DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gazetecilerin katledilmesini kınayarak, ‘Suriye’de demokratik geçişin sağlanması ve yeni bir toplumsal sözleşmenin yapılabilmesi için yapıcı bir politika izleyin’ dedi
Meclis Genel Kurulu’nda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Teklifi’ne ilişkin konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, bütçenin sermayeyi büyüttüğünü, emekçi ve emeği küçülttüğünü söyledi.
İktidara “İşsizlik Fonuna dahi göz diken bir anlayışınız var. Fonu işsizlere değil patronlara tahsis ettiniz” diyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Önerimizdir fonun adını değiştirin sermayeye yandaşa kıyak fonu yapın. Her koşulda sermaye hep kazanan olurken emekçiler ise sürekli kaybeden taraf oldu. Sizin açınızdan kasa hep kazanıyor. Enflasyonu düşürmek için ‘acı reçete’ sürekli halka yazılıyor. Tüm yük ücretlilerin ve emeklilerin omuzlarına yıkılmaktadır. Şerbeti siz, baldıran zehrini de halka içiriyorsunuz. Bu reva mıdır, hak mıdır, adalet bunun neresindedir? Vergilerle, zamlarla yurttaşın canına okurken, yandaş şirketlerinizin borçlarını bir bir affettiniz. Teşviklerle, kredilerle yandaşlarınızı ihya ettiniz. Bugün milyonlar tarihin en büyük borç ve haciz kıskacında çırpınıyor. Kitabını yazdığınız ekonomi ortada. Şimdi gidin, sokaklardaki umutsuzluğun, sefaletin filmini çekin” ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik saldırılara tepki
Kadınlara yönelik saldırılara tepki gösteren Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Kadınların yönettiği belediyelerin açtığı destek evleri, sığınma evleri, ALO şiddet hatları ve kreşler birer birer yok ediliyor. Buna karşın biz tüm alanlarda toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme yaklaşımı hayata geçirmek için canla başla çalışıyoruz. Erkek egemen sistem, baskı ve cezasızlık politikalarıyla erkek şiddetini teşvik ederken biz kadınlar, bu düzeni değiştirmek için direnmeye devam ediyoruz. İpek Er’den Gülistan Doku’ya, Pınar Gültekin’den Hande Kader’e kadar şiddet gören ve katledilen kadınların hesabını sormak, bizim açımızdan tarihi bir sorumluluktur. ‘Jin, jiyan, azadî’ diyerek özgürlüğe, eşitliğe ve dayanışmaya olan inancımızla mücadeleye devam ediyoruz” diye konuştu.
‘Yoksulluk, rant, talan, faiz’
Türkiye’nin dış politikasının Kürt kazanımlarını ortadan kaldırma üzerine kurulu olduğunu dile getiren Gülistan Kılıç Koçyiğit, “İç politikanızdan, yasakları, hukuksuzlukları, kayyımları, kumpasları çıkardığımızda bir iç politikanız kalmaz! Ekonomi politikanızdan, yandaşları zengin etmeyi, israfı, yolsuzluğu, talanı, faizi, rantı çıkardığımızda geriye bir ekonomi politikanız kalmaz” diye belirtti.
‘Suriye halkları geleceğini tayin edecektir’
Suriye’deki gelişmelere değinen Gülistan Kılıç Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye halkları şimdi bir belirsizlik ve istikrarsızlık içerisinde ortak geleceğini arıyor. Esad sonrası ortaya çıkan güçler Suriye’de siyasi istikrarı sağlamak, toplumsal barışı tesis edip halkların savaşsız ve çatışmasız özgürce yaşamasına katkı sunmak yerine, halkların kanı, canı pahasına bu topraklardan pay kapma siyaseti izliyor. Suriye için kritik olan; halkların orada ortak bir geleceği, demokrasiyi, barışı birlikte inşa edebilmesidir. Suriye halkları kendi geleceğini kendisi belirleyecektir. Buna saygı duyulması gerekir.
Özgür ve eşit yaşam modeli
Kürt halkı, 2011’den bu yana Kuzey ve Doğu Suriye’de büyük bedeller ödeyerek topraklarını ve bu topraklarda yaşayan bütün halkları savunmaya, korumaya devam etti. Yaşadığı toprakları ve yaşam alanını çetelere karşı korudu. Aynı zamanda bütün dünyanın yakından takip ettiği üzere, sadece Suriye için değil tüm Ortadoğu için umut olan, her kimliğin, her inancın özellikle de kadınların özgür ve eşit olduğu bir yaşam ve yönetim modeli inşa ettiler. Fakat bugün özellikle iktidarın Kürt karşıtı dış politikasıyla Suriye’de tek güvenli alan olan bu topraklar bir kez daha istikrarsızlık ve kaos alanına dönüşme riskiyle karşı karşıyadır.
Halkımıza ne kazandıracak ?
Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin hangi yetkilisi konuşursa diyalog, işbirliği ve görüşme çağrısı yapıyor, Türkiye için bir tehdit oluşturmadıklarını söylüyor, ama iktidar tüm bu çağrılara kulak tıkıyor. Kürtlerin birlikte yaşadığı halklarla ortak gelecek kurma arayışını ve ortak kazanımlarını boğmaya çalışmak, oradaki çete yapılarıyla iş birliği arayışına girmek ne Suriye halklarına, ne de Türkiye’ye bir şey kazandırmaz. Kürtleri Suriye’de de nefes alamayacak hale getirmek için bütün imkânlarınızı seferber etmek size ne kazandıracak? Bu topraklarda, halklarımıza ne kazandıracak? Suriye’de izlediğiniz ‘Kürt kazanmasın’ politikasının, burada Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürt’ün duygularında yaratacağı kırılmayı görmeniz gerekir.
Daştan ve Bilgin’i saygıyla anıyorum
Bakın, Rojava’da sivil yaşam alanlarına yönelik yapılan SİHA saldırıları aralıksız sürdürülüyor. Yapılan saldırılarda dün özgür basın emekçileri Nazım Daştan ve Cihan Bilgin katledildi. Bu iki resme iyi bakın. Çünkü Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, 2014 yılında IŞİD saldırılarını ve buna karşı verilen destansı mücadeleyi an an Türkiye ve dünya halklarına duyurmuş iki gazeteciydi. Ne yazık ki bugün SİHA saldırılarında katledildiler. IŞİD’in saldırılarına tanıklık eden bu gazeteciler, bugün artık aramızda yoklar. Bu tablo, her şeyi anlatmaya yetiyor. İnsanlığa karşı işlenen bu saldırıyı kınıyor, basın emekçilerini saygıyla anıyor, halkımıza başsağlığı diliyorum. İktidarı, savaş halinde basının dokunulmazlığını güvence altına alan uluslararası sözleşmelere uymaya, bu sözleşmelerin gerekliliklerini yerine getirmeye ve bu saldırıyla ilgili derhal açıklama yapmaya çağırıyorum.
İnsanlığa karşı suçlara son verin
İnsanlığa karşı işlenen suçlara artık son verilmelidir. Bu konuda biz sürekli uyarıyoruz, çözüm yolunu gösteriyoruz. Dünya uyarıyor; bu politikanız bugün olduğu gibi, uzun vadede daha büyük sorunlar ve istikrarsızlık yaratacak. Kürt sorunu böyle çözülmez. Türk – Kürt kardeşliği böyle kurulmaz. Buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz: Suriye’de demokratik geçişin sağlanması ve yeni bir toplumsal sözleşmenin yapılabilmesi için yapıcı bir politika izleyin.
Barışa katkı sunun
Suriye barışına katkı sunun. Orada yaşayan bütün halklara eşit yaklaşın ve Kürt halkı dâhil bütün kesimlerle diyaloğunuzu geliştirin. Enerjinizi Suriye barışına harcayın. Kuzey ve Doğu Suriye Türkiye için bir tehdit değil, istikrar ve barış bölgesidir. Kürt halkının oradan uzattığı diyalog elini tutmanız, Kürt-Türk ittifakını oluşturmanız burada Kürt sorununun çözümünde de tarihsel bir rol oynayacaktır. Bir yandan Türkiye’de Kürt sorunuyla ilgili adım atılacağını söyleyip, diğer taraftan Suriye’de ise tam tersi bir politika izlemek, çözümsüzlüğü derinleştirir.
Abdullah Öcalan’ın sözleri
Sayın Öcalan 2013-2015 arası yürüyen diyalog ve görüşme sürecinde ne demişti hatırlayalım: ‘Türkiye’nin ve bölgenin kurtuluşuna ve tam bir demokratik cumhuriyetin inşa edilmesine giden süreçte her kim ki, demokratik hamleleri geciktirirse, kaos ve çatışma şartlarına davetiye çıkarmış olur…’ Evet, tarih aktı ve bugün bütün hakikatler ortada. İmralı bugün aynı noktada durmaya, çözümü ısrarla savunmaya devam etmektedir. En son kamuoyuna gönderdiği mesajında da bu açıktır: ‘Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.”
ANKARA