Erol Katırcıoğlu
“Bölünmüş Toplumlar” dünyanın her yerinde kanlı çatışmaların yaşandığı toplumlar olmuşlardır. İnsanlık tarihinin son yüzyılında, örneğin, Kuzey İrlanda’da da böyle oldu. Güney Afrika’da da böyle oldu. Filipinler’de, Kolombiya’da, Bosna Hersek’te de böyle oldu. Ama bütün bu saydığım toplumlarda yaşanan çatışmalar sonunda bir barış anlaşmasıyla ulus devlet sınırları içinde çözüme kavuştu.
Tabii, bir ulus devlet çatısı altında yaşanan bu çatışmalar her iki toplum kesiminde de yıkıcı etkiler yaratıyor ve her iki tarafta da büyük ekonomik ve insan gücü kayıplarına yol açıyor. Maalesef bu böyle. Nitekim yukarıda andığım toplumların her birinde bu tür kayıplar yaşandı. Çok sayıda insan öldü. Çok büyük ekonomik kaynaklar yok edildi. Ama insanoğlu var olan farklılıklarla birlikte yaşamanın yollarını hala bulamadı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürtlerin Türklerle, Osmanlı’da olduğu gibi belirli bir özerklik ilişkisi içinde olacağı beklentisi gerçekleşmeyince “Kürt isyanları” diyebileceğimiz isyanlar başladı. Cumhuriyet öncesini saymazsak, kimilerine göre 25 civarında isyan oldu. En son isyan ise PKK’nin isyanı oldu.
PKK isyanı 30 yıldan beri sürüyor. Ara ara ateşkesler vs yaşanıyor olsa da bir barış adımı atılabilmiş değil. Böyle bir adıma en çok yaklaşan “çözüm süreci” adı verilen süreç oldu ama 16 Temmuz 2104’de “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun”un yayınlanmasıyla başlayan bu süreç, maalesef 2015’te HDP’nin seçimlerde yüzde 12’ye varan bir oy alarak AKP hükümetinin düşmesine neden olması ve Ceylanpınar’da iki polis memurunun öldürülmesiyle son buldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin istatistiklerine göre 40-50 bin insan bu son isyanda öldü. Bu isyanın ekonomik maliyetinin ise son bir çalışmada 3 trilyon dolar civarında olduğu anlaşıldı. Bu oldukça büyük bir toplumsal maliyettir ve bu maliyeti her iki taraf da ödedi.
Benim henüz yayınlanmamış bir çalışmamda aşağıdaki tabloyu elde ettim:
Barış döneminde Çatışmacı dönemde büyüme büyüme
Kürtlerin yoğun yaşadığı iller 8,44% -1,26%
Türklerin yoğun yaşadığı iller 7,38% -1,35%
Bu tablonun nasıl hazırlandığının ayrıntısına burada girmem mümkün değil. Bu rakamlar Kürtlerin ve Türklerin yoğun yaşadığı illerdeki ortalama kişi başına gelirdeki (KBG) artışları gösteriyor. Bu tablodaki ilginç iki bulgu var.
1) Bu bulgulardan biri çatışmaların olmadığı dönemde (2004-2013) her iki toplum da kişi başına gelir bakımından büyümüşlerdir. Çatışmaların yaşandığı dönemde ise (2014-2020) aksine her iki toplum da çatışmadan zararlı çıkmış ve kişi başına gelirlerde düşüş yaşamışlardır.
2) İkinci olarak çatışmaların olmadığı dönemde Kürtlerin yoğun yaşadığı illerdeki ortalama KBG, Türklerin yoğun yaşadığı illerdekine göre daha fazla olmuştur (8,44; 7,38). Çatışmaların olduğu dönemde ise ilginç bir biçimde Türklerin KBG’si Kürtlerin KBG’sinden daha fazla azalmıştır. Yani çatışmalı ortamın ekonomik maliyeti her iki toplum kesimine de çıkmıştır ama Türkler çatışmacı ortamın maliyetine daha fazla katlanmak zorunda kalmışlardır (-1,26; -1,35).
Bence sade gerçek bu. Türkiye’nin Kürt sorununu barışçı bir biçimde çözmeyip, gerginlik ve çatışmacı bir ortamı tercih etmiş olmasının maliyetini Türkler, Kürtlerden çok daha fazla ödemek zorunda kalmışlardır. Oysa barışçı bir siyasi ortam her iki toplumun da refahın artmasına neden olmuştur. Bu durum, Kürt sorununa Türklerin de kendi sorunları olarak bakmaları gerektiğini söylüyor. Gerçek barış da bu iki toplumun el ele vermesiyle mümkün olacak.