Dünya Anadil Günü’ne ilişkin konuşan Araştırmacı Altun, dünyanın hiçbir yerinde bir dile Kürtçeye olduğu kadar saldırı olmadığını söyleyerek “Anadil için fırsatları mümkün olduğunca kullanmalı ve anadilde ısrar etmeliyiz” diye konuştu
21 Şubat 1952 tarihinde Pakistan’ın Urdu dilinin Bangladeş halkının da resmi dili olarak dayatılmasına karşı gerçekleşen eylemlerde onlarca kişi yaşamını yitirdi.Katliamın yaşandığı 21 Şubat tarihini, Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2000 yılında dillerin kaybolmasının önüne geçmek adına Dünya Anadil Günü ilan etti.
Bütün dünyada 7 binden fazla dil konuşuluyor, 5 binden fazla “yerli” kültür yaşıyor, 370 milyondan fazla “yerli” insan yaşıyor. Anadil çeşitliliğinin yoğun olduğu Türkiye’de ise BM’nin verilerine göre 39 dil konuşuluyor. Bu çeşitlilik Türk devleti tarafından bir sorun olarak görülmeye devam ettiğinden Türkçe üzerinden teklik dayatılıyor.
Dünya Anadil Günü ve Kürtçeye yönelik saldırılara dair Araştırmacı Netice Altun değerlendirmelerde bulundu.
‘Büyük bir mücadele veriliyor’
21 Şubat’ın önemine değinen Altun,, dilin önemini anlatmak adına bir günün yeterli olmadığını söyledi. Dil bilincinin her zaman canlı olması gerektiğini belirten Altun, “UNESCO’nun o günü anadil günü olarak ilan etmesindeki amacı dillerin korunması yoluyla kültür zenginliğini gerçekleştirmektir. Bu durumla beraber ulusların azınlıkta olan halkın dillerinin farkında olmalarını sağlamaktır. Dünya genelinde bugün çeşitli etkinlik ve programlarla karşılanmaktadır. Ancak Kürt dili için durum farklı. Kürtçe 30 milyon kişi tarafından konuşuluyor. Kürt halkı o günü kendi dillerinin resmileşmesi ve elde etmesi için uğraşıyor. Yıllardır Kürtçeye yönelik baskı, şiddet ve saldırı var. Önceki yıllarda Kürtçe konuşan insanlara para cezası kesiliyordu. Dünyanın hiçbir yerinde bir dile bu kadar saldırı olmamıştır. Ancak tüm bu saldırılara rağmen büyük bir mücadele veriliyor” dedi.
‘Kürtçe köklü bir dil’
Altun, Kürtçenin konuşulması ve öğretilmemesi için çeşitli politikalar izlendiğini kaydederek, herkesin kendi dilinde kendini ifade edebilmesi gerektiğine dikkat çekti. Altun, “Her ne kadar dil bilirsek bilelim, kendi duygularımızı ve düşüncelerimizi en iyi şekilde kendi dilimizde ifade edebiliriz. Kürtçe zenginliği ve köklü bir dil olmakla bilinir. Kürtçenin bir prestiji var. Dil bilinci tüm insanlarda görülürse, dile karşı yürütülen politikalar boşa çıkarılacaktır. UNESCO’ya göre dünya dillerinin yüzde 40’ı risk altında. Geçen yıl Kürt Dili Platformu UNESCO’ya Kürtçenin eğitim dili olması için başvuruda bulundu. Bu nedenle, dil için fırsatları mümkün olduğunca kullanmalı ve dilde ısrar etmeliyiz” ifadelerini kullandı.
‘Yanlış yaklaşım var’
Altun, dillerin öneminin artık halk tarafından bilindiğini belirterek, “Bir dili yaşatmak adına onun caddelere sokaklara inmesi gerekiyor. Bana göre 21 Şubat’ta dilin önemini tanıtan panel ve programların dışında daha renkli etkinlikler gerçekleştirilmelidir. Yani, şarkılar, oyunlar ve farklı eğlence aktiviteleri ile büyük bir etki yaratılabilinir. Çünkü dilin önemi artık biliniyor. 35 yıldır büyük bir dil mücadelesi veriliyor. Dili tehlikeden kurtaracak olanların çocuklar olduğunu biliyoruz. İngilizce, Türkiye’de Kürtçeden daha çok önemli görülüyor. Böylesi yanlış bir yaklaşım var” sözlerine yer verdi.
‘Dili koruyacak olanlar çocuklardır’
Kürtçeye yönelik bu yaklaşımın ortadan kalkması gerektiğini sözlerine ekleyen Altun, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Kürtler arasında entelektüel, yazar veya dil temelli insanlar Zazaca anlayış duygusu geliştirmelidir. Tüm Kürt lehçelerini korumak kilit bir noktadır. Kürt toplumu sürekli göçe etmek zorunda olan bir topluluktur. Ve sürekli Türk dilinin hakim olduğu şehirlerde yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Bundan kaynaklı bölgede otoasimilasyon da gelişmektedir. Eğer lehçelerimizi konuşmazsak bazı lehçelerimiz yok olacak. Ancak bu tehlikeli durumun farkında olan ve bu durumu değiştirmek isteyenler de var. Yani dilin her şekilde korunması için çaba sarf ediliyor. Dilimizi kurtaracak olanlar çocuklarımız ve yeni nesildir.”
‘Ailelere düşen sorumluluk önemlidir’
Altun, konuşmasının sonunda her ailenin dil konusundaki sorumluluğunu yerine getirmesi ve Kürtçeyi yok olmaktan kurtarmak gerektiğini söyledi. Altun, “Dili kurtarmak için iki şey var. Birincisi, içinde yaşadığımız ülkede kendi anadilimizi kabul etmeleri. Eğer sürekli göç etmek zorunda olmasaydık, anadilimiz resmi eğitim dili olmalıydı. Bu doğal bir haktır. Bu bakımdan dillerin eşitliği gereklidir. Yani, dillerin eşitliği için bir anlaşma yapılmalıdır. O gün gelene kadar ailenin ve toplumun rolü bu konuda önemlidir. Aileler çocuklarından sorumludur ve ailelerin dil öğretimlerindeki rolü geciktirilmemelidir. Dilin statüsü çok önemlidir. Ebeveynlere düşen şey görev ve sorumluluk önemlidir. Kürtlerin çoğu kendi diline saygı göstermediğinden kaynaklı Kürtçe yok etme politikaları ile karşı karşıya” diye kaydetti.
Jinnews/ Sema Çağlak