AKP-Saray Rejimi’nin ortağı Devlet Bahçeli’nin Federal Parlamento’da partisi MHP hakkında verilen bir soru önergesi hakkında hezeyana kapıldığını duyduk. Bahçeli’nin Die Linke partisi ve Almanya hakkında atıp tutmasının tam da Almanya’nın AB Zirvesi’nde Türkiye’ye destek çıktığı günlere denk gelmesi tuhafımıza gitti doğrusu. Gerçi MHP’nin kurulduğu günden bu yana Uygurlara sahip çıkmasına rağmen, destekledikleri Erdoğan’ın Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nı kabul etmesine Bahçeli’nin tek bir laf etmemesi de tuhaf, ama o ayrı bir konu.
Bahçeli yaptığı açıklamasında “Sol Parti adına önerge veren bir Türk düşmanı, faşist MHP suçlamasıyla ne kadar yobaz olduğunu ifşa etmiştir. MHP’ye faşist diyen ağız kirli ve zırva bir ağızdır. (…) demokrasi değerlerini yok sayan ilkel ve bağnaz bir anlayıştır” diye buyurmuş. Demokratik değerlerden bahsedecek en son kişilerden olan Bahçeli, Türkiye’nin genç nüfusunun toplumsal hafızasının zayıflığına veya liberallerin MHP’yi “normal partiymiş gibi” göstermelerine güveniyor olabilir, ama gerçekler acımasızdır.
MHP’ye faşist demek, suçlama değil, yerinde bir tespittir. MHP, siyaseti, programı, ideolojisi ve gündelik pratiğiyle klasik bir faşist partidir. Neofaşist olduğu da söylenebilir, ama Alman faşizmi ile olan köklü bağı nedeniyle faşist parti tanımlaması bizce daha doğrudur. Bunu açıklamak için parti tarihine kısaca bir bakalım.
Örneğin Türk faşist hareketine “Dokuz Işık Doktrinini” program olarak benimseten ve “milliyetçi-toplumcu” modelle Turancılığı ilke edinmiş Türk milletini kalkındıracağını iddia eden Alparslan Türkeş’in, Alman faşizminin Güvenlik Polisi tarafından Tekin Arıburun ve Sadi Koçaş ile birlikte “kullanıldığını” biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız, Alman Dışişleri arşivinde belgeleri bulabilirsiniz.
Alman faşizmi kendisini “Nasyonal sosyalist”, yani Türkçesiyle “milliyetçi-toplumcu” olarak nitelendiriyordu. Uzun süre hareketini “milliyetçi-toplumcu” olarak nitelendiren Türkeş, antifaşist tepkiler ve güçlenen işçi hareketi karşısında 1977’de “Devlet” dergisinin 405’inci sayısında bir yazılı emirle bu tanımın kullanılmasını yasaklamıştı. Bu da arşivlerde bulunabilir.
Alman faşizminin liyakatli hizmetkârları olan Türk faşist hareketi, 11 Şubat 1976’da dönemin MHP yöneticisi Kâmil Tanrıkulu’nun Hürriyet gazetesinde itiraf ettiği gibi, 1965’ten beri Almanya’da bizzat Alman devletinin desteğiyle faaliyet göstermektedir. 1969’da Küçük Kurultayı’nı Almanya’da gerçekleştiren MHP, daha sonraları gene Alman gizli servisinin desteğiyle Türk Federasyon adlı faşist örgütü kurmuştu.
Dahası, bizzat Türkeş 28 Temmuz 1977’de “MHP Almanya Yürütme Kurulu Başkanlığına” gönderdiği bir mektupta “Kıymetli ülküdaşlarına” Alman Nazilerinin partisi olan NPD ile kurulu “iş birliğinden, onların tecrübe ve yöntemlerinden Genel Merkezce gönderilen talimatlara istinaden yararlanılmalıdır” emrini vermişti. Bu mektup da arşivlerde bulunabilir. Bulamazsanız, yardımcı olabiliriz.
Kurulduğundan itibaren binlerce devrimci-demokratın, gazeteci ve sendikacının, bilim insanlarının ve her yaştan yurttaşın kanını döken, sermaye devletinin tetikçiliğini yapan, faşist terörün bir numaralı sorumlusu olan ve Avrupa’nın ırkçı-faşist hareketleriyle doğrudan iş birliği içindeki bir partiye faşist denmesine hayıflanan Devlet Bahçeli’ye, partisinin faşist olduğunu gösteren herhangi bir kanıt sunmamıza gerek yok. Diyeceğimiz tek laf var: Bizim buralarda faşiste faşist denir, beyefendi!