Diyarbakır Bismil Ağıl köyü yakınlarında bulunan Körtik Tepe (Girê Kortik) yapılan analizlerle, M.Ö. 10.500 yıllarında kurulan bir yerleşik yaşam alanıdır ve bu bilimsel analizlerle belgelendirilmiştir. Bu da 12.500 yıl öncesine gidiyor, kim bilir kazılar devam ederse daha nerelere ulaşır, daha neler bulunur.
Avcılık ve balıkçılık yaparak yaşama devam etmişlerdir. O tarihte ortak besin ambarına sahip bir yerleşim alanı olarak paylaşmayı esas almışlardır. Estetiği önemsenmiş bulunan süs ve gündelik yaşamda kullanılan eşyalardaki geometrik boyutlara bilinen tarihte insanlar çok sonra ulaşmışlardır. Bu güne gelmiş kültürel özellikleri, toplumsal yapının şekillenmesinde yer almıştır. Tüm neolitik alanlar gibi burası da sistemin bilinçli çalışmaları ile Hasankeyf dahil yaklaşık yirmi tarım öncesi neolitik dönem yerleşkesi, Ilısu Barajı’nın suları altında bırakılacaktır. Ezberleri bozan bu kazı ve buluntuları esas alıp tarihsel gerçekleri yaşam kazandırmalıdırlar.
2000’li yılların başında Yukarı Dicle Vadisi’nde onlarca kazı alanı açıldı, yüzlerce arkeolog, akademisyen ve nitelikli elemanlar çalıştı. Bu çalışmaların çoğu AB fonları ve benzeri kurumlarca finanse edilen çalışmalardı. AB’nin sermayeye hizmet eden ve onun yeşil yüzü olduğu bu çalışmaların yapılıp üstünün örtülmesinden de anlaşılabilir. Sonuç olarak halk ya da basın bilgilendirilmedi ve birçok alanın kazısının üstü kapatıldı, gizlendi. Bizlerden daha ne bilgiler saklandı bunu bilemeyiz. Göbeklitepe (Xerawreşk) kazıyı yürütenin çabalarıyla UNESCO’ya aday olmasına, toplumlar tarihinin yeniden yazılmasına yetecek kadar veri taşımasına rağmen, gündemden bilinçli olarak düşürülmeye çalışılmaktadır.
Yukarı Dicle Vadisi’nde Batman Barajı ile sular altında bırakılan Hallan Çemi en bildik olanlardan biridir. Demirköy, Çayönü ve Körtik Tepe ile o dönem benzerlikler ve ilişkileri kanıtlanmıştır. Körtik Tepe alanı gibi yaklaşık yirmi alan Ilısu Barajı ile birlikte sulara gömülecektir. Ilısu Barajı’na bu kadar ses çıkarmamız ve karşıtlığımızın önemli bir nedeni de bu gibi tarihsel yıkımlardır.
Girê Kortik, Çemi Hola, Newala Çorî ve Xerawreşk’i önemli kılan tarım öncesi yerleşik yaşamın olmasıdır. Egemenler tarihinin öğretilerinde yerleşik yaşam tarımla başlar ama burada çıkan buluntular bunun yanlışlığını, bunun doğru olmadığını açığa çıkarmıştır.
Belki arkeolog, antropolog ve bu alan çalışanlarının bu konuyu yeniden tartışmaya açmaları gerekli ve önemli olacaktır. Bildiklerini unutup yeniden, sil baştan başlamaları gerekir. Binlerce yıldır saklanan tarih yeniden yaşam bulmalıdır. Elbette sistem bunun önünü açmayacak ve bu yönlü çalışmaları desteklemeyecek hatta önünü kapatacaktır.
On binlerce yıl birlikte, barışık yaşamış toplumların tarımsal üretim olmadan da paylaşmayı, dayanışmayı ve birlikteliği bilmesinin kanıtıdır. Bu tarihsel tartışmalar açısından sisteme aykırı düşünenlerin haklılığının da belgesidir.
Aslında tam da burada bir konuya daha değinmek gerek; bu kazıları yapan, bunları gün yüzüne çıkaranların bu buluntuları kamuoyuna paylaşma ve halkı bilgilendirme gibi bir tarihi sorumlulukları da var. Sadece korku ve kaygıyla bilim yapılmaz, meslek etiği ve vicdan ve ahlaklı da olmak gerekir.
HDP’nin seçim sloganı tam da bu değerlerin hepimizin olduğu, sahiplenmemiz gerektiği duygusuna tercüman oluyor. Bilinsin ki; Bu yaşam, bu tarih, bu dayanışma, bu doğa, bu birliktelik bizimdir (Ya Me Ye). Dili Kürtçe olsa da evrensel nitelikte olduğu bilinmelidir. Girê Kortik #YaMeYe