Seçim sonrasına bırakılan 13 üniversitenin bölünmesi tasarısına ilişkin konuşan Prof. Dr. Pınar Saip, ‘Bölmede amaç tek merkezli yönetim’ dedi
Gülcan Kılagöz/İstanbul
İstanbul ve Gazi üniversitelerinin de aralarında bulunduğu 13 üniversitenin bölünmesi tasarısının seçim sonrası tekrar gündeme gelmesi bekleniyor. Hükümetin erken seçim öncesi Meclis’e taşıdığı tasarı Genel Kurul’daki görüşmelerin ardından seçim sonrasına bırakılmıştı. Tasarıya öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlar büyük tepki göstermiş, günlerce fakültelerde eylemler olmuştu. Hükümet bu tepkilerin ardından konuyu seçim sonrasına bırakmak zorunda kalmıştı. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Onkoloji Enstitüsü’nden İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip ile hükümetin üniversiteleri neden bölmek istediğini konuştuk. Bölünmek istenen üniversitelerin köklü üniversiteler olduğuna dikkat çeken Saip, “Gazi, İnönü ve İstanbul üniversiteleri daha eski ve kurumlaşmış üniversiteler ve bölünmesinin bir faydası yok. Bölmedeki amaç daha çok zayıflatmak, gücünü azaltmak ve genel olarak daha tek ve büyük merkezli idarenin yollarını açmak. Yani güçlü kurum kalmasın diye düşünüyorum” dedi.
Sıralamada ilk 500’de
Bölünen üniversitelerde eğitimin de sekteye uğrayacağını ve 30 bin o tarafta 30 bin bu tarafta kalacak şekilde bölünmek istediğinin belirten Saip, son 5-6 yılda öğrenci sayısının arttığına dikkat çekerek, “Fazla sayıda öğrenciyi üniversiteye sokabilmek için bizim kontenjanlarımızı arttırdılar. Şimdi kontenjanlar ve öğrenci sayısı fazla diye bölüyor. Ama böldükleri zaman öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısında bir azalma olmuyor. Eğitim daha nitelikli olmuyor sonuçta. Fakülte bazında bölüyor” dedi. Zaten daha nitelikli ve iyi eğitilmiş bir kadronun istenmediğini belirten Prof. Dr. Saip, İstanbul Üniversitesi’nin (İÜ) dünya genelinde en yüksek puanla öğrenci alan ilk 500 arasında yer alan, en kaliteli üniversitelerden biri olduğunu kaydetti.
‘Duyumlar alıyoruz’
Asıl amacın köklü üniversitelerin zayıflatılması olduğunu vurgulayan Saip, “İÜ özelinde çok ciddi arazilere sahip ve bu arazilerin daha kolay ele geçirilmesi söz konusu olabilir. Açıktan dile getirilmiyor. Burada söylenen genelde bu sur içindeki bölgede arazilerin olduğu bölgelerde daha farklı bir yapılaşmaya gidileceği yönünde duyumlar alıyoruz. Bizim İstanbul Tıp Fakültesi olarak taşınmamız, burada daha butik küçük bir model hastanenin kalması, işte Cerrahpaşa ile ilgili de yerinde yapılacak deniyor ama Silivri’ye gitmesi yönünde de iddialar var” diye konuştu.
‘68-78 dönemi gençliği yok’
“Bölünmenin bir diğer nedeni muhalif gençliği dağıtmak mı?” sorusunu yanıtlayan Saip, şöyle dedi: “Bu konuda çok sorun yaratacak kadar muhalif öğrenci var mı? O konudan çok emin değilim. Genelde o amaca zaten ulaşıldı. Çok muhalif, daha doğrusu önünü alması gereken bir düzeyde bir muhalif gençlikten söz edilemez. 68-78 döneminin gençliği ve dinamizmi şu andaki gençlikte pek görmüyoruz.” Bunların Türkiye’nin eğitime ve bilim dünyasına bir katkı vermeyeceğini dile getiren Saip, “Çünkü, bu kurumun köklü yapısını, Osmanlı’dan beri gelen birlikte yarattığı sinerjiyle sağlıyor. Değişik fakültelerin birlikte üretimiyle sağlıyor. Bunlar yok olduğunda. Bilimsel üretim kapasitemiz de düşecek” dedi.
Özelliklerini yitirecekler
Hükümetin ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ kapsamında şehir dışlarına inşa ettiği hastanelere dikkat çeken Saip, “O yüzden şehir içinde de güçlü hastanelerin bırakılması istenmiyor. Özellikle devlet hastanesi olarak” dedi. Bu kurumların kronik hastalıkların tedavi edildiği, deneyimlerin biriktiği, eğitim anlamında da bütün bu birikimlerin kullanıldığı, disiplinlerarası ilişkilerin fazla olduğu hastaneler olduğunu dile getiren Saip, “Bu kurumlar taşınmayla özelliklerini de yitirecek. İstifalar olacaktır. Bilgi aktarımları ve kurum hafızası yok olacaktır” diye belirtti. Bütün bu gelişmelerden özel hastanelerin ağırlıklı faydalanacağının altını çizen Saip, “Şehir merkezlerinde, sur içi bölgesinde yüksek binalara yer verilmiyor diye buralarda yapılaşma yapılmazken bir sürü özel hastane yapılıyor” dedi.
Neden karşı çıkıyorlar?
Prof. Dr. Saip, akademisyenlerin ve öğrencilerin neden bölünmeye karşı çıktığını şöyle anlattı:
*Birinci sebebi İstanbul Üniversitesi dünya çapında tanınan bir üniversite ve sıralamada belli bir yeri var. Bu bölünmeyle birlikte, tüm bu özelliklerini kaybedecek. Çünkü bu ilk 500 olmasını sağlayan ürettiği yayınlar da bölünmüş olacak. Almış olduğu stasyonlar bölünmüş olacak. Bir kere bu anlamda istemiyoruz.
*Üniversitemizin şu andaki dünya sıralamasında yeri çok daha gerilere düşecek. Şu ana kadar elde ettiğimiz yeterlilik belgeleri var. Bize özellikle bütün disiplinler bir arada çalıştığı için uluslararası çevrelerce verilmiş yeterlilik belgeleri var. Yürütülen lisansüstü programlar var. Bütün bunlar işlevini kaybedecek.
*Aynı üniversitenin içinde ortak yürütülen projeler verilmiş, fonlar alınmış ve çalışmalar yapılıyor. Bunların geleceği ne olacak? Şimdi apayrı iki üniversite haline geldik. Ortak yürütülen projeler büyük sıkıntıya uğrayacak.
*Özellikle öğrenciler açısından yeni kurulan üniversite için çok yüksek puanla öğrenci almış durumda. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi veya Veterinerlik Fakültesi, bunlar köklü üniversite diye insanlar tercih edip girmişler. Gelecek sene üniversite sıralamasında geleceği muallak olan yepyeni bir üniversite, yeni bir kurum, yeni bir idarecisi olacak, yeni kadrolar atanacak. Böyle bir yerdeki eğitim kalitesi de düşecektir.
18 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlandı
AKP ve MHP ittifakı ile Meclis’e getirilen ve aralarında İstanbul Üniversitesi’nin de bulunduğu 13 üniversiteyi bölen Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ilk 7 maddesi 8 Mayıs’ta Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmiş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da 17 Mayıs’ta onaylamıştı. İlk 6 madde özel okullara haciz işleminin eğitim öğretim yılı sonuna bırakılması, Yüksek Öğretim Kurulu Denetleme Kurulu’nda görevlendirilmeler, vakıf yükseköğretim kurumlarının mali denetimi ve hizmet alımları, YÖK’te ihtiyaç duyulan uzman personelin diğer kurumlardan tesisi ve 13 üniversitenin adına bulunduğu şehrin eklenmesini içeriyor. Tasarı ile İstanbul, Gazi, Selçuk, Dumlupınar, Erciyes, Mersin, Sütçü İmam, Sakarya, Anadolu, Isparta Süleyman Demirel, Afyon Kocatepe, İnönü ve Karadeniz Teknik üniversiteleri olmak üzere 13 üniversite bölünüyor. Tasarı 18 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Öte yandan diğer maddeler seçim sonrasına bırakılmıştı.