Beyza Üstün
3 Temmuz’da Ankara’da HDP 5. Olağan Kongresini yapıyor. Hepimiz bayram sevinci ve heyecanı içinde kongremize hazırlandık, buluşmaya gidiyoruz. Siyaset alanında, kulislerde iktidar partisinin ve egemen siyaset temsilcilerinin iki kutuplu tartışmaları süre dursun, HDP ona renklerini veren kadınların, sosyalistlerin, LGBTİ+ ların, Kürt, Türk, Süryani, Ermeni, Ezidi, Laz, Alevi, Sünni, inançlı inançsız Türkiye halklarının özgürlük barış paradigmaları ile yolunda yürümeye, siyasetin ezberini bozmaya devam ediyor. Üstelik üzerine oynanan tüm siyasi saldırıları, akılları hiçe sayan oyunları boşa çıkaran yaratıcılkta ve cesarette. Türkiye Halklarının her geçen gün daha çok umudu ola ola hedefine yol alıyor. Hayaller, gelecek, yaşam, halklar, emekçiler, ekosistemler, kadınlar, çocuklar, işçiler, emekçiler tüm canlılar için özgür ve eşit bir yaşam örgüsü halkların yüreğinde, aklında her geçen gün güçlenen umutla örülüyor, gerçeğe dönüşecek kozasını tamamlıyor.
Katıldığımız her toplantıda, her dost meclisinde, her alışveriş yaptığımız tezgahın ucunda bizlere sorulan sorular bir yandan halkların en acıyan yerlerini ortaya koyarken diğer yandan -çare sizsiniz, hadi ama çabuk -diyen yardım çağrısını açığa çıkarıyor. Ne çok siyasi yorum, eleştiri, özeleştiri var sözlerde ama en çok umudun beklentisi çağrısı var sözlerde.
Akademik hayatına barış istiyorum, savaş istemiyorum diye attığı imzası ile son verilmiş ve ülkesine gelemeyen genç bir akademisyenin annesi bu ülkede barış olmalı diye barıştan yana politik desteğini verirken, babasının söyle bana kızım ülkesine gelecek mi sorusu bir kez daha aynı yerden canımız yansa da politik tutumlardaki farkı, söze yansıtarak açığa çıkarıyor. Biri beklenti ve “ne yapacaksanız siz yapacaksınız ama” diyen bir babanın yardım çağrısı, bunu birlikte yapacağız, hadi kızım da tüm çocuklar da özgür kalsın diyen annenin acısını çözüm için tutuma dönüştürme hali.
Barışı ençok isteyenleri başında, çocuklarını çatışmada yitiren annelerin vazgeçmeyen tutumu gibi siyasi yalanları üstünden yaşamın gerçek talepleri yükseliyor.
HDP nin başından beri yürüttüğü özgür ve eşit yeni yaşam siyaseti, sözü ve kararı birlikte verelim biz ler siyasetçiler olarak -her türlü bedeli ödemeye, siyaseten ön almaya varız-, -gelin dostlar bir olalım, yaşamı birlikte özgürleştirelim- çağrısı gün geçtikçe yerini kadınların, halkların aklında daha berraklaşarak almaya, çözüm bizleriz gerçeğini toplumsallaştırıyor. 20 yıldır uyguladığı politikaları varlığını sürdüren tekçi faşist iktidar ortaklarının siyaseti de, cumhuriyet kurulduğundan beri egemen siyasetin yürütücü aklının da çözüm olamayacağı, yaşanmakta olan çıkmazdan çıkılması için halkların iradesinin belirleyici olacağının gerçeği ve özgüveni başta kadınların aklında ilmek ilmek daha güçlü örülmeye başladı.
Önceleri sorulan, -hangi adayı destekleyeceksiniz, anlaşacak mısınız- sorularının yerini güçlü bir politikacı buluruz, kimler olabilir arayışına dönüşmeye başladı. Bu dönüşümde HDP nin kurulduğu günden beri taviz vermeden sürdürdüğü politikaların, yaptığı ve ezber bozan açıklamaların, temel siyaset hattının etkisi büyük. HDP olası gelecek dönemin umudunu, çıkacak kişilere bağlamıyor, kişiyi işaret eden cumhurbaşkanlığı seçiminden söz etmiyor. Şu anda yaşanmakta olan, Demokrasiyi ortadan kaldıran sisteme son verecek, yerine halkların iradesini yansıtacak yeni sistemi tartışıyor. Bu politik hedefe aykırı, tekçi faşist sistemi yürütecek adaylara da -sizi halklar olarak desteklemeyeceğiz boşuna umut etmeyin – diyor. İktidar partilerinin oyununu, oyunun kurulduğu anda boşa çıkarıyor. Ve ekliyor kararı halklar verecek, sözü halklar söyleyecek. Bu netlik aklı karışık olan başta eril düşüncede olanları, algı yönetiminin bulamacından çıkamayan herkesi panikletiyor.
Yakında hem de çok yakında önünden geçtiğiniz her bahçede, alışveriş yaptığınız her pazar tezgahının başında; seçime girecek cesarette olan siyasetçilerde bizlerin yaşadığı acıları bizlerle birlikte iyileştirecek politikacıları bulabiliriz, çünkü bu; bizim yaşamımız, kendimiz çözeriz diyen sözleri duymaya başlayacağız.
Bugün, büyük olasılıkla siz bu satırları okurken ekoloji mücadelesi ve yaşamın özgürlüğü için mücadele veren halkların uyarısı İstanbul’dan yükseliyor. Belki İstanbul’da alandasınız şu sıralarda ve sözü birlikte çoğaltıyorsunuz. Fırat Özgür aksın, kadim Mezopotamya, kadim Fırat zehirlenmesin. İliç’de Çöpler Altın Madenini, yaşamı zehirleyen madenleri kapatın, yeraltından kayaçları parçalayıp, siyanürle içinden metalleri ayrıştırıp, suya çözdüğünüz metal komplekslerini Fırat’a, Mezopotamya’nın belleğine, ekosistemine, etrafında yaşayan halklara zehir olarak akıtılmasına, Atıksu havuzundan yıllardır çaktırmadan sızdırdığınız, atmosfere püskürttüğünüz toksik atıksuların yaşamı zehirlemesine daha fazla göz yummayacağız, izin vermeyeceğiz diyen buluşma yaşamın özgürlüğü için politik mücadelenin öncüsü.
Bugün Kadıköy’de özgürlük sevdalıları, yarın 901. Haftasında Cumartesi annelerinin vazgeçilmez iradesindeki buluşma muştuluyor bizlere kararlıyız. Barışı, özgürlüğü, eşit yaşamı birlikte öreceğiz.
Bizler bu Pazar şenliğe gidiyoruz. Bu Pazar ve pazarın ertesi günlerinde ve sonrası ve daha sonrasında, kısaca her geçen gün daha berraklaşarak, renklerde, yöntemlerde, politik düzlemde buluşa buluşa çekeceğiz halayları. Rast gele dostlar