Kürt coğrafyası sermaye yağması altında adeta yok oluşa sürüklenirken, bu süreçlerin kolaylaştırıcısı kayyım belediyeler. Êlih, Şirnex, Amed ve Riha’daki uygulamalar bu gerçeği açığa çıkarmaya yeterken, halkın kayyım yönetimlerine son vermesi ertelenemez bir görev
Yusuf Gürsucu
Sermaye devletleri çizdikleri çerçeve içinde demokrasicilik oynanmasına izin verirlerken, istedikleri zaman göreceli olarak işlev gören ‘halkın iradesi’, sistem dışına kaydığında baskı ve korku iklimini büyüterek izin verdikleri çerçeveyi sürekli daraltıyor. Ağızlarından düşürmedikleri halkın iradesini yalan dolanla, geniş kitleleri beka vs. ikna yollarını da kullanarak ortadan kaldırmaktalar. Kürt halkının kendi kendini yönetme hakkı da bu bağlamda yok sayılıyor. Halkın seçtiği temsilciler uydurulmuş suçlarla vekillikleri ve belediye başkanlıkları düşürülüyor. Kürt coğrafyasında belediyelere kayyımlar getirilerek, yağma ve talan yoluyla yerli işbirlikçilerin nemalanması sağlanıyor. Kentler, rant alanları haline getiriliyor. Bu yolla halkın hafızası yok edilirken, tarihi yapılarla doğal yaşam ise yerle bir edilmektedir. Yağmayı ve yıkımın parçası olan kayyımları 4 kent üzerinden ele aldık.
Êlih talan ve yağma alanı yapıldı
Kayyımın başında bulunduğu Batman Belediyesi’nin Batman Çayı havzasına yeni bir organize sanayi bölgesi (OSB) kurma girişimi sürüyor. Bölgenin çok önemli su havzası olan bölgeye OSB yapılarak sermaye yararına büyük bir yıkıma imza atılmak isteniyor. Êlih merkezin 4,8 km batısından akan Batman Çayı su havzası, jeo-politik ve ekonomik açıdan bölge için çok önemli. Êlih sınırları içinde bulunan ve su havzasını oluşturan akarsular; Dicle Nehri, Garzan, Batman ve Sason çaylarıdır. Batman Çayı’nı oluşturan ana kollar ise Kulp, Sarım, Zori ve Talorin çaylarıdır. Bölge açısından hem ekolojik hem de ekonomik önemi çok yüksek olan su havzası Êlih’e içme ve kullanma suyu sağlarken, çay kenarlarındaki alanların organize sanayi bölgesi için tahsis edilmiş olması bölge açısından yaşamsal düzeyde büyük bir tehdit oluşturuyor.
Çevre düzeni planı değiştirildi
Mardin-Batman-Siirt-Şırnak-Hakkâri, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (ÇDP) 09.09.2020 tarihinde onaylanmıştı. ‘Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği’ doğrultusunda planların yürütülmesinin sağlanması amacıyla hazırlandığı iddia edilen yeni Çevre Düzeni Planları değişikliği yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 16.08.2021 tarihinde onaylandı. Bu değişiklikle, özellikle bölgedeki köy sınırları içinde ihaleye çıkarılan maden alanlarının imar planları içine alınması ve demografik yapının değişiminin önü açıldı. Binlerce hektar doğal alanın inşaat rantına açılması hedeflenirken, köylerde köylülerin kendi yaşam alanları için zaten görece zayıf olan inisiyatiflerinin tamamen ortadan kaldırılması sağlandı.
Şirnex AKP eliyle yaşanamaz yer oldu
Şirnex’te taşıma seçmenle (asker-polis ve aileleri) AKP’nin aldığı belediye eliyle tam bir kayyum rejimi hüküm sürerken, coğrafya yerle bir edilmekte. Açılan termik santrallerle bölge temiz havaya muhtaç kalmış durumda. Diğer yandan asfaltit madenleri izinli ya da izinsiz açılmaya ve bu nedenle sık sık işçiler toprak altında kalarak yaşamını yitirmeye devam ediyor. Şirnex tanınmaz bir yer halini aldı. Sömürge uygulamalarının tipik örneklerinin yaşandığı ilde, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) bölge coğrafyasını delik deşik edip adeta yok oluşa sürüklüyor. Sondaj çalışmalarını aralıksız sürdüren TPAO elde edilen veriler doğrultusunda üretimleri için dünya petrol tekelleriyle de kol kola girerek bölgeyi yerle bir ediyor. Tüm bunlar yaşanırken AKP’nin memuru belediye başkanı ya da daha uygun ifadeyle kayyım belediyesi sermayenin ve iktidarın doğa yağmasında kolaylaştırıcı rolünü üstlenmiş durumda.
Şirnex insansızlaştırılıyor
Diğer yandan tüm su varlığı barajlara, enerji santrallerine ve madenlere bağlanan Şirnex’te su halka ve çiftçilere yüksek bedellerle satılıyor. Cudi ve Gabar’da yıllardır ormanlar kesilip katledilirken, ‘Petrol bulduk’ iddiasıyla sondajlar genişliyor. Şirnex’in doğal yapısı yerle bir edilerek insansızlaştırılıyor. Sermaye iktidarı AKP’ye bunlar yetmiyor. Suudi Arabistan’a kadar ulaşacak olan Kalkınma Yolu inşa edilerek yeni bir sınır kapısı Ovaköy’de açılmak isteniyor. Kürt halkının tüm kazanımlarını hem Türkiye’de hem Suriye’de hem de Irak’ta yok etmek amacıyla savaş hazırlıkları yapılırken, belediyeyi almak isteyen iktidar için Şirnex çok önemli stratejik bir coğrafya olarak niteleniyor.
Hewsel Bahçeleri talan edilecek
Uyduruk gerekçelerle kayyım atanan ve halkın seçtiği Belediye Başkanları cezaevlerine kapatılan Amed’de kayyum iktidarı yıllardır aralıksız sürdürülüyor. Amed’in Sur ilçesinde 2015 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasağı sonrası yerle bir edilen 6 mahallede inşa edilen konut ve ticari yapılar üzerinden büyük bi rant yaratıldı. Sur’da “acele kamulaştırma” yani el koyma kararıyla tahrip edilmiş ancak tadilatlarla yaşanabilecek olan 3 bin 500 yapı yıktırılırken, bölgeye 6 yıl boyunca giriş çıkışlar yasaklanarak bölgenin kadim hafızası yok edildi. Diğer yandan Dicle Nehri’nin Amed kısmının nehir statüsü ortadan kaldırılarak dere statüsü ile yağmaya açıldı. Yıllar boyu Hewsel Bahçeleri’nde yaşanan talan sonrası bahçelere kadar inen asfalt yol, kentin silueti değiştirilerek geçmişin izleri silinmek istendi.
Kayyımın eko-kırımları
Belediyelere atanan kayyımlar kentte ağacından bitkisine, yollarına, evlerine kadar bir eko-kırım hedefledi. Kentin refüjlerinde kentin ekosisteminden uzak bir ağaç türü olan palmiye ağaçlarının ekilmesi, yine hayvan barınak merkezinin değiştirilerek, barınaktaki köpeklerin taşınması yerine doğaya salınması sebebiyle köpekler yaşamlarını yitirdi. Diğer yandan UNESCO Dünya Miras Merkezi ve danışma organı olan Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Amed’e yaptığı ziyaretinin ardından “bölgenin bütünlüğünün, kültürel öneminin ve tarihi kentsel dokusunun tehlike altında” olduğu yönünde raporunu hazırladı.
Hewsel’den bostancılık bitiriliyor
“Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı” adı altında yapılan ‘Miras Alanına İlişkin İstişare Toplantısı’ ile Hewsel’de halkın kullandığı tarım alanları halkın kullanım hakkı ortadan kaldırıldı. Alınan kararda, ”Hevsel bahçeleri olarak tanımlanan ve yürürlükteki planlarda Kültür Park Genişleme Alanı Yeşil Alan, Rekreasyon Alanı, Kentsel ve Bölgesel Spor Alanı, Ağaçlandırılacak Alan ve Tarımsal Niteliği Korunacak Alan fonksiyonlarında kalan alanların 1/5.000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planında ”Tarım Alanına”, 1/1.000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planında ise ”Tarımsal Nitelikli Alana” dönüştürüldüğü” açıklandı. Kararda, ”Hevsel bahçeleri olarak belirlenen tarım alanlarında parselasyon işlemleri Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu iznine tabi olacaktır” denildi. Geçmişten bu yana bostan tarımcılığının yapıldığı Hewsel’de son yıllarda küçük endüstriyel tarıma başlandı. Yollar genişletildi, tarım arazileri birleştirildi ve geleneksel tarımı sonlandıran adımlar atılmaya başlandı.
Riha’da çiftçiler suya erişemiyor
Riha’da çiftçilerin elektrik borcu olduğu iddiasıyla Amed’den Riha’ya kadar tüm bölgede elektrikler sürekli olarak kesilmekte. Ekili tarlaları sulama sezonunda elektriksiz kalan çiftçiler, DEDAŞ’a yönelik yaptıkları eylemde her zaman olduğu gibi karşılarında çok sayıda jandarma ve polisi buldu. Riha’da, çiftçiler yeraltı sularını yerin 250 metre derinliğinden çekerek kullanmak zorunda bırakılırken, DEDAŞ’a mahkum edilmiş durumda. Bölgede iktidarın Kürt düşmanlığında bir manivela işlevi yüklendiği görülen DEDAŞ çiftçileri susuz bırakırken, çiftçi desteklerine ise el konuyor. Geçtiğimiz ay DEDAŞ’tan yapılan açıklamada bölgede 30 bin çiftçinin elektrik borcu olduğunu açıklayarak seçim sonrası yaklaşık 25 bin çiftçinin elektriklerini kesip trafolarını toplayacağını açıkladı.
DEDAŞ zulmü!
Riha’nın büyükşehir statüsünde olması nedeniyle yaşananların sorumlusu belediye yönetimidir. Çiftçiye bölgedeki devasa barajlardan su verilmemesi ve çiftçiyi DEDAŞ’a mahkum edilmesinin sorumlusu AKP iktidarı ve Riha büyükşehir belediyesidir. Bölgede bir yandan kuraklığın giderek artması diğer yandan suya olan ihtiyacın kamusal yolla ve ücretsiz çözmek yerine yüksek su bedelleri ve elektrik faturalarıyla yüz yüze kalan çiftçiler üretim yapamaz hale getirildi. Sondaj kuyularından su çekmek için DEDAŞ’tan elektrik talebinde bulunan çiftçiye, DEDAŞ elektriği kendisinin inşa edeceği direkleri temin edip dikmesi gerektiğini ve trafo tesisi ile enerji nakil hattını kendisinin yaptırmasını söylüyor. DEDAŞ’ın anormal faturalarını ödeyemeyen çiftçilerin kendi imkanlarıyla yaptıkları elektrik hattına ve trafolarına el koyulurken çiftçilere verilmesi gereken destekler ise hükümet eliyle DEDAŞ’a aktarılıyor.