Vakit geldi. Sessizliğe mahkûm edilmiş bir halkın, tarih boyunca bastırılan sesi artık dağlardan, ovalardan, şehirlerin harabelerinden yankılanıyor. Bu, yalnızca bir özgürlük çığlığı değil; bir halkın iradesinin, onurunun ve hakikat arayışının zamana kazınan haykırışıdır. Zincirlere vurulan kimlikler, inkâr edilen diller, unutturulmaya çalışılan hikâyeler… Şimdi tüm bu yok sayılmışlık, tarihi yeniden yazan kararlılığın şahidi oluyor. Çünkü vakit geldi: karanlığı yaran ışığın, mazlumun zalime karşı direnişinin vakti.
Bir halkın hafızasında yer etmiş yangınlar, bombalar ve harabeler… Kürt halkının yakılan şehirleri, yıkılan evleri ve susturulmuş şarkıları, zulmün birer sureti olarak hafızalara kazındı. Ancak tarih, hiçbir zulmün ebedi olmadığını öğretir. Baskının, inkârın ve asimilasyonun karşısında, halkların özlemi daima küllerinden doğar. Ve şimdi Kürdistan, bağrından yükselen direnişiyle bu evrensel hakikati haykırıyor. Bu bir başkaldırıdır; yalnızca zalimlere değil, insan onurunu çiğneyen her türlü düzene karşı. Çünkü vakit geldi: kaderini kendi elleriyle yazmanın vakti.
Devrim, yalnızca bir halkın haykırışı değildir; insan ruhunun özgürlükle buluşma çabasıdır. Kürt halkı, sabır ve direnişle yoğrulmuş bir mücadele örüyor. Her baskı, bir umut tohumu yeşertiyor; her zulüm, bir inanç kıvılcımını tutuşturuyor. Dağlar, bu halkın sessiz tanığıdır; nehirler, adanmışlığının melodisini taşır. Zulüm ne kadar acımasız olsa da hiçbir güç özgürlük arzusunun önünde duramaz. Çünkü en karanlık gecede bile özgürlük, bir halkın yüreğinde sönmeyen bir yıldızdır.
Bugün Kürdistan halkı, geçmişin ağır yükünü omuzlayarak geleceğe doğru yürüyor. Bu yürüyüş, yalnızca geçmişin acılarını dindirmek değil; aynı zamanda yeniden inşa etmektir. Özgürlük, sadece bir toprak parçasını kurtarmak değildir. O, dilin canlanması, kültürün yeniden dirilmesi, kimliğin onurla taşınmasıdır. Ve bu yürüyüş, insanlığın ortak vicdanına dokunan bir çağrıdır: Adaletin hüküm sürdüğü, baskının tarihe gömüldüğü bir dünya için.
Zulmün kaleleri yıkılabilir, ama bir halkın direnci asla tükenmez. İnkâr ve asimilasyonun acımasız çarkları dursun; çünkü bu, yalnızca Kürt halkının değil, tüm ezilenlerin umududur. Kürdistan’ın mücadelesi, sınırları aşan bir direniş hikâyesidir. Bugün o ses, yalnızca Kurdistan’da değil, dünyanın dört bir yanında yankılanıyor. Zalimlerin tahtları sallanıyor, mazlumların gözlerinde umut parlıyor. Çünkü vakit geldi: özgürlüğün zaferini kutlama vakti.
Yakılan şehirlerin küllerinden doğan umut, şimdi her köşeye yayılıyor. Bombalarla susturulmak istenen stranlar, dağlardan denizlere ulaşıyor. Bu ses, hakikatin sesi; insanlığın sönmeyen çığlığı. Ve o çığlık, hiçbir güç tarafından bastırılamayacak kadar güçlü. Çünkü vakit geldi: zincirleri kırmanın, suskunluğun duvarlarını yıkmanın vakti.
Bu yalnızca bir halkın hikâyesi değil; insanlığın vicdanına yazılan bir destandır. Asırlardır süren inkâr, tarih boyunca tekrarlanan bir karanlıktır. Ancak karanlık, hep bir şafakla sona erer. Kürdistan’ın bağrından yükselen ışık, doğudan batıya yayılan bir güneş gibi parlıyor. Her adım, özgürlüğe inancın ve insanlık onurunun ifadesi. Artık hiçbir güç, bu yürüyüşü durduramaz.
Dağlar beklemiş, toprak susamış, rüzgâr bugünü fısıldamış. Şimdi bir halk, kararlılığıyla tarih yazıyor. Her çocuk bir gelecek umudu, her kadın bir direniş ruhu, her genç bir devrim alevi taşıyor yüreğinde. Yol uzun, mücadele zorlu; ama inanç sonsuz. Çünkü vakit geldi: zalime boyun eğmemenin, adaletin terazisini kurmanın vakti.
Bu, yalnızca Kürdistan halkının değil, tüm insanlığın şafağıdır. Umudun, inancın ve özgürlüğün yeniden doğuşudur. Eller göğe açılmış, yürekler toprağın sıcaklığını hissetmiş. Güneş, artık hiç olmadığı kadar yakın. Kürdistan’da umudun tohumları filizleniyor. Her yeni gün, özgürlükle müjdeleniyor. Ve şimdi vakit geldi: inancın, direnişin, özgürlüğün vakti!