Devam eden savaşın sorumlusu başta İran, Türkiye olmak üzere sömürgeci ülkeler ve ABD, İsrail’dir. Kürtler özelde Özerk Rojava 2011’den beri Esad’a ve Türkiye’ye barış ve anlaşma ellerini uzattılar ama karşılık bulmadı
Sinan Çiftyürek
Esad ailesinin 53 yıllık dikta rejimiyle birlikte Suriye’nin üniter yapısı da bu akşam sonlandı!
Şam (iktidar) da çatışmasız teslim edildi! Bu durum Esad Ordusu’nun kağıttan kaplan oluşunun sonucu mu? Yoksa Suriye rejimine kaşı kurulan bölgesel-küresel denklem sonucu mu? Her ikisinin de rolü var!
Şimdi esas mesele siyaset dinamiklerinin Suriye’de ki bütün halkları ve inançları temsil edecek bir siyasi yapılanmayı başarabilmelerinde yatıyor! Yenisi nasıl şekillenecek? Suriye’nin iç dinamiklerinin yanı sıra Bölgesel-Küresel dinamikler yeni rejimin yapılanmasında nasıl etkili olacak? Bu sorunun yanıtı önümüzde ki süreç ve belirttiğim dinamikler verecek. Kürt halkı bütün halkları ve inançların demokratik federal bir Suriye’de barışçıl bir arada yaşamasını sağlayacak büyük siyasal uzlaşıya katkı sunmaya hazır olduğunu açıkladı!
Esad son 4 yıldır içeride tam da kısmi “istikrar” sağlayıp Arap Birliği’ne yeniden kabul edildiği, uluslararası ve bölgesel temsiliyetini tekrar güçlendirdiği süreçte bir haftada her şey alt üst oldu. Muhalifler üç koldan Şam kapısına dayandılar. Ve Esad iktidarı kan dökülemeden (ki iyi oldu) bıraktı.
Bu duruma nasıl gelindi?
Ortadoğu coğrafyasında bir anda dost düşman, düşman ise dost olabilir gerçekliği var ama bu mevcut durumu izahta belirleyici faktör değil. Şu beş temel nedene dikkat çekmek istiyoruz.
Birincisi; I. Dünya savaşında emperyalist böl-parçala-yönet siyasetiyle halkların iradesini hiçe sayan sınırların çizilmesiyle başta Kürdistan olmak ülke coğrafyalarının milletlerin, inançların aleyhine yapay sınırlarla parçalanmasının oluşturduğu kırılganlık. Ve tabi mevcut emperyal politikalar.
İkincisi; İslam devrimi sonrası İran’ın Ortadoğu özellikle Verimli Hilal üzerinde Şii Hilali kıskacı ile egemenlik kurma politikalarının yarattığı büyük gerilim.
Üçüncüsü; Türkiye’nin, Kürdistan parçalarındaki federal statüleri yok etme hedefiyle iç içe Ortadoğu üzerinde Sünni hegemonya kurma politikalarının yarattığı sorunlar.
Dördüncüsü; İsrail’in, Filistin’i aşan Arz ı Mev’ud (Vaad edilmiş topraklar) hedefleri doğrultusunda izlediği politikalar.
Beşincisi; İran ve Türkiye öncülüğünde sömürgeci devletlerin her defasında Kürdistan parçalarını ve Kürdistan’ın merkezinde bulunduğu bölgeyi kan gölüne çevirmesi.
Bu beş farklı, dahası karşıt politik hedefleri içeren bileşenleri barındıran Ortadoğu’da savaş yüz yıldır hiç eksik olmadı. Tam da “savaş bitti, barış geldi” denildiği anda ortalık kan gölüne dönüşmüştür. Suriye’de de bugün benzer bir durum yaşanıyor.
HTŞ ve SMO ve müttefikleri
7 Ekim 2023’te Hamas’ın, silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları ile İsrail’e başlattığı saldırıyı İsrail’in anında kendi “11 Eylül’ü” görüp harekete geçmesi Suriye’nin şu anki duruma düşürülmesinin ön hamleleri oldu. Zaten Netanyahu Batı desteğiyle Gazze’de Hamas’ı ezip, ardından Şii Hilal’in Lübnan Kolu Hizbullah’ı etkisiz kılıp anlaşma imzalamasının hemen ardında “sıra Suriye’de” demişti. Yani HTŞ ve Güneydeki Cihadistler 27 Kasım’da Suriye’ye iki koldan saldırı başlatmadan önce Suriye zaten ciddi hırpalanmıştı. Netanyahu’da “Esad rejiminin devrilmesinde Hizbullah ve Suriye’ye saldırılarımızın sonucudur” diyor. Batı destekli İsrail saldırıları ile Şii Hilali aparatları etkisizleştirilerek İran zayıflatılmış, Rusya’ya, Ukrayna’nın yanı sıra ikici cephe olarak Gürcistan açılmış. Ayrıca ABD/İngiltere, İsrail ve Türkiye açık veya örtük ama aktif yanlarında. Bütün bunlarla HTŞ ve Cihadistler için saldırı zemini hazırlanmıştı. Şunun altını çizelim, ABD-Türkiye-İsrail ve HTŞ Suriye’de iktidarın el değiştirilmesinde aynı cephede yer almaktadırlar. Birden fazla hesap ve savaş aynı sürecin parçaları olarak sürdü, sürüyor. Ukrayna-Rus savaşı, Gürcistan iç savaşı. ABD-Türkiye-İsrail destekli HTŞ ile SMO’nun aynı anda saldırıya geçmesi. HTŞ Halep ve Hama-Humus-Şam ile Esad iktidarını hedef alırken, SMO ise Türk devletinin öncelikleri olan Fırat’ın Batı ve Doğusu ile Özerk Rojava Kürdistanı’nı hedef aldı ve almayı sürdürüyor.
Bu özet tablo yanı HTŞ’ı bir haftada iktidar merkezine taşıyan açık-gizli ittifak beraberinde aşağıdaki noktalara da açıklık getiriyor;
- HTŞ ve diğer Cihadistlerin Kuzey’den ve Güney’den Şam’a doğru hızla ilerlemelerinin yanı sıra, HTŞ lideri Muhammed Colani’nin konuşma dilindeki değişimini, HTŞ askerlerinin ele geçirdikleri kentlerde alenen kafa kesen İŞİD görüntüsünden uzak durmalarını ve iktidarın çatışmasız devrini de izah eder. HTŞ’de şunu iyi biliyor; kendisini 10 günde ve savaşmadan Şam’da iktidarın yolunu açanlar gerektiğinde iktidardan almanın kodlarına sahipler!
- Cumhur İttifakı liderlerinin onca İsrail eleştirilerine rağmen son safhada İsrail ile aynı kampta yer aldığını hatta dikkat edilirse ABD, Türkiye, İsrail’in HTŞ’ye ilişkin paralel açıklamalar yaptıklarını görürler. En azından şu ana kadar böyle sonra Türkiye’nin HTŞ’ye tavrı değişebilir.
- Suriye Ordusu’nun bütün mevzilerden silahlarını bırakıp çekilerek kentleri HTŞ’eye terk ederken 2011 sonra ilk büyük savaştaki saldırıdan farklı olarak savunma hattını Şam ve Nusayri bölgesinde kurup karşı saldırıya geçmemesini de izah eder.
- Suriye’yi Akdeniz’deki tek üssü gören Rusya’nın ve Suriye’yi Şii Hilali’ni birbirine bağlayan köprü gören İran’ın neden-nasıl müdahale edemez duruma düşürüldüklerinin fotoğrafını da bize az-çok sunar.
- Nihayet bu savaşın bileşen ve sorumlularının kim, kimler olduğun, savaş içerisinde savaşın nasıl sürdüğünü ve Esad iktidarı sonrasında savaş bileşenlerinin yer değiştirerek Suriye üzerinde egemenlik savaşının devam edeceğinin kimi verilerini de içeriyor. Görmek isteyen görüyor bunu mesela HTŞ hedefine ulaşırsa yarın silahını kime çevireceğini şimdiden görebilir.
Şunu da ekleyeyim, devam eden savaşın sorumlusu başta İran, Türkiye olmak üzere sömürgeci ülkeler ve ABD, İsrail’dir. Kürtler özelde Özerk Rojava 2011’den beri Esad’a ve Türkiye’ye barış ve anlaşma ellerini uzattılar ama karşılık bulmadı.
Üniter devlet korunamaz
Suriye’nin üniter devlet olmaktan çıkması artık geriye döndürülemez bir süreç olarak işleyecek. Bu Türkiye’nin asla görmek istemeyeceği bir durum! Çünkü üniter Suriye kaçınılmaz olarak Rojava Özerk Yönetimi’ni de içerecek! Türkiye’nin hedefinin Esad ya da Cihadist gruplar olmadığı Özerk Rojava Bölgesi olduğu bugün daha çıplak görüldü. Denilebilir ki Türkiye’nin HTŞ ve SMO üzerinden Özerk Rojava statüsüne son verme planı tutmadı amiyane tabirle evdeki hesap çarşıya uymadı! Uymayınca şimdi SMO eliyle Fırat Batısındaki Kürtleri hedef alıyor. Esad rejimi yıkılmış, Türkiye’nin desteklediği SMO, Kürt bölgelerine yönelik saldırılarını ısrarla sürdürüyor. Türk basın ve milliyetçi siyaset ise Tel Rıfat ve Minbiç’i nasıl “aldıklarının” sevinç çığlıklarını atıyor! Kardeşliği böyle nasıl sürdüreceğiz?
Türk Devleti esas mevcut Devlet aklı; Kürtler statü sahibi olmasın ve Ortadoğu’da Sünni eksen hegemonyası hedefiyle yüz yıllık tarihinin stratejik hatasını yaptı. Dileriz bundan sonra bunu tekrarlamaz. Kürtlerin uzattığı barış elini tutup ortaklaşır. Türkiye İktidarına, içeride ve dışarıda Kürt siyasetiyle görüşüp-barışması çağrımızı yeniliyoruz! Yoksa içeride ve dışarıda Kürdün ve haklarının yokluğu üzerinden hesap yapan siyasetin, yüzleştiği, yüzleşeceği durum şudur, yüz yıllık çıkmaz! Çağrımız içeride ve dışarıda Kürt halkının kazanımlarıyla barışan ve birlikte bölgenin demokrasi gücü olma ittifakının kurulmasıdır.
Suriye meselesinde, Türkiye “tuzağa düşürüldü” deniyor, bu doğru değil Türkiye kendisi sırf Kürtlerin statüsünü ortadan kaldırmak için yaptığı değişken ittifak ve hamlelerle kendisini zora soktu ve bunu halen sürdürüyor. Çünkü Türkiye ısrarla Özerk Rojava’yi Suriye rejimi ile kuşatıp ortadan kaldırmak için Putin’i arabulucu yapmaya çalıştı. Olmayınca sonra Suriye rejiminin devrilmesinde ABD-İsrail-Türkiye ittifakı ile HTŞ’yi destekleme de ortaklaştı. Türkiye, sırf Kürtlerin statüsünü ortadan kaldırmada elini güçlendirmek için Esad rejimini devirip İsrail güvenliğine katkı sunacak olan HTŞ’ı destekleyen ortaklıkta yer aldı. İlginç değil mi?
Sonuç olarak
Öncelikle şunu belirtelim; Esad 2011 sonrası zorunlu olarak Kürdistan bölgesinden çekilmiş olmanın ötesine geçerek Rojava Özerk Yönetim’in uzattığı demokratik barışçıl eli tutsaydı yanı mecburiyeti aşıp Kürtleri ve halklarla kurdukları ortaklaşmayı tanısaydı bugünkü durumla yüzleşmeyebilirdi. Yine Efrin ilhak edilirken, Esad rejimi seyretmeseydi bugünkü durum yaşanmayabilirdi! Esad sonrasında ise Kürt, Nusayri, Sünni, Dürzi halklara karşı Esad benzeri politik yanlışları HTŞ’nin yapmaması çağrısında bulunuyoruz. Ki HTŞ şunu iyi biliyor: Kendisini son yıllarda savaşa hazırlayan ve 10 gün içinde savaşmadan Şam’da iktidarın yolunu açanlar gerektiğinde iktidardan almanın kodlarına sahipler!