Boğaziçi’nde görevden alınan kayyum rektör Melih Bulu’nun yerine vekaleten atanan Naci İnci tarafından görevden alınan akademisyen Can Candan ile konuştuk: Bu süreçte ülkede birçok insana ilham ve ümit kaynağı olduğumuzu da düşünüyorum. Tabii ki kolay bir süreç değildi. Boğaziçi’ne yapılan bu saldırıda çeşitli mağduriyetler yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz
Gülcan Dereli
Boğaziçi Üniversitesi’ne Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2 Ocak 2021 tarihinde Melih Bulu’yu kayyum rektör olarak atamasından sonra akademide başlayan tepki sürüyor. Öğrencilerin ve akademisyenlerin direnişi sonucu Bulu 15 Temmuz’da görevden alındı ancak onun yerine rektörlüğe vekaleten gelen Naci İnci krizin daha da derinleşmesine neden oldu. İnci vekaleten geldiği görevinde ilk iş olarak Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Görevlisi Can Candan’ı görevden aldı. Buna karşılık akademisyenler nöbet eylemlerine çalışma arkadaşlarının göreve iade edilmesini de ekledi. Akademisyenler, nöbet boyunca ellerinde “Feyzin Erçin Yalnız Değildir”, “CİTÖK Koordinatörü Cemre Baytok İşine Geri Dönsün”, “Can Candan Yalnız Değildir” dövizleri ile görevden almalara tepki gösterdi. Akademisyenlerin nöbetinin ardından Can Candan işten çıkarıldığı gün başlattıkları Rektörlük binası önündeki oturma eylemi de devam ediyor. Candan’ın görevden alınmasına uluslararası tepki de yağıyor. Süreci ve görevden alınmasını akademisyen Can Candan ile konuştuk.
Boğaziçi Üniversitesi, Melih Bulu’nun kayyum atanmasından sonra hem öğrencileri hem de hocaları ile önemli bir tepki koydu. Nihayet 7 ay süren, öğrencilerin tepkileri nedeniyle mağdur edildiği, hocalarının hedef gösterildiği bir sürecin sonunda Bulu görevden alındı. Siz bu 7 ayı ve buraya varılan süreci nasıl yaşadınız, bu noktaya nasıl gelindi?
Öncelikle özgür üniversite mücadelesi ocak ayında Boğaziçi’nde başlamadı, kendi mücadelemizi geçmişteki diğer mücadelelerin yeni bir evresi olarak görüyorum. Bu noktaya kadar tüm farklılıklarımıza rağmen müthiş bir direniş ve dayanışma ördük tüm bileşenler olarak. Akademisyenler, öğrenciler, mezunlar ve çalışanlar. Bu süreçte birbirimizi daha yakından tanıdık, aramızdaki mesafeleri aşmaya çalıştık. Birbirimizden ve bu süreçten çok şey öğrendik, öğrenmeye de devam ediyoruz. Özellikle de üniversite nedir, ne olmalıdırı düşünmek ve tartışmak için büyük bir fırsattı bu yedi ay. Bu süreçte ülkede birçok insana ilham ve ümit kaynağı olduğumuzu da düşünüyorum. Tabii ki kolay bir süreç değildi. Boğaziçi’ne yapılan bu saldırıda bireysel olarak da çeşitli mağduriyetler yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz.
Kamuoyu öğrencilerin ve hocaların kararlı duruşunu ve kısmen de olsa sonuç almasını taktir ederken, hemen 16 Temmuz günü Naci İnci rektörlük görevine vekaleten atandı ve üniversitedeki görevinize son verdi. Bulu’nun görevden alınmak zorunda kalınmasının faturası size mi kesildi? Oluşan olumlu atmosferi ve kamuoyundaki mücadele azmini kırmak için mi? Nedeni ne sizce?
Bulu’nun görevden alınmasında hepimizin ilke ve değerlerimizde ısrar etmemiz, vazgeçmiyoruz ve kabul etmiyoruz dememiz etkili oldu elbette. Göreve geldiği günden beri yani yedi aydır direniyoruz. Bunun faturasının bana kesildiğini düşünmüyorum. Biliyorsunuz daha önce BÜLGBTİ+ öğrenci kulübü kapatılmış, bir sürü öğrencimiz gözaltına alınmış, tutuklanmış ve yargılama süreçleri başlatılmış, okul içinde soruşturmalar açılmış, Cinsel Tacizi Önleme Birimi işlevsizleştirilmiş, birimin çalışanı uzman Cemre Baytok işten çıkarılmış, Feyzi Erçin hocamızın yaz okulunda açılacak dersi Naci İnci tarafından kapatılmış, sonrasında da Feyzi hocanın bundan sonra Boğaziçi’nde ders vermeyeceğine hükmedilmişti. Sonra da bir anda benim görevime son vermeye kalkıştı Naci İnci. Daha bir sürü belki de kamuoyuna yansımayan baskı, psikolojik ve prosedürel şiddet de cabası. Tüm bunlar direnişi susturmaya, deyiş yerindeyse Boğaziçi’ni hizaya getirmeye yönelik nafile çabalar. Gerçek bir akademi ve gerçek bir akademisyen biat etmez. Zorla güzellik olmaz, ancak kamu üniversitesine ciddi hasarlar verilmeye devam edilir, ciddi kamu zararı oluşur.
Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü öğretim görevlisi Feyzi Erçin’in görevine de son verilmişti. Boğaziçi Üniversitesi’nin köklü geleneği ile mi oynanıyor? Bu hocalar görevden alınarak nasıl bir akademi isteniyor?
Tabii ki, itiraz etmeyen ve biat eden bir akademi isteniyor ve bunun için de ses çıkaran, hak savunuculuğu yapan, direnişte daha görünür olan hocalar hedefe konuyor. Muhalefeti cezalandırarak sindirmeye çalışmak çok tanıdığımız bir uygulama. Kimin, hangi dersleri vereceğine karar verme bölümün takdirinde ve fakültenin onayında olan bir süreçtir. Burada akademik özgürlüğe çok ciddi bir müdahale söz konusu. Bu Boğaziçi’nin aşağıdan yukarı yönetişim yöntemine aykırı. Boğaziçi ben yaptım oldu şeklinde, keyfi ve yukarıdan kararların alındığı bir yer değildir. Bunu Naci İnci’nin de çok iyi bildiğini düşünüyorum.
Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceksiniz? Yoğun destek açıklamalarını görüyoruz. Ne yapılmalı?
Direnişimiz, Boğaziçi’nde senatomuzun 2012 yılında belirlediği ve bizim anayasamız olarak gördüğümüz ilkelerimize uygun ilerleyebileceğiz bir noktaya gelene kadar devam edecek. Aylardır her fırsatta ifade ediyoruz. Bizim meşru, haklı, barışçıl ve kamuoyu desteği alan mücadelemiz sadece Boğaziçi için değil ülkenin tüm üniversiteler ve herkesin eğitim hakkı için. Bilimsel olarak özgür ve kurumsal olarak özerk, şeffaf, demokratik, hesap verebilir kamu üniversitesi tüm toplumun müşterek değeridir.
Bireysel olarak da, görevden alınmam haksız, hukuksuz, keyfi bir uygulama olduğu için sendikam Eğitim Sen’in de desteği ile hukuksal yollardan haklarımı savunmayı, kamu zararı ve mağduriyetler artmadan bir an önce işime dönmeyi hedefliyorum. Görevden alınmam hem hukuk açısından, hem de benim için yok hükmündedir. 2007’de Boğaziçi’nde işe başlamam seçilmiş bölüm başkanı, seçilmiş dekan, seçilmiş rektör onayı ile oldu. Gidişim de ancak seçilmiş bölüm başkanı, seçilmiş fakülte dekanı ve seçilmiş rektör imzalı kararlar sonucu olabilir. Ne şekilde olursa olsun, 6 Ekim’de başlayacak olan sonbahar döneminde her zaman olduğu gibi derslerimi vereceğim.
Görevden almalarla Bulu’nun izinde giden İnci, aynı gün Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne aday olduğunu açıkladı. Burada, sizin demokratik ve özerk üniversite talebine karşı ‘kısmi oy alan bir kişiyi rektör seçerek bu talebi gölgeleme hedefi mi’ izleniyor? Kayyumdan farkı var mı İnci’nin rektör ‘seçilmesi’nin?
Yedi ay boyunca yaptığımız haftalık açıklamalarda, Melih Bulu ile birlikte, onunla çalışmayı kabul eden rektör yardımcılarının da istifalarını sürekli talep ettik. 15 Temmuz’dan önceki dönemde, Bulu’nun rektör yardımcılığını kabul ettiği andan itibaren Nacı İnci’nin birçok kez üniversitemizin ilkelerini ihlal ettiğine ve üniversitemize zarar verdiğine maalesef tanıklık ettik. 15 Temmuz’da Naci İnci’nin vekaleten rektörlük yaptığı dönemde de bu ihlaller devam etmekte. Bunun en somut örnekleri Feyzi Erçin’in ve benim görevlerimize son vermesi. 30 Temmuz’da akademisyenlerin büyük katılımı ile yapılan güven oylamasında Naci İnci’ye %94 hayır oyu çıktı. Naci İnci’nin üniversite yönetiminde olması akademisyenler açısından kabul edilmemiştir.
Yeni bir rektör belirleme sürecine girildi. Öğrenciler ve hocalar nasıl bir süreç istiyor?
Şu anda içinde bulunduğumuz süreçte yine Boğaziçi kendi rektörünü seçemiyor. Bunun gerçekleşebilmesi için yedi aydır uğraşıyoruz. Rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesinin anayasaya aykırı olduğu düşündüğümüz için buna yetkiye dair bir dava açtık. Yeni rektör belirleme sürecinin Melih Bulu’nun atandığı süreçten hiçbir farkı yok. YÖK başvuruları alıyor 2 Ağustos’a kadar, sonra da Cumhurbaşkanı bu adaylar arasından istediğini atıyor. Tamamen bizim dışımızda gelişen ve bize dayatılan bir süreç. Biz de şimdiye kadar bize YÖK’e başvuracağını açıklayan Boğaziçi Üniversitesi’nden 19 profesöre dair bir güvenoyu oylaması yaptık. 30 Temmuz’da yüksek katılımla, güveniler çevrimiçi yapılan oylamada 17 profesöre güvenoyu verildi, Naci İnci ve Gürkan Kumbaroğlu yüzde 94 ve yüzde 93 gibi çok yüksek oranda güven oyumuzu alamadı. Beklentimiz, rektör seçimine dair istediğimiz yasal değişikliklerin yapılması için gerekli zamanın olmadığı bu ara dönemde güven oyumuzu alan içimizden 17 rektör adayından birinin atanması ve böylece yedi aydır devam eden saldırının son bulması ve aldığımız hasarları onarma sürecine girmemiz. Bir yandan da gerçek anlamda tüm bileşenlerimizin de temsil edildiği bir seçim süreci için gerekli değişikliklerin yapılması için çaba gösterilmeye devam edilmesi. Bunu hem Boğaziçi için, hem de ülkenin tüm üniversiteleri için talep ediyoruz.