Cenazesi 7 gün sokakta bekletilen Taybet İnan’ın failleri 9 yıl geçmesine rağmen yargılanmadı. Taybet İnan’ın kızları, ‘Annemi katledenler neyin adaletini sağlayacaklar’ dedi
Şirnex’in Silopiya (Silopi) ilçesinde 14 Aralık 2015’de ilan edilen ve 38 gün süren sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 9 yıl geçti. Aradan geçen sürede sivil ölümlere dair başlatılan soruşturmalar cezasızlıkla sonuçlanırken, saldırılarda yer alan asker ve polislerden hiçbiri yargılanmadı.
57 yaşındaki Taybet İnan da Silopiya’da ilan edilen yasakta hayatını kaybeden isimlerden biriydi. Taybet İnan, 19 Aralık 2015’te özel harekat polislerinin açtığı ateş sonucu sokakta katledildi ve cenazesinin yakınları tarafından alınmasına 7 gün boyunca izin verilmedi.
Taybet İnan’a vurulduğu sırada yardım etmek isteyen kayını Yusuf İnan da evinin avlusunda vuruldu. Yusuf İnan, 20 saat boyunca yaralı halde bekletilmesi nedeniyle kan kaybından yaşamını yitirdi. Yine Taybet İnan’ın eşi Halit İnan, cenazeyi almak isterken polislerin açtığı ateş sonucu yaralandı. Taybet İnan’ın cenazesinin günlerce sokakta bekletilmesi, o dönem kent sakinlerine yaşatılan vahşetin sembolü olarak hafızalara kazındı. Taybet İnan’ın cenaze merasimine de yalnızca 2 oğlu ve kardeşinin katılmasına izin verildi.
‘Evinde oturan insanların katledileceğini düşünmemiştim’
Annesi Taybet İnan’ın ölümü televizyondan öğrenen Azime Tunç, “Silopiya’da sokağa çıkma yasakları ilan edildiğinde ben Şirnex’teydim. Silopiya’da sokağa çıkma yasağı kalktıktan sonra Silopiya’ya geldik. Oradaki gelişmeleri televizyondan izliyor ve öğreniyorduk. Ben, ‘Sivillere bir şey yapmazlar’ diye düşünmüştüm, evinde oturan insanları katledileceklerini hiç düşünmemiştim. Bir gün gece saat 02.00’ydi. Gözüme uyku girmedi. Sonra kız kardeşimi aradım. ‘Eğer bu saate telefona cevap verirlerse kesin bir şey olmuştur, ama cevap vermezlerse bir şey olmamıştır’ dedim. Aradım ve cevap verdiler, ‘Hemen bir şey mi oldu?’ diye sordum. ‘Bir şey yok, bir şey olmadı’ diye cevap verdiler. ‘Eğer bir şey olmamışsa neden siz bu saate kadar uyanıksınız?’ diye sordum. Bana, ‘Anne bacağından yaralanmış, ama durumu iyi’ dediler bana. Annemin cenazesi 7 gün sokakta kaldı, ama benim bundan haberim hiç olmadı” ifadelerini kullandı.
Azime Tunç, eşinin ve çocuklarının olayı bildiğini, o nedenle kendisinin öğrenmemesi için televizyonu açmadıklarını, internete girmesini engellediklerini, Silopiya’daki ailesine, elektriklerin kesik olması ve telefonlarının şarjlarının bitmesi nedeniyle ulaşamadığını söyledi. Azime Tunç, bir fırsatını bulup internete girmesiyle olayı öğrendiğini söyledi.
‘Çok kan kaybettiği için yaşamını yitirdi’
Annesinin kefenini elleriyle diktiğini ve annesinin cansız bedenini yıkadığını söyleyen Azime Tunç, “Annemin yaralarına baktım, dokundum. Yaraları ağır değildi. Eğer ki hastaneye götürseydiler şuanda yaşıyordu, aramızdaydı. Çok kan kaybettiği için yaşamını yitirdi. Annemin cenazesini Şirnex’e getirdiklerinde onu ben karşıladım. Ellerimle annemin kefenini diktim. Annemin cenazesi ile sadece erkek kardeşim gelmişti. Kimsenin onunla gelmesine izin verilmedi. Ailemin cenaze ile gelmesini bile yasaklamışlardı. Ben de burada ablukadaydım. Ama ‘Ne olursa olsun annemi karşılayacağım’ dedim. Annemin cenazesini yıkamak için bir kadın gelmişti. O tek başına da yıkayamazdı. ‘Ben de yıkayacağım’ dedim. Orada Şirnex milletvekili vardı, o da, oradakilere, ‘Kızı nasıl gelecek annesini yıkayacak delirir’ dedi. Kızdı ve benim yıkamamam gerektiğini söyledi. Bende ona, ‘Annemin bizim üzerimizde emeği çoktur onu ben yıkayacağım’ dedim. Annemi yıkadım. Annemi 12 defa öptüm. Her bir çocuğu için bir öpücük kondurdum. 4 gün boyunca ağzımı hiç ıslatmadım ve ağzıma hiç bir şey almadım. ‘Annemin kokusu geliyor ağzımdan’ diyordum. Annemin kefenini ben diktim. Ama aradan 9 yıl geçti ve ne zaman ben bu sokaktan geçsem o günleri hep hatırlarım. Annemin yarası halen bu sokakta. Mecbur kalmadığım sürece ben babamın evine gelmiyorum. Çünkü her geldiğimde dün yaşamış gibi oluyorum. Hiçbir zaman unutmayacağım. Annemin yaraları hep gözümün önünde olacak. Ben o yaraları bir kez gördüm ve hiç unutmayacağım” diye konuştu.
‘Neyin adaletini sağlayacaklar?’
Annesini katledenlerin halen yargılanmadığını hatırlatan Azime Tunç, “Benim en çok zoruma giden şey de annemi katledenlerin o kirli elleriyle annemin cenazesini kaldırıp getirmeleriydi. Cenazesini kaçırıp ardından defnettiler. Annemi katledenleri tanıyoruz. Ama hesap vermiyorlar ve halen aramızdalar. Anneme, ‘Terörist’ dediler. 60 yaşında 12 çocuğu olan bir anne nasıl terörist olabilir? Adalet kelimesini duyunca bile kızıyorum. Çünkü bu adalet bize hiç uğramadı. Öldürdükleri bir insan için neyin adaletini sağlayacaklar, uygulayacaklar? Annemin 12 çocuğu vardı. İnsan böyle bir kadını nasıl katledebilir?” şeklinde konuştu.
‘Acımızda bir değişiklik yok’
Taybet İnan’ın bir diğer kızı Şarıstan Algan ise yaşananları, “Hiçbir devlette, hiçbir yerde, hiçbir dönemde böyle bir şey görülmemiştir. Düşünün, bir insanın cenazesi 7 gün 7 gece sokakta yerde kalıyor ve kaldırılmıyor. Bu bizim için gerçekten çok zordu. Bunun acısını uzun süre çektik. Yaşanan katliamın üzerinden 9 yıl geçti, 10’uncu yılına giriyor; ama acımızda hâlâ bir değişiklik yok. 9 yıldır, bu katliamları yapanların hiçbiri cezalandırılmadı. Bu süre içinde bunların mutlaka cezalandırılması gerekiyordu; ama yapılmadı. Yine de bizler adaletin peşine düşeceğiz, barışı istemeye devam edeceğiz” diye konuştu.
‘Biz varız ve var olmaya devam edeceğiz’
Şarıstan Algan, bütün meselenin ve saldırıların kökeninde Kürt kimliğinin olduğuna işaret ederek, “Onların derdi ne? Onların derdi bizim dilimiz. Onlar bizim dilimizi kullanmamızı istemiyorlar, bizler de bunu kabul etmiyoruz. Biz varız ve her zaman da var olmaya devam edeceğiz. Bizler sağ olduğumuz sürece çocuklarımızın, şehitlerimizin kanının peşinde olacağız. Ne olursa olsun bu davanın peşini bırakmayacağız. Annemin şehit olduğunu duyduğum zaman çok farklı hissettim. Baban, kardeşin şehit düşse de çok acı çekersin; ancak eğer şehit düşen annense, durum çok daha farklı oluyor. 7 gün 7 gece annenin cenazesinin yerde olması ve gidip de hiçbir şey yapamamak, mezarına gidememek ya da herhangi bir şey yapamamak çok zor bir durum. Başka birinin annesi olsa bile içim çok yanardı, çünkü bu gerçekten çok büyük bir dert” dedi.
Haber: JINNEWS-MA