Rojava mahreçli haber ajanslarından her gün saldırı haberleri alıyoruz. “Türk devlet güçleri Kobane köylerini bombalıyor.”
Anadolu Ajansı dahil Ankara mahreçli haberlerden ise Rojava’dan Türkiye’ye yönelik tek bir saldırı haberi almıyoruz.
O halde Türk devleti neden Rojava’ya saldırıyor?
Yapılan açıklamalardaki demagojik iddiaları bir yana bırakırsak, Türk devleti Rojava’daki QSD güçlerini “tehdit” olarak görüyor. Ağır silahları varmış, hava savunması bile varmış, tünelleri, hatta İHA’ları ve SİHA’ları bile varmış. “Sınırımızda bir düşman güçmüş.” Hem de Amerika tarafından silahlandırılıyormuş.
Seni kim silahlandırıyor? Amerika senin düşmanın mı? Ülkenin topraklarındaki Amerikan üslerini neden kovmuyorsun? Neden NATO üyeliğine son vermiyorsun?
Böyle argümanlarla Rojava’ya saldırdığı zaman, Türk devleti bütün komşuları için bir tehdit unsuru olduğunu da itiraf ediyor. Çünkü sınırlarındaki komşu devletlerin, Rojava ne kelime, en az Türk devletinin silahlı gücü kadar güçleri vardır. Soruyoruz: Yunanistan senin için tehdit değil mi? Sabahtan akşama kadar bu devletle çekişip duruyorsun. Amerika’nın Yunanistan’da yeni savaş üsleri kurduğundan şikayet ediyorsun. Bu Amerika’nın Rojava’ya desteği devede kulaktır. Yunanistan’a sana vermediği F 35’leri veriyor. Henüz vermeden neden Rojava’ya saldırıyorsun da Yunanistan’a saldırmıyorsun? Üstelik bir de tarih var. Senin ceddin vaktiyle onların topraklarını işgal etmiş. Oradan topladığı Rum çocuklarını Yeniçeri yapmış. Sonra Yunan halkı senin ceddine karşı ayaklanmış. İki Balkan Savaşı’nda ceddini topraklarından kovmuş. Derken ceddin Dünya Savaşı’nda yenilince İzmir’e çıkmış. Eskişehir’i, Kütahya’yı zaptetmiş. Senin ordularını Sakarya nehrinin doğusuna atmış. Ankara’ya 50 kilometreye varıncaya kadar yanaşmış. Sakarya’nın doğusuna çekildiğin gibi, Ankara’yı boşaltmaya başlamışsın.
Sınırında “düşmansa” al sana düşman. Neden Yunanistan sınırlarından 40 kilometrelik bir “güvenlik kuşağı”, Yunan teröristlerinden arınmış bir bölge için kolları sıvamıyorsun? Üstelik Şah İsmail’in türbesi Rojava’da ise, Atatürk’ün evi de Selanikte. 1955 yılında o evi Rojavalı Kürtler mi bombaladı? Sakın senin MAH’ın bombalamış olmasın? Dinine imanına doğru söyle: Eğer gerçekten de düşmansa Yunanistan mı, yoksa Rojava mı senin için “tehdit”.
Kürtler sana ne yaptı? Türk nüfusun yaşadığı şehirleri mi bastı? İstanbul’u yeniden Kostantipolis yapmak için ordularıyla orayı mı kuşattı? Rojava’dan binlerce kazan bombasıyla şehirlerini, askeri mevzilerini havaya mı uçurdu? Karadeniz kıyılarında Pontus Krallığını kurmak için Rojavalılar mı seni tehdit ediyor? Ege’deki adaları Kürtler mi silahlandırıyor? “Kutsal Mavi Vatanında” Rojava’nın mı gözü var? Rojava “Akdeniz’e ulaşmak istiyormuş.” Rojava’nın elinde uçak gemileri mi var? Kruvazörlerle, çıkartma gemileriyle mi donanmışlar?
“Ama ellerinde Amerikan silahları var”… Hepsi kalaşnikof marka Rus silahlarıyla nöbet tutuyor. Sen Rusya’dan S-400 almışsın, Rojava Amerika’dan parasıyla senin silahlarının binde biri kadarını satın almış. Ne “tehdidinden” bahsediyorsun? Bir milyonluk ordun var. Seferberlik planlıyorsun ya, o zaman ordun üç milyonu bir hafta içinde aşar. Neredeyse Rojava’nın Kürt nüfusu kadar orduya sahip olursun. Savaş uçakların gökyüzünü kara bulutlar gibi kaplar. Kim kimi tehdit ediyor?
Ya hu, düne kadar komünist Sovyetlerle uçsuz bucaksız sınırların vardı. Bir komünist istilası durumunda ülkenin dört bir yanında “kontr-gerilla”nın gizli silah depolarını gerektiğinde, hele özellikle bir komünist ayaklanma durumunda kullanmaya hazır toprağa gömmüştün. Sınırındaki bu düşmanla, üstelik Soğuk Savaş yıllarında aran nasıldı? Orada PKK değil, Sovyetler Birliği Komünist Partisi iktidardı. “Dünya devrimini” hedefliyordu. Yıllar boyunca “boğazlarımızda, Karsımızda, Ardahanımızda gözü var” demiyor muydun? Eeee… Özelleştirdiğin nice fabrikalarını onlar kurdu. De ki, bu Atatürk Türkiyesi’nde oldu. Ya Demirel Türkiyesi’nde? Öyle “basma fistan fabrikası, şeker, çimento fabrikası” falan değil, bu “düşman komünistler” İskenderun demir çelik fabrikasını yapıp sana teslim ettiler. Şu sırada NATO üyesisin değil mi? NATO’yla savaş halinde olan bu Ruslar var ya, şimdi seni nükleer güç yapmaya bir adım yaklaştıracak Akkuyu Nükleer Santralı’nı kurmaktalar.
Tamam Rojava yediden yetmişe Apocu. Atom silahlı komünistle bunca iş yapmışsın, Apocuyla kan davan mı var? Adamlar 3 Mart 1878 yılında İstanbul’un Yeşilköy ilçesine girmişlerdi birader. Bundan beter kan davası mı olur? Ardından Birinci Meclis’te “kızıl yıldızlı” kalpaklarıyla Türk vekiller komünizm nutukları atmıştı. Kürtlerle arandaki kan bir dereyse, Ruslarla arandaki kan Amazon nehrine bedeldi.
Şimdi konuş bakalım: Sınırlarındaki bu düşman saydığın devletler, Yunanlılar, Ruslar Rojava’dan zayıflardı da ondan mı işi gücü bırakıp Rojava “tehdidiyle” savaşıyorsun?
Sen bu “tehdidi” halkın külahına anlat.
Ben suçluyorum, o halde söz “müdafaanın.” Erdoğan müdafaasında diyor ki, “Rojava’yı yok etmezsem ülkemde Kürt asıllı Türkler bundan cesaret alır, PKK de Kürdistan adını verdiği Güney Doğu’yu koparıp alır, yılanın başını küçükken ezmeli, ağaç yaşken eğilmeli, Rojava küçüktür ama midemizi bulandırır… Kızını dövmeyen dizini döver, şehitler ölmez vatan bölünmez” falan filan. Müdafaayı prompterden okuyan Erdoğan sonunda şöyle diyor: “Biz Kürtlerle kardeşiz, kız alıp vermişiz, etle tırnak gibiyiz.” Ve popüler şarkıyı seslendiriyor: “Eller ayırsa bile, yüz yıllık tarih ayırsa bile-Duble yollar, mayınlar bizi ayırsa bile, biz ayrılamayız”…
Hüküm okunuyor: “Sanık (haşa) öz kardeşi Apocu, kendisi ise Selefi bir Türk milliyetçisi olduğu için kardeşiyle savaşmakta, o kardeşini üvey kardeşi Barzani’ye benzetmek için Rojava’yı başka hiçbir somut sebep olmadan bombalamaktadır.”
Cezası?
Bilmiyorum. Bu yazıyı yazarken duruşma devam ediyordu.