Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde bulunan Sinanköy sakinleri 2004 yılından bu yana hak mücadelesi veriyor. Köylüler, 110 bin dönümlük köy arazisini yıllardır köy ağasından kiralama usulüyle alıp işliyor ve geçimlerini bu şekilde sağlıyor.
Yunus Aslan
Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde bulunan Sinanköy sakinleri 2004 yılından bu yana hak mücadelesi veriyor. Elih-Diyarbakır sınır hattında bulunan köyün temel geçim kaynağı ise tarım. Köylüler, 110 bin dönümlük köy arazisini yıllardır köy ağasından kiralama usulüyle alıp işliyor ve geçimlerini bu şekilde sağlıyor. Köylüler, 400 yıl önce Sinanköy’ünü büyüklerinin kurduğunu ve 1956 yılına kadar Osmanlıca yazılı tapularının olduğunu söylüyor. Ancak köye yerleşen bir yabancının, köylüyü kandırıp tüm araziyi kendi üzerine tapuladığını ve sorunların da bundan sonra başladığını söylüyor. 2000’li yılların başında köyün sahibi Reşit Sinanlı’nın, köyü boşaltmak istemesi üzerine köylülerin başlattığı direniş, 2010 yılında bazı STK temsilcileri ve siyasi partilerin de arabuluculuğu ile bir anlaşma ile son buldu. Protokole göre 8 bin dönümlük arazinin kullanım hakkı köylülere verildi.
Ancak bu anlaşma da uzun sürmedi. Köylüler ile anlaşmaya varan ağa, köyün arazisini, ortağı olan Muzaffer Nasıroğlu’nun kuzeni Bedrettin Nasıroğlu’na sattı. Köyün yeni sahibi (ağası) Bedrettin Nasıroğlu, köye giderek, köylülerin evlerini terk edip, köyden ayrılmasını istedi. Nasıroğlu’nun, köyü boşaltmalarını istemesi üzerine köylüler yeniden ayaklandı. Köy ahalisi, evlerini, tarlalarını, mezarlarını ve yaşamlarını geçirdikleri coğrafyayı terk etmek istemediklerini söyledi. Çözümü hiçbir devlet kurumunda bulamayan köylüler sonuç alınıncaya kadar direneceklerini belirtti. Köylerinden başka barınacak yerleri olmayan köylüler hayatlarını tarımla uğraşarak geçirdikleri için büyük şehirlere taşınsalar dahi iş bulamayacakları bilincindeler. Köyün yeni sahibi her ne kadar açıklamalarında kimse mağdur edilmedi, edilmeyecek, yatırımlar ile halk istihdam edilecek diyorsa da işin aslına bakıldığında köylünün eylemlerinde ne kadar haklı olduğu görülebiliyor.
İlk bakışta yalnızca bir arazi kavgası gibi görünen olayın perde arkasında derin hesaplar ve kirli bir siyaset var. Köyün eski sahibi ve yeni sahibi arasında da bir iş ortaklığı var. Üstelik bu ortaklık uluslararası bir ortaklık ve çalışma sahaları içerisinde Başûr bölgesi de var. Ağırlıklı olarak uluslararası taşımacılık, demir-çelik, enerji santralleri, beton, petrol ve doğalgaz gibi alanlarda faaliyet yürütüyorlar. Köyün eski sahibi Reşit Sinan, tekstil, gıda, demir-çelik üretimi ve petrol sektöründe ismini duyuran bir iş insanı. 2007 yılında, şuan köyün yeni sahibi olan Bedrettin Nasıroğlu’nun kuzeni Muzaffer Nasıroğlu ile Amerika’da Dayen Hava Taşımacılığı şirketini kurdu. Aynı dönemlerde ikili dünyanın en büyük demir-çelik üreticisi olan Hindistan asıllı ve Hollanda menşeli Arcelor-Mittal ile ortak bir projeye imza attı. Proje, Başûr’un Silemanî kentinde kurulacak olan demir-çelik üretim santraliydi. KDP yönetiminin ihalesiz verdiği proje için şirketlerden yüksek miktarda para aldığı da biliniyor.
Köyün eski ağası Reşit Sinanlı’nın ortağı, Muzaffer Nasıroğlu’nun da yönetim kurulu başkanı olduğu Fernas Holding hakkında, BOTAŞ’ın ihalelerine fesat karıştırdığı gerekçesiyle 2010 yılında soruşturma açıldı. AKP eski milletvekili olan kuzeninin de bahse konu edilen şirketin yöneticilerinden biri olduğu biliniyordu. Dava kısa süre içinde kapandı. Fernas Holding, kamuoyunda 5’li çete olarak bilinen şirketlerden biri olan Kalyon Holding ile de ortak işler yürüttü. Hewlêr ve Duhok’ta içme suyu dağıtımı ve su arıtma tesisi gibi toplam üç ayrı projeyi Kalyon İnşaat ile ortak gerçekleştirdi.
KDP’nin, AKP-MHP iktidarıyla ortaklığı salt siyasi olmadığını, yapılan projelere bakıldığında ticari ve menfi ortaklığın da olduğu görülmektedir. 5’li çete olarak bilinen büyük şirketlerin de daha önce Başûr’da tesis ettiği, santraller ve inşaatlar da gündeme gelmiş ve hem Başûr halkı hem de Türkiye halkları tarafından yoğun tepkilere sebep olmuştu. Barış sürecinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Taner Yıldız ve iktidar parlamenterleri de o dönem, petrol ve doğalgaz ile alakalı açıklamalar yapmıştı. İktidarın, Kandil, Avaşin, Zap ve bölgedeki diğer alanlarda bulunan doğalgaz ve petrolü kontrol altına alma isteği, bahsedilen şirketlerin ve KDP’nin de bu amaç doğrultusunda ticari çıkarlarını gözetmesi saldırıların sebebini ve amacını gözler önüne sermektedir.
Bu sebeple, Sinanköy’ünü yalnızca arazi kavgasının yaşandığı bir yer olarak görmemek gerekir. Bismil’de Sinanköy’e yarım saatlik mesafede olan Akoba köyünde keşfedilen petrolün ardından köyün satılması da dikkat edilmesi gereken bir diğer konudur. Köyün yeni sahibi Bedrettin Nasıroğlu’nun bölgede bilinen üç benzin istasyonu mevcut. Bunun yanı sıra Fernas Holding ve Demhat Grup şirketleri adı altında birçok enerji santrali, baraj ve inşaat sahası sahibi olan Nasıroğlu yatırımlarını açıklarken yalnızca tekstil ve tarım projeleri olduğundan söz etmişti. Köylüler direnişini sürdürürken, Nasıroğlu da kolluk kuvvetleri, kaymakam ve valilikten direnişi kırmak için yardım istiyor.