AKP döneminde en az 5 bin 341 adli ve politik tutuklunun cansız bedeni cezaevlerinden çıktığını belirten İHD Ankara Şube Eşbaşkanı Ömer Faruk Yazmacı, cezaevlerindeki uygulamaları ‘planlanmış katliam’ olarak nitelendirdi
Adalet Bakanlığı, Kasım ayında bir önergeye verdiği yanıtta, 2018 ile 2023 yılları arasında 2 bin 258 adli tutuklu ve tutsağın hayatını kaybettiğini belirtti. Bakanlığı geçmiş dönemlerde paylaştığı veriler ile son yanıtı göz önünde bulundurulduğunda 2002-2023 yılları arasında hayatını kaybeden tutuklu sayısı en az 5 bin 341.
Bir önceki bakan döneminde paylaşın verilere göre; 2002’de 89, 2003’te 163, 2004’te 54, 2005’te 59, 2006’da 157, 2007’de 176, 2008’de 211, 2009’da 196, 2010’da 252, 2011’de 268, 2012 yılında 286, 2013 yılında 265, 2014 yılında 312, 2015 yılında 373 tutsak, 2016 yılında 172 adli ve politik tutuklu cezaevlerinde hayatını kaybetti.
2017’de kaç tutsağın hayatını kaybettiği bilinmiyor. 2018-2023 yılları arasında 2 bin 258 adli ve politik tutsak hayatını kaybetti.
2024 yılına dair tek veri ise İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) ait. İHD’ye göre 2024 yılının 9 ayında en az 50 tutuklu hayatını kaybetti. Bunların birçoğu hasta tutsak.
‘Planlanmış katliam’
Cezaevlerinde yaşanan ölümleri değerlendiren İHD Ankara Şubesi Eşbaşkanı Ömer Faruk Yazmacı, tutsaklara dönük uygulamaları “planlanmış katliam” olarak nitelendirdi. “Herkes doğuştan belli haklara sahiptir ve bu hakları kullanır’ tezinin çürüdüğünü düşünüyoruz” diyen Ömer Faruk Yazmacı, “Verileri ele aldığımızda korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız. Bir hak ihlalinden bahsetmiyoruz. Burada bir katliamdan bahsediyoruz” diye kaydetti.
Yazmacı, “Bir ay içinde en az birden fazla insanı öldürenlere ‘seri katil’ deniliyorsa ben size bir seri katil hikayesi anlatacağım” sözleriyle bakanlığın açıkladığı verilere işaret etti. Güncel verilerin cezaevlerindeki gerçekliği açıklama noktasında yetersiz olduğunu söyleyen Yazmacı, 2023 yılı içerisinde 10 milyon muayene talebinin olduğunu aktardı. Yazmacı, başvurulardan 3 milyon 115 bin 834 talebin kabul edildiği, 394 bin tutsağın ise her ay düzenli olarak muayene başvurusunda bulunduğunu ifade etti.
Tedaviye erişemiyorlar
2024 yılında talebi kabul edilen tutsak sayısının yarı yarıya azaldığına dikkati çeken Yazmacı, bu yıl 1 milyon 265 bin 239 tutuklunun muayene olabildiğini kaydetti. Ömer Faruk Yazmacı, söz konusu farkın ise “Tasarruf tedbirleri” ile açıklandığını dile getirdi.
Ömer Faruk Yazmacı, “Tasarruf tedbiri varsa artık doktorlar gelmeyecek demektir. Ya da cezaevi, tasarruf tedbiri bahanesiyle klimayı çalıştırmadan soğuk, kirli ve hijyenden uzak bir revir ortamı sağlar” ifadelerini kullandı.
Bin kişiye bir hekim
Adalet Bakanlığı verilerine göre 405 cezaevinde sadece 387 aile hekiminin görev yaptığını ifade eden Ömer Faruk Yazmacı, “Bakanlığın ‘Hapishanede olan her bin kişiye bir tane hekim veriyoruz’ söylemi ile veriler çelişiyor” diye kaydetti.
Sağlığa erişimin yanı sıra tutsakların tahliyelerinin ertelendiği ve infazlarının yakıldığını dile getiren Ömer Faruk Yazmacı, “Ben 2013 yılından Temmuz 2024 yılına kadar 2 bin 811 adli, 138 ise terör suçlusunun infazını erteledim’ diyor. Yine Adli Tıp Kurumu’nun bırakılmasını uygun bulduğu fakat ‘toplum güvenliği’ gerekçesiyle bırakılmayan 36 mahpus var. Bu mahpuslardan 8’i ise ağırlaştırmış müebbet olduğu için bırakılmıyor. ‘Ölmek üzere de olsa bırakamam’ diyor” şeklinde konuştu.
‘Zamana yayılmış ölüm politikası’
Cezaevlerinde “zamana yayılmış bir ölüm politikasının” devrede olduğunu belirten Ömer Faruk Yazmacı, “Bir mahpus revire gidip muayene olmak istediğinde tasarruf tedbiri önüne çıkıyor. 3 ay sonra revire çıkarılıyor. Orada tedaviye tam anlamıyla ulaşılamayacağı görülürse hastaneye sevk edilir. Burada ağız içi arama var. Bu onur kırıcı uygulamayı reddediyor. Sonra mahpus hakkında ağız içi aramaya direndiği için mukavemet soruşturması açılıyor. Cezaevi idaresi aylar sonra hastane sevkini gerçekleştiriyor. Daha sonra hastalığı daha da artıyor. Fakat mahpus kelepçeli muayene ile karşılaşıyor ve kabul etmediği için hapishaneye geri götürülüyor” sözleriyle yaşanan sorunları sıraladı.
‘İnsan hayatı pazarlık konusu yapılamaz’
Yazmacı, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) tutsaklar hakkında “cezaevinde kalabilir” yönünde verdiği raporlara da işaret ederek, “Kendi sorumluluğu altında olan insanları bu şekilde öldürüyorlar. Tam da bu yüzden zamana yayılmış öldürme politikası diyorum. 2017 yılından 2020 yılına kadar bin 330 mahpusa ‘sen tahliye olamazsın’ dedi. Bu mahpuslar ağır hasta mahpuslardır, bunun sonucu zamana yayılmış bir öldürme politikası. Tahliyesiyle ölümü arasında aylar olan, hatta bazen günler olan insanlar var. Biz tabutta tahliyelere şahit olduk. Hastaneye götürülürken tahliye edilen ve hastanede vefat eden mahpuslar oldu” dedi.
Bakanlığın “ecel” söylemlerine rağmen cezaevlerinde yaşanan ölümlerin yüzde 62’sinin şüpheli olduğunu söyleyen Yazmacı, “Verilere göre günde en az bir insan hapishanelerde hayatını kaybediyor. Temmuz 2023 yılından Ocak ayına kadar bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla 15 tutsak daha hayatını kaybetti” diye kaydetti.
Devletin hasta tutsakların durumunu dönem dönem pazarlık konusu yaptığını ifade eden Yazmacı, “İnsan hayatı pazarlık konusu yapılamaz. Abdullah Öcalan da 2013-1015 sürecinde ‘Devlet bu konuda tahliyeleri başlatıp daha sonra görüşmelere devam edebilir’ demişti. Fakat devlet sözünü tutmadı” şeklinde konuştu.
Haber: Ömer Güngör / MA