AKP geçen yıl çıkardığı sosyal medya düzenlemesinin üzerinden bir yıl geçmeden yenisini hazırlıyor. Uzmanlara göre amaç sindirmek
İnan Kızılkaya
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, 21 Temmuz’da Kuzey Kıbrıs’ta sosyal medya ile ilgili, “Yalan terörü hususunda bir adım daha atılması gerekiyor. Ekim ayından itibaren Meclis’te bir çalışma yürütülecek” açıklaması yaptı. İktidar kontrol edemediği medya kurumlarını susturmak ve ülkede her geçen gün artan baskıların görünmesini engellemek için mevcut anti-demokratik yasalar ve uygulamalar yetmemiş gibi sosyal medyayı da tamamen karartmak istiyor. Bir süre önce de AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği sosyal medya platformlarının alanının daraltılmasına yönelik yeni düzenlemenin işaretini verdi. Ünal, karatma yasa hazızlığına Avrupa Birliği’nin (AB) internet ortamına ilişkin iki temel kırmızı çizgisini gerekçe göstererek, “Bunlar terörle mücadele ve dezenformasyonla mücadele. Dezenformasyonla mücadele, terörle mücadele kadar önemli” dedi. Oysa sosyal medyada en büyük dezenformasyonu hükümete bağlı havuz medyası ve trol ordusu yaparken, “terörle mücadele” gerekçesi de Kürtler ve demokratik kesimlerle mücadele bahanesine dönüşmüş durumda.
Fon tartışması
Bu açıklamalar daha soğumamışken ODA TV’nin bilinen ve fon aldıklarını saklamayan medya kuruluşlarını hedef göstermesinin ardından hızını alamayan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Yabancı devletlerin veya kuruluşların fonlarıyla ülkemizde faaliyet gösteren medya kuruluşlarına yönelik bir düzenleme ihtiyacı olduğu açıktır. Yeni kisveler altında beşinci kol faaliyetlerine müsaade etmeyiz” açıklaması yaptı. Altun’un ‘beşinci kol’ kavramı, yabancı bir ülke adına kendi ülkende faaliyet gösterenler için kullanılıyor. Ya da başka bir deyişle başka bir ülke adına yalan haber yapmak, kaos ortamının oluşmasına hizmet etmek. Medyanın yüzde doksanından fazlasını kontrol eden iktidarın kamusal kaynakları yandaş kurumlara akıtması bir yana ideolojik düşüncelerini yaymak için Türkiye’de finanse ettiği birçok ülkenin medya kuruluşunun olduğunu da hatırlatalım.
Kabul edilen ‘yasa’
Her alanda kurumları ve toplumu sürekli dizayn etme mantığıyla davranan iktidar bir yıl önce de sosyal medya kuruluşlarına yönelik düzenlemeler yapmıştı. 2020 Temmuz’unda AKP ve MHP’nin Meclis Genel Kurulu’ndan geçirdiği 9 maddelik “7253 İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Hem idari hem de parasal ceza öngören düzenleme ihlalin tekrarlanması durumunda idari ve parasal cezaları arttırıyor.
Arşiv mi temizleniyor?
İtiraz eden muhalefet partilerinin ‘sansür yasası’ olarak nitelendirdikleri düzenlemede internet ortamında kişilik haklarının ihlal edilmesine ilişkin durumlarda da içeriğin çıkarılması kararı getirildi. Ayrıca söz konusu içeriğin kaldırılmasına rağmen arama motorlarında listelenmesine ilişkin de bir düzenleme getirilerek burada da başvurucunun adı ile ihlale konu içeriğin ilişkilendirilmemesi istendi. Yasanın “unutulma hakkı” adı altında savunulmasına itirazlar yükselmişti. Haberin arama motorlarında kaldırılmasıyla yetinilmeyerek kaynağının da kaldırılması, uzmanlar tarafından arşivin yok edilmesi olarak yorumlandı.
Platformlara ceza
Yasa kapsamında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından, 1 Ekim 2020’de yasal sürenin sona ermesinin ardından Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıları olan ve temsilci bildiriminde bulunmayan Facebook, Instagram, Twitter, Periscope, YouTube, TikTok, Pinterest, LinkedIn ve Dailymotion şirketlerine 10’ar milyon lira ceza verdi. Bu şirketlere yasa gereği kararın tebliğinden itibaren başlamak üzere 30 gün daha süre tanındı ancak söz konusu sosyal medya devleri Türkiye’de herhangi bir temsilci atamayınca Aralık ayında 30’ar milyon lira idari para cezası kesildi.
Temsilcilik açıldı
Sonrasında Facebook, Instagram, LinkendIn, VKontakte (VK), YouTube, Dailymotion, TikTok, Spotify, Netflix ve Amazon Prime Video gibi dijital teknoloji şirketleri, Türkiye’de temsilcilik açmaya karar verdi. 20 Mart 2021 itibariyle reklam yasaklarının başlama sürecinde ise Türkiye’de temsilci atamayan sadece Twitter, Pinterest ve Periscope kalırken, Twitter’da kısa süre sonra uygulamaya konulacak bant genişliği daraltma cezası öncesinde temsilci atayan sosyal medya platformları arasına katıldı. Periscope’un da mart ayında dünya genelinde faaliyetlerini durduracağını açıklaması ile Türkiye’de Pinterest dışında temsilci atamayan sosyal medya şirketi kalmamış oldu.
Vikipedia 3 yıl kapatıldı
Vikipedi’nin çevrim içi tüm dillerinin Türkiye’den engellenmesi, BTK tarafından, 5651 sayılı kanununun verdiği yetkiye dayanarak 29 Nisan 2017 tarihinde aldığı idari tedbir kararıyla gerçekleşti. “Türkiye’yi çeşitli terör gruplarıyla aynı düzlemde ve iş birliği halinde göstermeye çalışan yazı ve yorumlar yapıldığı” engele gerekçe olarak gösterildi. Anayasa Mahkemesi 26 Aralık 2019 tarihinde erişiminin engellenmesiyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti. Mahkeme sulh ceza hâkimliğinden Vikipedi’nin yasağının kaldırılmasını istedi. Karar 15 Ocak 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı.
Konunun uzmanları Prof. Dr. Bilişim Hukuku uzmanı Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Hukukçu Kerem Altıparmak, iktidarın yeni bir sosyal medya düzenlemesinin amacının ‘dezenformasyonla mücadele’ adı altında muhalif sesleri susturmak ve sindirmek ile olası bir seçime yönelik hazırlık olduğu görüşünde.
465 bin site engellendi
İfade Özgürlüğü Derneği kurucusu ve Bilişim Hukuku uzmanı Prof. Dr. Yaman Akdeniz “Neden yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu sorusuna”, yakın geçmişten örnekler vererek açıkladı. Akdeniz, Türkiye’nin internet kısıtlamaları ile ilgili tarihçesinin 2007 yılına kadar uzandığını belirterek, “Birçok defa kanunda değişiklik yapıldı, en son 2020 Temmuz’da değişiklik yapıldı. Yüzbinlerce site erişime engellendi. 2020 sonu itibariyle tespit ettiğimiz rakam 465 bin web sitesi. Bunu dışında haber içerikleri, yani tekil anlamda haber adresleri, sosyal medya hesabı ve sosyal medya içerikleri de Türkiye’de erişime engelleniyor. Bunun üstüne 2020 Temmuz’dan beri zaten yeni bir yaptırım olan haberlerin içeriklerin kaldırılması yaptırımı var. Bunların yanı sıra sosyal medya platformlarının zorunlu temsilci bulundurması var. Şimdi de yeni bir regülasyon olacağı söyleniyor” dedi.
Sindirmek ve susturmak
Anayasa Komisyonu Başkanvekili Ali Özkaya’nın “Sosyal medyada dezenformasyon yapanlara bir yıldan beş yıla kadar hapis ve sosyal medyayı bir süre kullanamama gibi cezalar getirilmeli” sözünü hatırlattığımda Akdeniz, “Detaylarını şu an tam olarak bilmemekle birlikte dezenformasyon nasıl tanımlanacak hükümet tarafından ilerdeki aylarda göreceğiz. Tartışmalı bir kelime dezenformasyon. Nasıl tanımlarsanız tanımlayın muğlak kalacaktır. Kasıtlı olarak yayılan bilgi deniliyor ama bir basın mensubu olarak çeşitli yolsuzluk iddialarını gündeme getiriyorsunuz, siyasetçilere sert dille eleştirileriniz söz konusu oluyor, her zaman her şeyin olgusal dayanağı tam olarak olamayabiliyor. O zaman iktidara karşı kullanıcılar ve hukukçular olarak hiçbir iddiayı dile getiremeyeceğiz, çünkü karşımızda dezenformasyon suçunu çıkartacaklar. Ama hükümet bir sonraki seçimlere hazırlanırken sosyal medyayı, muhalif görüşlü kişileri sindirmek ve susturmak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Salgın sürecinde eleştiriler
Salgın süreciyle birlikte sosyal medyadan politikalarının sorgulanmasının iktidarı yasal düzenlemeye ittiğini kaydeden Akdeniz, “Sıkıntılar aslında pandemi döneminde başladı. Kovid-19 dönemiyle birlikte çeşitli kısıtlamalar, ekonomik sorunlar, insanların evde kalma süreçlerinde ağırlıklı olarak internet, sosyal medya platformlarını kullanmalarıyla birlikte hükümete eleştiriler, ilk başta sağlık politikalarına eleştiriler, ondan sonra ekonomik düzenle gidişle ilgili eleştiriler ve dolayısıyla hükümet sürekli baskı ve eleştiri altında kaldığı için geçen sene sosyal medya ile ilgili düzenlemeyi yaptı. Şimdi yaklaşık bir sene sonra bir yıl içinde de eleştiriler azalmadı arttı, hatta şekil değişerek arttı” tespitini yaptı.
Seçime hazırlık
Organize suç örgütü yöneticisi Sedat Peker’in ifşaatlarının da iktidarı zorladığına dikkat çeken Akdeniz, “Peker’in Youtube ve Twiteer paylaşımları ile çeşitli iddialar ve yolsuzluk iddiaları çok yazıldı çizildi. Bunların büyük bir dayanağı Peker’in açıklamaları. Şimdi yeni bir kanun çıkartılırsa dezenformasyon yapıyorsunuz, söylediklerinizin, yazdıklarınızın hiçbir dayanağı yok diyecekler. Dolayısıyla hapis riskiyle karşılaşacaklar, bu iddiaları dile getiren insanlar, veya bunun hakkında yazanlar ve basın mensupları. Dolayısıyla bu yeni fikrin geri planında Peker’in açıklamalar olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bir sonraki aşama nedir? 2021’de olmayaca 2022’de veya en geç 2023’de olacak bir seçim için hazırlık. Hükümetin kendi belirlediği imajına zarar verecek nitelikteki açıklamalar, iddiaların, eleştirilerin önüne geçmek için böyle bir planlama yaptıklarını düşünüyorum” dedi.
AB kriterleri mi?
İktidar kanadının düzenlemeler noktasında Avrupa Birliği’nin kriterlerine atıfta bulunmasına ilişkin Hukukçu Kerem Altıparmak ise, Türkiye’nin erişim engeli ve içerik çıkartma konusunda halihazırda mevcut düzenlemelerle AB’nin açık ara birincisi olduğuna dikkat çekti. Sözlerinin devamında Altıparmak, “Twitter, Facebook ve Google’in şeffaflık raporundan biliyoruz. O şeffaflık raporunda kim ne kadar çok içeriğin çıkarılmasını ve erişimin engellenmesin istemiş bunu görebiliyoruz. Böylece bir kıyaslama yapma şansımız da var. AB’den hangi alanda geri kaldık ki şimdi onu yakalamaya çalışıyoruz meselesi var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı gayet açık ve net. İfade özgürlüğünü sınırlandırabilmek için terör dedikleri alanda bile; ki Türkiye’nin hem propaganda hem de örgüt üyeliği hem de örgüt üyesi olmamakla beraber örgüte yardım suçları açısından mevzuatının ne kadar belirsiz olduğu ve sözleşmeyle çelişik olduğu AİHM çeşitli kararlarında karara bağlanmış durumda. İşte en önemlisi ve en yakında olan Selahattin Demirtaş kararı” ifadelerini kullandı.
İfade özgürlüğü
Türkiye’nin AB standartlarına uygun hale getiriyoruz dediği şeyin ne dolduğu çok açık bir şekilde olarak ortaya konması gerektiğinin altını çizen Altıparmak, “Bunlar şimdi şiddet çağrısı olmayan alanda insanların dezenformasyon yaptıkları gerekçesiyle hapis cezası almasını öneriyorlar. Bunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olacağı çok açık. Çünkü Türkiye’deki terör mevzuatında kötü de olsa da bir şiddet bağlantısı olmasına rağmen, AİHS’ne uygun olmadığı ısrarla AİHM tarafından dile getiriliyor. Şimdi hiçbir şekilde şiddet ve nefret söylemi içermeyen sırf yanlış olduğu iddia edilen şeylere ceza hukuku yaptırımına bağlamayı düşünüyorlar. O yüzden Avrupa standartlarına uyumlu olmadığı çok açık” dedi.
Siyasi amaç
Sosyal medya düzenlemesinin olası bir seçime yönelik olabilir mi sorusuna Altıparmak, “Eğer seçime ilişkin değilse neye ilişkin, nasıl bir ihtiyaca karşılık geldiğinin de açıklanması lazım. Çünkü Türkiye’de zaten kişilerle ilgili bir dezenformasyon var, 5651 yasanın 9. maddesine göre zaten yasaklama getirebiliyorsunuz. Diyelim ki kamu düzenini bozan bir dezenformasyon var, o da yine aynı yasanın 8/A maddesine göre yasak getirilebilen bir husus. O zaman insanın aklına ister istemez siyasi amaçlar geliyor. Çünkü Türkiye’de mevzuatta bu açıdan bir boşluk yok” diye kaydetti.