AYM kararını değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Oluç, ‘AYM Cumhur İttifakı’nın siyasi baskılarına boyun eğmiştir’ dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç Genel Kurul’da, Yargıtay Başsavcılığı’nın Anayasa Mahkemesi’nde görülen kapatma davası için alelacele gizli tanık bulmasına dair söz aldı.
FETÖ taktiği
Türkiye’de hukuk alanında garabetler yaşandığını ifade eden Oluç, gizli tanıkların yargıda siyasi amaçlarla araçsallaştırıldığını belirterek, “Türkiye’deki hukuk garabetinin en akla ziyan uygulamalarından biri gizli tanık yaratma hadisesidir. İstenilen anda suç üreten, istenilen anda kendilerinden beklenenleri söyleyen; her an, her yerde olabilen ve her konuda ifadesi hazır bir uygulama gizli tanık uygulaması. Her şey bir kurgu, aslında bir FETÖ taktiği, bu iktidar da bu taktiği olduğu gibi kullanıyor. HDP Kapatma Davasında, Kobanî Kumpas Davasında, çeşitli başka davalarda bunlarla karşı karşıya kalıyoruz” dedi.
Oluç şöyle devam etti:
“Bunun en son ve en ilginç hâliyle karşı karşıya nerede kaldık? Anayasa Mahkemesinin alelacele bir gizli tanık olayına girmesiyle karşı karşıya kaldık ve ülkemizde hukukun içler acısı hâli hakikaten gözler önüne serildi. Türkiye buradan duymalı: 2021’den bu yana Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı HDP’ye ödenecek Hazine yardımının kesilmesi için canla başla çalışıyordu. 2 kez başvurdu, sonuçsuz kaldı. 3’üncü başvuruyu 13 Aralık 2022’de yani geçtiğimiz yılın son ayında yaptı. Anayasa Mahkemesi, Başsavcının başvurusunu 29 Aralıkta görüştü ve dedi ki: “Yetersiz, soyut, delil yok, somut değil. Dört beş günün var, dört beş gün içinde delil getirdin getirdin.” Peki, ne oldu? Başsavcı hemen tüm emniyet birimlerini harekete geçirdi, yazılar yazıldı, “Acil delil bulun, HDP’nin Hazine yardımı bloke edilsin
1 günde 100 sayfa okudular
Fakat yıllardır bulunmayan ve olmayan şey birkaç günde nasıl bulunacak? Raporlar geldi, Başsavcı baktı filan. Bir gizli tanık ortaya çıktı, gün 31 Aralık 2022 yani 29 Aralıktan iki gün sonra. Bir kişi cumartesi günü Diyarbakır Adliyesine gitti, bir gizli tanık ve dedi ki: ‘Çok önemli şeyler anlatacağım.’ Kim bu gizli tanık? Adı da şöyle, kod adı: CV23TY45UP78. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifade verdi 46 sayfa. Gizli tanık barkod sistemi yaratılmış yani âdeta, James Bond gibi, 007. Bu 46 sayfada türlü uyduruk şeyler anlattı ve bu 46 sayfa alelacele toparlandı ve Bekir Şahin’in yani Adalet ve Kalkınma Partisinin bugünkü Vural Savaş’ı olan Bekir Şahin’in masasına gitti. Yetmedi, savcı çekiniyor, gizli tanığın anlattıkları belki yetmez Hazine yardımının bloke edilmesine diye. Bir de 2 Ocak günü Emniyet Genel Müdürlüğüne bir yazı yazdı ve dedi ki: ‘HDP’yle ilgili, bu mali meselelerle ilgili ne varsa hemen gönderin.’ Emniyet 100 sayfalık bir raporu anında hazırlayıp gönderiyor ve aynı gün gönderiyor. 3 Ocak. Bakın, ne kadar hızlı gelişiyor her şey. Bütün bu belgeler Anayasa Mahkemesi raportörüne sunuluyor, aynı zamanda her belgenin fotokopisi Anayasa Mahkemesi üyelerine dağıtılıyor ve ‘3 Ocak; inceleyin’ deniliyor. 4 Ocak günü yani karardan bir gün önce yüzlerce sayfalık materyal Anayasa Mahkemesi üyeleri tarafından sözde okunuyor, inceleniyor. Çok müthiş! Ertesi gün, 5 Ocak’ta toplanıyor Anayasa Mahkemesi ve diyor ki: ‘Evet, tamamdır, geldi artık yeterli bilgi belge, HDP’nin Hazine yardımını bloke ediyoruz’.
AYM baskıya boyun eğdi
Şimdi, bu nedir Allah aşkına? Size anlattığım olay aynen böyle cereyan ediyor. 29 Aralık ila 5 Ocak arasında yedi gün içinde aynen böyle cereyan ediyor. Bu, açık bir kumpas değil mi? Bu, açık bir hukuk rezaleti değil mi? Bu, HDP’ye aleni şekilde hukuk eliyle bir siyasi darbe yapmak değil mi? Kamuoyu bunları bilmeli ve görmeli. Bu iktidar, Cumhur İttifakı siyasi baskılarını Anayasa Mahkemesi üzerinde kurmuştur ve Cumhur İttifakı’nın bu siyasi baskılarına maalesef Anayasa Mahkemesi, Türkiye’nin en üst mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi boyun eğmiştir ve teslim olmuştur.
Hukuksuzluklara alet oldu
Peki, Cumhur İttifakı ve bu iktidar bu şekilde ne yapmış oldu? Şunu yapmış oldu: Anayasa Mahkemesini her türlü hukuksuzluğa alet etmiş oldu. Anayasa Mahkemesinin evrensel hukuk ilkelerini çiğnemek zorunda kalmasına yol açmış oldu. Cumhur İttifakı ve bu iktidar kurdukları siyasi baskıyla Anayasa Mahkemesini bu yanlış yola sürüklemiş oldu. Böyle bir hukuk garabeti maalesef, Türkiye’nin en yüksek mahkemesi Anayasa Mahkemesi’nde de işlemiş oldu
.”