Abluka altındaki Tigray’da çocuklar açlıktan kırılıyor. İlaç ve yiyecek kıtlığı giderek artıyor. Erdoğan rejimi ise işin ticaret bölümüyle ilgileniyor. En çok da SİHA ticareti!
M. Ender Öndeş
Etiyopya’da geçtiğimiz kasım ayında birinci yılını dolduran iç savaş, özellikle isyancıların merkezi olan Tigray bölgesinde gitgide büyüyen bir insani felakete yol açıyor. Önceki ay, ablukayı aşarak Tigray’ın yerel başkenti Mekele’ye giren bir AP ajansı ekibi, korkunç manzaralara tanıklık etti; sokaklarda açlıktan ölen insanlar, çaresizlikten ne yapacağını bilmeyen doktorlar, ameliyatlar için bile çalıştırılamayan jeneratörler… Kış mevsiminin ise çok daha fazla ölüme yol açacağı söyleniyor.
Merkezi Etiyopya hükümeti ile Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) arasındaki çatışma, son derece karmaşık nedenlere dayanıyor ve özetlemesi dahi oldukça zor. Afrika’nın en kalabalık ve en yoksul ülkelerinden biri olan Etiyopya, uzun süredir etnik kökenlere göre ayrılmış 9 yönetim bölgesinden oluşuyor. Nüfusunun yüzde 70’e yakını Hıristiyan, yüzde 30’dan fazlası Müslüman olan Etiyopya, öyle görünüyor ki, bu federal yönetim modeline karşın etnik sürtüşmelerden kurtulamamış.
En büyük bölgelerden biri ise üçüncü kalabalık etnik gruba ait olan Tigray bölgesi. Tigray, son imparator Haile Selasiye’nin devrildiği 1974 yılından bu yana sıkıntılar yaşıyor. 1 milyondan fazla kişinin öldüğü ve 2 milyonu aşkın insanın göç etmek zorunda kaldığı 1983-1985 yıllarındaki büyük kıtlık da en çok Tigray’ı etkilemişti. Muhtemelen uzun süren bir birikim sonucunda 2020 yılının Kasım ayında Tigray bölgesel yönetimi ile federal hükümet güçleri arasında çatışmalar patlak verdi. TPLF, kendi başkenti Mekele’den merkezi orduyu çıkardı ve bununla da yetinmeyip başkent Addis Ababa’ya doğru yürümeye başladı.
Ankara da işin içinde
Etiyopya’nın karmaşık yapısı içerisinde kimin haklı, kimin haksız olduğunu bilmek zor ama bir şey kesin: İç çatışma ortamı, çeşitli dış güçler tarafından da manipüle ediliyor ve bu güçlerden biri de Türkiye. Reuters’in 4 Kasım 2021’de geçtiği bir habere göre, Etiyopya hükümeti, Tigray’a karşı yürüttüğü savaşta kendisine müttefik ararken, TPLF ile diyalog kurmasını talep eden ABD, Birleşik Krallık ve Almanya gibi Batılı ülkelerle anlaşmazlık halinde olduğundan, ağustos ayında Ankara’da, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile bir askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Anlaşmanın detayları yayınlanmadı, ancak yetkililer ekim ayında Reuters’e Etiyopya’nın Türkiye’den Bayraktar TB2 insansız hava araçlarını talep ettiğini söyledi. 25 Ağustos’ta ise International Crisis Group Direktörü Rashid Abdi, Etiyopya Hava Yolları’na ait bir uçağın Türkiye’nin Çorlu kentindeki askeri havaalanından yüklediği drone mühimmatlarını Addis Ababa’ya götürdüğünü duyurdu.
Etiyopya hükümetinin İran ve Çin’den de drone aldığı bildiriliyor, ancak Güney Afrika üzerinden Alman Hensoldt teknolojisini satın alan ve Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın başında olduğu şirketin ürettiği TB2’ler daha fazla tercih ediliyor.
Barışçıl ama ticari!
Her iki hükümet de insansız hava araçlarının satışı hakkında kamuoyuna açıklama yapmadı, ancak Türk mühimmatının kullanıldığını gösteren kanıtlar var: Tigray kuvvetleri tarafından bulunan Türk yapımı lazer güdümlü bir bombanın bir parçası, ekim ayında gazeteci ve analist Martin Plaut’a verildi. The Guardian’a göre, bombanın nereden ateşlendiği kesin olarak belirlenemiyor ancak Batılı uzmanlar, parçanın geldiği füzenin TB2 insansız hava araçları tarafından kullanılabileceğini söylüyor.
Erdoğan görüşmeler sırasında Tigray ihtilafına barışçıl bir çözüm bulunması çağrısında bulunmuş ve ihtilafı çözmek için elinden geleni yapacağını söylemişti. Ancak öyle görünüyor ki, bu ‘çözüm’ savaş ticareti üzerine kurulu. Erdoğan’ın dış ilişkilerinde Bayraktar Holding’in satış mümessili gibi davrandığı öteden beri biliniyor.
Öte yandan uzmanlar, Türkiye’nin insansız hava araçlarının Etiyopya’daki savaşın vahşetini artırmasının ve Afrika’nın diğer bölgelerini istikrarsızlaştırmanın beklendiğini söylüyor. İngiltere merkezli Drone Wars adlı sivil toplum örgütünden Chris Coles, The Guardian’a verdiği demeçte, “Gördüğümüz şey, uluslararası toplumun drone çoğalmasıyla uğraşmak istememesinin sonuçlarıdır” dedi. Coles, “İHA’lar bölgedeki çatışmaları kızıştırıyor çünkü pilotsuz mühimmat savaş eşiğini düşürüyor. Bir ülke, bir çatışmaya müdahale etmek için kara araçları tedarik ettiği için mahkûm edilebilir, ancak bunun yerine insansız hava araçları tedarik ediyorsa çok daha az şikâyet ediliyor.”
Esasen bir “İç savaş ve suikast saldırısı” aracı olan SİHA’lar, dünyada gitgide daha fazla kaygı yaratırken, Bayraktar satışları giderek artıyor. Türkiye esas olarak Federe Kürdistan ve Kuzey/Doğu Suriye’de Kürtlere karşı kullanmak için ürettiği SİHA’ları daha sonra Libya’ya da aktarmış, bununla da yetinmeyip El Nusra artıkları olan cihatçı çeteleri de Trablus’a taşımıştı. Daha sonra ise Azerbaycan dâhil olmak üzere birçok yerde SİHA’lar boy göstermişti.
Sonuç olarak, açlıktan kırılan Tigray halkının bombaya ihtiyacı olmadığı kesin. Ama bu, silah satışına ihtiyacı olanların pek umurunda değil.
Kanıtlar da var
Gazeteci Martin Plout’un eritreahub.org sitesinde yayınladığı fotoğrafta, Türk yapımı bombanın etiketi açıkça görülüyor. Plout, haberde şunları da söylüyor: “MAM-L, Türkiye’de üretilen ve insansız hava araçlarından ve uçaktan atılabilen lazer güdümlü bir bomba. Ayrıca, çok yeni üretildiği de görülüyor: Mayıs 2021. MAM, Türk savunma sanayii üreticisi ROKETSAN tarafından üretilen Mini Akıllı Mühimmat anlamına geliyor.”