Türkiye’nin DAİŞ ve El Kaide ile kol kola olduğunu, birlikte iş tutuğunu belirten DEM Partili Özgül Saki, Kuzey ve Doğu Suriye’ye işaret ederek, ‘Bugün burada İsrail’in Filistin’deki konumunu eleştirenler Rojava’da aynı konumdalar,’ dedi
Meclis Genel Kurulu’nda devam eden 25 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu teklifi görüşmelerinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Özgül Saki söz aldı.
Ülkede kadının emeği ve kimliğine dönük baskı ve sömürünün hiç bitmediğini belirten Özgül Saki, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ayrılan bütçenin her yıl azaldığını ancak silahlanmaya ve savaşa ayrılan bütçenin ise sürekli arttığına dikkat çekti. Özgül Saki, “Kadınlar savaşa karşılar, barış istiyorlar. Neden istiyorlar biliyor musunuz? Çünkü savaş, kadın bedeni üzerinden yürütülüyor. Savaş, kadının emeğine el koymayı meşrulaştırıyor, savaş farklı kimlikteki kadınların öldürülmesini uyguluyor. Savaş politikaları kadına yönelik şiddeti meşrulaştırıyor, patriyarkayı güçlendiriyor” dedi.
‘Kürdistan’a gözünüzü kapatamazsınız’
Bosna Savaşı ve Kürdistan kentlerinde 2015 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde katledilen, taciz ve tecavüze uğrayan kadınları hatırlatan Özgül Saki, “Bosna’dakini görüp Kürdistan’dakine gözünüzü kapayamazsınız, Ruanda’dakini görüp Kürdistan’dakine yüzünüzü kapatamazsınız. Sur’da Rozerin Çukur’un yakınları çocuklarının cenazesini alamadı, Silopi’de evinin önünde Taybet Ana keskin nişancılar tarafından vuruldu. Seve Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar ve 13 yaşında Cemile’nin cenazesi, o buzdolabında bekletilen cenaze; bunları görmeden ‘Kadına yönelik şiddetle mücadele ediyorum’ diyemezsiniz, derseniz de samimi olamazsınız” eleştirisinde bulundu.
‘IŞİD ile kol kolasınız’
Özgül Saki, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu, abluka dönemlerindeki suçlar, uluslararası kuruluşlar tarafından da belgelendi, merak edenler gidip oralara bakabilir ve abluka döneminden sonra Cizre’deki o bodrumlara da gittik. O vahşetin izleri hala duruyordu, bunların tanığıyız. İşte, tam da bunların tanığı olduğu için feministler ve kadınlar, ‘savaş istemiyoruz, barışta ısrarcıyız’ diyorlar. İstanbul’da Fatih’te kafası kesilerek öldürülen 2 kadın İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in öldürülmesi ile Sur’da Kürdistan’daki bu vahşetin arasında doğrudan bağ var. Kafa kesmeyi IŞİD’den öğrendiler ve siz bugün IŞİD’cilerle kol kolasınız. Ortadoğu coğrafyasında yeni bir savaş, sömürgecilik ve işgalci politikaları yürütülüyor. Büyük emperyalistlerin arasında küçük emperyalist olmak için Türkiye Cumhuriyeti üstünü başını yırtıyor. Efrîn’de yaşananlar, kadınların oradaki tanıklıkları… Şengal’de 3 Ağustos’ta Ezidi halkına dayatılan ‘74’üncü’ dedikleri fermanla kadınları köle pazarlarında satan, kadınlara sistematik toplu tecavüz uygulayan IŞİD ve El Kaide’yle birlikte siz iş tutuyorsunuz.
Türkiye ile İsrail’in konumu aynı
“Savaş ve çatışma koşullarında bir de barış isteyen, savaşa karşı olan kadınları cezaevlerine atıyorsunuz. Bunları görmeden, bunlarla sokaktaki sıradan erkeğin kadına yönelik şiddeti arasında bağı görmeden hiçbir şeyi çözemezsiniz. Şimdi durum bu; savaş politikaları, sömürgeci politikaların kadın bedeni üzerinden nasıl sistematik olarak sürdürüldüğünün manzarası bu. Burada İsrail’in Filistin Gazze’deki konumunu eleştirenler Rojava’da aynı politikaları uyguluyorlar, aynı politikalarla kadın bedeni üzerinde tepiniyorlar. Ama kadınlar hala örgütleniyor. Kadınlar bir kez daha diyor ki: ‘Savaşa hayır, barışta ısrarcıyız.’ Biz feministler ve kadınlar, bu savaşçı politikalarınıza karşı barışta ısrar ederek, örgütlenmeye, mücadele etmeye devam ediyoruz.”
ANKARA