Berat Albayrak’ın görevinden “affedilmesiyle” ilişkin yaptığı açıklamada Cumhurbaskanı Erdoğan, “Bu görev değişikliği küresel düzeyde, siyasi ve ekonomik değişime uygun şekilde ülkemizde hukuk ve ekonomi alanında köklü değişiklik yaptığımız zamana denk düşmüştür” demiş.
Bu cümlelerde bir tuhaflık yok mu sizce? Daha doğrusu bu cümlelerin söyleniş biçiminde açıklanmasında zorluk hissedilen bir durumu “normalleştirme” çabası gibi bir çaba sezilmiyor mu? Sanki Cumhurbaşkanı şöyle der gibidir:
“Efendim yanlış anlamayın bizim “hukuk ve ekonomi” meselesini gündeme getirmemizdeki sebep, benim ve damadımın aldığı ve ekonomiyi içinden çıkılmaz hale getiren kararlar değil, dünyada ortaya çıkan “yeni siyasi ve ekonomik” değişimlerdir. O nedenle de sanmayın ki şimdi dolar kuru 9 TL’ye geldiğinden ya da döviz cinsinden borçlarımızın ödenmesinin zor olacağını yeni fark ettiğimizden dolayı bunları yapıyoruz. Bizim bunları öne çıkarmamızdaki sebep, ülkemizi, dünyadaki “köklü” değişimlere ayak uydurma kararı vermiş olmamızla ilgilidir. Ha bu arada Berat Albayrak bu nedenle görevden alındı gibi bir şey de aklınıza gelmesin, yalnızca onun “hastalığı” tam da bu “köklü” değişiklikleri yapmaya başladığımız zamana gelmiştir o kadar!”
Bence Erdoğan’ın, girişte andığım cümleleri böyle bir düşünce dünyasını yansıtır gibi.
Peki bu nedir Allah aşkına! Son günlerde Joe Biden’ın seçimlerde Trump’ı yenmiş olmasından başka “köklü” sayılabilecek ne değişiklik oldu da Erdoğan “hukukta ve ekonomide” “köklü” değişiklikler yapmaya karar vermiş?
Eğer durum şuysa, tamam! Erdoğan, Trump’ın gitmesiyle, Trump gibi siyasetçilerin başarılı olduğu dönemin bittiğini ve artık ülkelerin böyle popülist liderlerce yönetilmesinin mümkün olmadığını görmüşse amenna!
Ya da bugüne dek sürdürdüğü politikanın sonuna geldiğini görmüş, muhalefetin ısrarla söylediği gibi bu denli dünya ekonomisiyle entegre olmuş bir ekonominin hurafelerle yönetilemeyeceğini anlamışsa, bu da iyidir. Yani, sürekli olarak ekonominin kötü gidişinin nedeni olarak “faiz enflasyonun nedenidir”, “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı hikayedir”, “Bize dış güçler ekonomik operasyonlar yapmaktadır” gibilerinden düşüncelerle daha fazla gidilemeyeceğini anlamışsa, eyvallah! Bu iyidir.
Yok eğer siyasi olarak altında güvendiği halının kaymakta olduğunu hissedip de yine şimdiye dek yazdığı hikayelere bir yenisini eklemek için, zaten tükenmekte olan kaynakları har vurup harman savururcasına kendi yandaş sermaye gruplarına peşkeş çekerek bir siyasi konsolidasyon peşindeyse, o zaman ona “Böyle bir dünya kalmadı” demek herkesin boynunun borcu olmalıdır.
Dünkü konuşmasında ise, daha önce defalarca bu millete “Dış güçler bize ekonomik operasyon çekiyor” diye söylenen Cumhurbaşkanı, “Uluslararası yatırımcılara (yani dış güçlere) Türkiye’ye güvenmeleri ve süratle yeni yatırımlara başlamaları çağrısında” bulunmuş. Bu durumda kim, bu geleceği söylenen “hukuk ve ekonomi” alanlarındaki “köklü” değişiklik müjdesine inanır ki! Daha dün “dış güçler” diyerek düşmanlaştırdığınız yabancı yatırımcılar şimdi size neden inansınlar ve neden güvensinler ki!
Kısacası, yabancıları bilmem ama bizler açısından “ekonomi ve hukuk” alanlarında “köklü” adımlar atılacağı gibi bir söze inanabilmemiz ancak biri ekonomide diğeri siyasette iki adımın atıldığını görmekle mümkündür. Ekonomide, “bağımsız düzenleyici kurumların” bağımsızlıkları içim “katılımcı” bir çerçevede yeniden yapılandırılmalarını sağlamak; siyasette ise Kürt sorunu olarak adlandırılan sorunu çözmek.
Hukuk ve ekonomi alanında köklü değişiklik ha!
Hodri meydan!
Bekliyoruz…