı bir tek uluslararası sorun yok, keza, “hain, darbeci, monşer, İslam düşmanı” ilan edip de kapısına varmadığı uluslararası siyasetçi de neredeyse kalmadı…
Asıl tükenme ise, AKP ve tek adam rejiminin her türden insan kaynağında yaşanıyor. Gerek AKP’nin içindeki iç savaştan, gerekse tek adam rejiminin hepten çukura yuvarlanacağı anlaşıldığından, özellikle bürokraside insanlar daha ihtiyatlı davranıyorlar.
90’lı yıllarda popüler kültürün, 2000’li yıllarda da internet kullanımının yaygınlaşmasıyla, dilin giderek kirlendiği ve gündelik kelime dağarcığının giderek daraldığı (150-200 kelime) yönünde hayıflanmak, ulusalcılığı besleyen modalardan birisiydi. Şimdi, iktidar, troller ve Bakanlar, 5-6 kelimenin (terör, dış güçler, HDP, bölücüler, beka, oh ohh) değişik varyasyonları ile ömür geçiriyorlar. Dolayısıyla, yalnızca bütçe değil, yalnızca kredi değil, yalnızca siyasi sermaye değil, yalnızca hukuk ve diplomasi değil bilhassa kelimeler de tükendiği için, geride bıraktığımız bütçe görüşmelerine görüşmeler değil, performanslar damgasını vurdu… Testosteron kokan çamurluk performansları… Bozkurt ilçesine yaşattıkları çamur deryasına benzer biçimde dillerinden akan çamuru Meclis’in zeminine boca ederek performanslarını tamamladılar.
Sigortacı Süleyman, ezberindeki 5-6 kelimeyle (Sedat Peker’in susturulmasını fırsat bilerek) ortaya çıkan suçlarını nafile bir çabayla örtmeye çalıştı. Ayağının altından kayan toprağın farkında olduğundan vatan-millet-terör edebiyatıyla kendini sigorta etmek istedi ama olmadı. Meclis kürsüsünden edilen “Suçları mafya tarafından ortaya saçılan Bakan” ve “Şizoid bir sanrıya kapılmış klinik bir vaka… Kendini alkışlatan çakal” sözcükleri SS’in sigortalarını attırdı.
Hülasa, geride bıraktığımız bütçe görüşmelerine özellikle Süleyman Soylu, Alpay Özalan vb… AKP’li siyasetçilerin performansları üzerinden baktığımızda, gerçekten de Lenin’in burjuvazinin meclisi için yapmış olduğu yakıştırmaya yaraşır, pek çok performans sergilendi. Mithat Sancar, Pervin Buldan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkili konuşmaları, HDP, CHP, TİP milletvekillerinin AKP-MHP’nin ayarlarını bozan aktif taarruzları bir devrin sonunun müjdecisi gibiydi. Gerçek müjdeyi yoksulluk, yolsuzluktan bunalmış halklardan alacağız. Bizim sokağımıza da bahar mutlaka gelecek.
Veli Saçılık
Veli Saçılık
Etiketler : Veli Saçılık,