Bütçe görüşmeleri bağırmalı, had bildirmeli geçiyor. Devlet erki ve gücünü elinde tutanlar evreni ben yarattım havasında herkese ayar vermeye çalışıyorlar. Şişkin egolarıyla kimseyi takmayan, kendileri dışında kalanları böcek gören, küçümseyen havalarından geçilmiyor. Sanki dünyadan değil de, uzaydan gelmişler gibi. Eda ve tavırlarıyla her şeyi, herkesi eze eze yürümeler, böbürlenmeler gırla gitti.
HDP’ye verip veriştirdiler. Kapatıp kapısına kilit vurmalar, bir haşere gibi itlaf etmeler gibi aklın hafızasını zorlayan en aşağılık kelimeler bulunup kullanma tedrisatı yaptılar. O kelimeler ve deyimleri bulup kullanmak için epey çalışıldığı anlaşılmaktadır.
Bu hengâme içinde kimi tarihi hakikatler de dile geldi. Özellikle HDP’liler son yılların en iyi performansını ortaya koydular. Söz ve duruşlarıyla gerçekleri büyük oranda dile getirmeleri takdire şayandır. Özellikle Kemal Bülbül’ün, “Siz Esat Oktaysanız, biz de Kemal Pir’iz” sözü çok şeyi çağrıştıran; geçmişle günümüzün tarihi perspektifini ortaya koyması için anlamlıydı.
Laz Kemal’in, Esat Oktay ile bir atışmasında şu sözü günümüzü ve geleceği anlatması açısından değerlidir: “Biz devlete öyle bir kazık çaktık ki, onu çıkaramayacaksınız.” Bu kısa cümle çözümlemesi yapıldığında derin bir tarihi bilgi ve onun hissiyatı olduğu açığa çıkıyor. Cümle kurulduğu an çok fazla kesimin dikkatini çekmedi, hatta milyonlar Kemal’in varlığından bile habersizdir. Ancak tarihte çokça görüldüğü gibi doğru söz ve tutum ortaya konulduğu zaman kıymeti hemen anlaşılamaz.
Örneğin Hz. Muhammet Mekke’de Tanrı kelamını ilk dile getirdiğinde geniş çevreler ya duymadı ya da egemenlerin propagandası, aşağılamaları sonucu Mekke’de yaşayamaz hale geldi; Medine’ye hicret bu şartlar altında gerçekleşir. Benzeri durum Hz. Musa, Hz. İsa, Nesimiler, Babekler, Pir Sultanlarda da görülmektedir. Örnekler çoğaltılabilir.
Kemal zindan koşullarında bu kısa cümleyi telaffuz ederken, Kürtlerdeki uyanış çok sınırlı ve 12 Eylül Askeri Faşist Cunta’nın hükmü geçerlidir. Evren Cuntası hemen her şeyi ezip geçmiştir. Adeta umut adına hiçbir şey kalmamıştır. Koyu karanlığın çöktüğü zamanlardı. 5 No’lu Zindan’da işkencenin sınırsız kılındığı şartlar hakımdır. Tutsaklar içinde en fazla vahşete muhatap olanlardan biri de Kemal’dir. Kemal 40 yıl sonra o karanlığın içinden büyüyerek cesaret ve umuda dönüşmüş, Meclis kürsüsüne kadar uzanmıştır.
Evren kötülüğün adı olarak yad edilirken, Kemaller ve ardılları milyonların yüreklerinde; zihin ve duygularında özgürlük ve demokrasin umudu, cesareti olarak yad ediliyorlar. Şu anda yüzlerce tutsak özgürlük ve demokrasi için Kemal cesaretiyle süreklileşen tecride karşı açlık direnişi yapıyor. Kemal başardı, ardılları başardı, başaracaklarına da kuşku duyulamaz.
Çünkü hakikat için direnenler hiç kaybetmedi. Bazen zorlandılar, yenilirler zannedildi ama sonuçta her seferinde yükselişe geçtiler ve başardılar. İnsan tarihi bir varlıktır. Tarihi bilgi zihinde, duyguda ve yaşamda birikir; yoğunlaşır, zamanı geldiğinde konuşur ve pratikleşir hakikat yolculuğunda.
Kemal’in o cümlesi bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Özgürlük Hareketi o zaman tam anlaşılmasa da, zaman ilerledikçe hakikati açığa çıkar. Kökleri iktidar-devlet tarihinin öncesine uzanan ve Kürt’ün ilk neolitik zamanlarda yarattığı toplumsallık Özgürlük Hareketi’nde açığa çıkıyor. O hakikat ki, bütün imha saldırıları karşısında her seferinde güçlenerek çıkabildi.
Gücü oraya yani, 15 bin yıllık tarihe dayandığından yenilmezdir. Kemal’in kısa cümlesinde dile gelen bu geçmişle güncelin buluştuğu ara kesittir. Asıl kuvvet, kudret bu derinliği bulunduğunda çağın en büyük savaş tekniğine kafa tutan, onu çaresiz kılan, bunalımdan bunalıma, krizden krize sürüklüyor.
Devletçi uygarlığın demokratik uygarlığın temel çelişkisinden başat rol oynayan demokratik uygarlığın yürüyüşü oluyor. Kazık demokratik uygarlığın devletli uygarlığa çakılması ve tarihsel bir hesaplaşmadır. Kemal’in dilinde ifadeye kavuşan bu hakikat olduğu için bugün daha iyi anlaşılıyor. Zaten 5 No’lu direnişçileri bu hakikati hissettikleri için direnebilmişlerdir.
İdeolojik ve anlam direnişi oluyor bu direniş. Onu kalıcı, yenilmez kılan da bu tarihsel hakikati oluyor. O tarihsel hesaplaşmada demokratik uygarlık güçleri küçük bir mekânda, küçük cüsseleriyle gelecek büyüklüğünün temsilini yapmaktadırlar. O güçler içinde özgürlükçü kadın, erkek, genç, yaşlı insanlığın temsili bulunmaktadır.
40 yıl sonra Kemallerin ruhu iktidarcı-devletçi güçlerin tepelerinde bir hayalet gibi dolaşmaktadır. Saldırganlıkların temelinde Kemallerin ruhunun bu gerçeğidir. Korkuyorlar. İktidarlarının, tarihsel kaybetmenin derin endişelerinin dışavurumudur o, kilit vurmalar, böcekleştirme söylemleri. Ancak miatları dolmuş, son rauntları oynuyorlar. Tarih geriye çevrilemez. Çünkü Laz Kemal’in ruhu her yerdedir.