Asgari ücret tespit tartışmalarında artık sona gelindi. Yüksek enflasyon koşullarında bir yıl boyunca işçilerin açlık sınırının altı bir ücretle yetinmesi için binbir gerekçe ileri süren, “açız, geçinemiyoruz” haykırışlarına kulak tıkayan iktidar; diğer tarafta patronlar için, lüks ve şatafat için pervasızca oluk oluk kaynak aktarmakta bir sakınca görmüyor.
Türkiye, 2023’te %157 servet artışı ve %10 ultra zengin sayısında en çok artış ile dünya zirvesinde. Yoksulluk tabana yayılırken, servet bir avuç azınlıkta devasa büyüyor. Vergi yoksul milyonlardan alınır, teşvik-muafiyet-vergi affı zengine gider.
Savaş ve silah endüstrisi iktidarın yayılmacı hayallerini de, sektördeki yandaş sanayiciyi de besliyor. Aç ve yoksul milyonların barışa ve ekmeğe ihtiyacı var oysa.
2025 yılı bütçesiyle ilgili TBMM’deki tartışmalarda çok açıkça görülüyor ki; işçi sınıfı ve emekçi milyonlar açlık ve yoksulluk sınırı altında zar zor geçinmeye çalışırken diğer tarafta sermaye sınıfı, iktidar yandaşı asalak menfaat grupları ülkenin tüm kaynaklarını yiyip yutmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre, Türkiye’de yaklaşık yedi milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Bu rakam, çalışan nüfusun neredeyse yarısına denk düşüyor. 2024 yılı boyunca 17 bin 2 lira sefalet ücretine mahkum edilmiş olan milyonlarca işçi, bir kez daha açlık sınırının altında bir ücrete razı edilmek isteniyor.
DİSK/Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) 10 Aralık’ta, Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması Kasım 2024 Dönem Raporu’na göre, dört kişilik bir aile için açlık sınırı 21 bin liraya ulaşırken yoksulluk sınırı 72 bin 500 lirayı geçti.
TÜİK enflasyonu ve Bakan Şimşek’e göre bile yıl sonu enflasyonu %45 civarında olacak. Oysa ENAG’ın hesaplamalarına göre yıllık enflasyon %80’in üzerinde. 2024 yılı asgari ücreti, TÜİK enflasyonu karşısında bile en az yarı yarıya eridi.
Asgari ücret tespit komisyonunda yer alan işçi temsilcilerinin, 2024 yılı enflasyon kaybını karşılayacak, üstüne beklenen enflasyon oranı ve ekonomik büyümeden refah payı ekleyerek bir rakam ileri sürmeleri beklenir değil mi?
Ama, patronların ve iktidarın arka bahçesi durumundaki Hak-İş ve diğer sendikalardan “tıs” yok. Türk-İş, ancak 3 toplantı sonrasında, tepkiler karşısında son anda zevahiri kurtarmak adına önerisini 29 bin 583 TL olarak açıklamak zorunda kaldı.
DİSK’in ve KESK’in, dağınık da olsa Emekli Sendikalarının çabalarını bir yana koyacak olursak, ne yazık ki güçlü bir işçi, emekçi direnişi olmadığından bu yıl da sefalet ücreti dayatılıyor.
Devrimci, demokrat güçlerin, sosyalist partilerin çabaları ise dağınık ve yetersiz. İşçi, emekçi, emekli milyonlar için düzen güçlerinin etkisini kıracak bir alternatif düzeyinde ulaştırılamadı. İşçi ve halk iktidarı için gerekli olan bir üçüncü yol inşa edilemedi.
Kapitalist düzenin kutsandığı, başka bir alternatifin imkansız olduğu yalanı milyonlara her gün biraz daha benimsettirilirken, işçi ve emekçiler, ezilen halklar için çekim merkezi olacak bir ittifaka her zamankinden daha çok ihtiyaç var.
Zira eski yılların bile arandığı bir iç çekişe değil, daha özgür ve eşitlikçi bir halk iktidarına varmanın önemli dayanağı ancak demokratik bir alternatif yaratmak olabilir.
Ancak eskiden asgari ücret, daha çok sendikasız işyerlerinde işe yeni başlayan işçiler için bir taban ücreti işlevi görür, ortalama ücret daha yüksek olurdu. Oysa bugün sendikalı işçi sayısı hayli daralmış durumda, 11-12 milyon işçinin ezici çoğunluğu, asgari ücret seviyesinde ücrete mahkum olarak yaşıyor. Kadınların yüzde 25’i asgari ücretin dahi altında bir ücretle çalışıyor. Özel sektörde her 4 kadından 3’ü asgari ücret civarında ücretle çalışıyor.
Milyonlarca işçi ve emekçi gece gündüz çalıştığı halde, açlıkla boğuşurken, Saray erkanı ve kaderini onlarla birleştiren azınlık sefa içinde yaşıyor. Geçilmeyen yollar, köprüler, havaalanları inşa edenler karına kar katıyor. İktidar sahipleri ne 3-5 maaştan, ne lüks ve şatafattan vazgeçiyor. Tasarruf ve kemer sıkma, sadece işçiler, emekçiler için.
Polenez işçilerinin sendika hakkı için direnişinde, daha onlarca iş yerlerindeki hak arayışlarından tanık olduğumuz gibi işçilerin yasal haklarını kullanmaları engelleniyor. Sendika seçme hakları için direnen işçiler gözaltılarla, polis-jandarma engeliyle karşılaşıyor. Bunlar olurken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı patron bürosu gibi çalışıyor. İktidar patronlara içerde-dışarda yeni kazanç alanları açmak için canla başla çalışıyor.
Erdoğan, Özal’ı da solladı! Patronlara hitap ederken, artık grevlerden yakınılmadığını, iktidarlarında grevlere izin vermediklerini övünerek söyleyebiliyor. Bir kaç gün önce, bir kez daha Birleşik Metal Sendikası üyesi işçilerin grevleri yasaklandı. Grevdeki Hitachi, GE Grid Solutions ve Schneider Elektrik işçilerinin, yine 19 Aralık’ta greve çıkmaya hazırlanan Arıtaş Kriyojenik işçilerinin grevi, Cumhurbaşkanlığı kararı ile “milli güvenlik” gerekçesiyle yasaklandı.
23 yıllık AKP iktidarı döneminde, iş cinayetleri hat safhaya vardı. Açlık çeken, 70-80 yaşındaki emeklilerin inşaatlarda çalışırken yaşamını kaybettiği düzenin çarkları dönmeye devam ediyor. AKP’nin son yerel seçimlerde aldığı yenilginin sebebi bu ekonomik çökertme, yoksullaştırma politikası. İktidar işçi sınıfını susturmak, sömürü koşullarının devamı için aynı politikalarda ısrar ediyor.
AKP’nin yeni bütçesi de bu hesapların ürünü olarak sermaye bütçesidir. İktidarın ayakta tutulması amaçlıdır. Saray için, patronlar için, savaş ve silahlanma için tüm kaynakların aktarılmasını öngörüyor.
Eğitime, sağlığa, kadınlara, çocuklara, engellilere, bilime, sanata, kültüre kaynak yok. Okullarda sabun yok, temizlik yok, okul çocuklarına 1 öğün yemek için kaynak yok! Diyanet İşleri Başkanlığının Amerika’da villalar ve lüks tesisler kurmak için var. Almanya’dan ithal edilecek olan Eurofigher savaş uçakları için kaynak yine işçi ve emekçilerin ekmeğinden çalınıyor.
Savaş ve şiddet aygıtlarına milyarlar yatıran, patronlara vergi afları, krediler, ihaleler, teşvikler vermekte sınır tanımayan iktidar, sıra işçilere, emekçilere ve emeklilere gelince “enflasyon yükselir” diyerek avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Milyonlarca emekliye asgari ücretin bile altında maaş reva görülüyor.
Kamu işletmelerinin kapatıldığı, özelleştirildiği, bir kaç sektör hariç üretimin daraldığı koşullarda işsizlik de büyüyor. İşsizliğin had safhada olduğu dönemde, işçilerin açlık ve sefalet ücretine razı edildiği bir AKP iktidarı gerçeği ile karşı karşıyayız.
Bu kötü gidişatı ancak işçi sınıfı ve ezilen hakların birleşik mücadelesi değiştirecektir. İktidarın savaş, şiddet ve sömürü politikalarını durdurmanın tek yolu ezilenlerin örgütlü mücadelesi olabilir. Yakıcı ihtiyaç birleşik mücadedir!