Şakran’a mahpus görüşüne beraber giderdik, yolda türküler söylemesini isterdik ondan, Dengbêjdi. Bütün Kürt Kadınları gibi yanıktı sesi, nasıl yanık olmasın ki…
Bu ülkenin neredeyse bütün hapishanelerini dolaşmıştı kardeşinin ardından. Bazen de tutuklanıp içerden de paylaştı mahpusluğu. Geçtiğimiz aylarda Eren’in 30 yıllık tutsaklığı son bulup kavuştuklarında sevinci yaş olmuştu yanaklarında. Özetle hapishane yollarında geçen bir ömür sürdü Hediye.
İçerdekinin mi yoksa dışardakinin mi yükü daha ağırdır, tartışılır elbet. Dile kolay gelse de yılların yükü çok şey götürdü sağlığından. Tanıdığımda çoğunlukla siyah olan saçlarının bembeyaz oluşu gün be gün gözleniyordu. Bir de görme yetisinin azalışı gözlük camlarının kalınlaşmasından anlaşılıyordu.
Geçen ay, artık rutin haline getirilen operasyonlardan birinde evi sabaha karşı basılarak gözaltına alındı. Yine “gizli tanıklar” ifadelerinde Hediye’den de söz etmişti! Savcı, delil bulmaya çalışırken gözaltı süresini 3 güne çıkardı. Tutuklayabilecekleri hiçbir kanıt bulamadılar ama “adli kontrol” olmazsa olmazdı elbet. Üç arkadaşının tutuklanıp kendisinin serbest kalmasına sevinemedi bile. Başını dik tutmaya özen gösterse de yorgunluğu gözlerinden belliydi. Karakola imza vermeye gitmek istemiyordu. Polisleri görünce bizlerle de paylaşmak istemediği bir şeyler tetikleniyordu sanki. Çocukluğundan başlayarak her kadın gibi şiddete tanıklık ettiği, maruz kaldığını tahmin etmek zor değildi. Sanırım anadilinde en çok tekrarladığı sözdü: “Êdi bese!” “Bese, bese, bese…”
Cumartesi günü kendi evinde yaşamına son verdi Hediye.
Ne bir mektup ne bir mesaj bıraktı. Son eyleminin kendisi mesajdı…
“Mahpus kardeşine neden para gönderdin?” diye sorduğunda şaşkın baktığı kalın camlı gözlüklerinin ardındaki gözleri hatırlar mı bilmem ama bizim zihnimizde kazılıdır. Savcı beye haber verelim! Üçünü tutuklattığı masasının üstündeki 9 sanıklı dosyadan Hediye Tekin’i çıkarabilir artık! Yamanlar karakolu, Hediye, imza atmaya gelmeyecek haberiniz olsun, hemen ev baskınına hazırlanmayasınız!
Son zamanlarda İzmir’de gördüğüm en büyük kalabalıktı. Yağmur yağıyordu, buna rağmen Yamanlar Cemevi doldu taştı. Yamanlar Dağı’nın İzmir Körfezi’ne bakan eteklerindeki Doğançay mezarlığında artık dinlenebilecek yorgun bedeni. Taziyesi Karlıova Derneği’nde sürüyor…
Hani bu kalabalığı görebilse kararından vazgeçerdi diyesim geliyor. Çünkü onu bu karara iten yıkılası adaletsizliklerin ruhsal dünyasına yüklediği yorgunluk kadar, bu kalabalık içindeki yalavuzluğuydu. Evet aslında yalavuzdu Hediye! Savcı payına bir şeyler çıkarır mı bilmem ama bizler için, Hediye’nin sessizce yüzümüze kapattığı kapı bir ayna gibi duracak karşımızda…
Şakran Kadın Kapalı’da beraber kaldığı mahpuslara kara haberi iletmek bana düştü bu gün. İçerden ısmarlanan kır çiçeklerini yarın götüreceğim, ayak ucunda da bir türkü söyleyeceğim…