Sürgün ve baskılara rağmen Kürt müziğine olan katkısıyla toplumun hafızasında yaşamaya devam eden dengbêj Eyşe Şan’ın ölümünün üzerinden 28 yıl geçti
Kürt müziğinin önemli isimlerinden biri olan dengbêj Eyşe Şan’ın ölümünün üzerinden 28 yıl geçti. Halk arasında “taçsız ve tahtsız kraliçe” olarak bilinen Eyşe Şan, 4 çocuklu bir ailenin 3 kızından biri olarak 1938 yılında Amed’de dünyaya geldi. Eyşe Şan, küçük yaşlarda dengbêj babasının da etkisiyle müziğe ilgi duymaya başladı. Ancak yaşadığı çevrede şarkı söylemesi “günah” ve “ayıp” olarak görüldü. Şan, bunun üzerine Dîlok’a (Antep) yerleşti. Burada ilk süreçlerde terzilik yaparak geçimini sağladı ve müziği bırakmadı.
BBC Radyosu’na çıktı
Şan, 1963 yılında Dîlok’tan İstanbul’a gitti ve burada Kürtçe-Türkçe parçalardan oluşan bir plak yaptı. Şan’ın ismi, “Ez Xezal im” parçasıyla duyulur olmaya başladı. Şan, Kürtçe şarkılar nedeniyle ciddi baskılarla karşılaştı ve bunun üzerine 1972 yılında Almanya’da sürgün hayatı yaşamaya başladı.
Şan’ın müzik serüveni burada da devam etti. Almanya’da geniş kitlelere ulaşan Şan, bu süreçte BBC Radyosu’na çıktı. Şan, 1979 yılında Bağdat’a gitti ve burada “Eyşana Elî” olarak sesini duyurdu. Bağdat Radyosu’nda Mihemed Arif ve Hesen Cizrawi, Tehsîn Taha, Meryem Xan, Îsa Bervari, Kawîs Axa, Gûlbahar, Nesrîn Sêrvan ve Cemîlê Horo gibi Kürt müziğinin birçok önemli ismiyle tanıştı. Şan, 1990 yılında “Werin Pêşmerge” ve “Newroz Dîyarbekir” şarkılarıyla Kürt özgürlük mücadelesine destek verdi.
Annesine hasret kaldı
Şan, Amed’e dönmek ve en büyük destekçilerinden birisi olarak gördüğü annesini görmek istedi. Ancak akrabalarının engeli nedeniyle Şan’ın bu isteği gerçekleşmedi. Şan, bu süreçte annesini yitirdi ve kendisini derinden etkileyen bu durumu sonrasında şu sözlerle anlatacaktı:
“Annemin vefatı, benim hayatımın ikinci büyük darbesidir. Kalbim hala yaralıdır, hala kederliyim. Annemin derdi, bütün dertlerin üstündedir benim için. Kendimi bildim bileli gurbetteydim, onu yeterince görmedim, ona hiç doyamadım. O hasretle de gitti. İkimiz de toprağın üstündeydik, aynı topraklarda yaşıyorduk, aynı göğün altındaydık ama kavuşamadık.”
Şan, Bağdat’tan sonra İzmir’e taşındı ve annesine olan özlemini “Dayikê” parçasıyla dile getirdi. Yaşamı sürgün, baskı ve tehditlerle geçen Şan, yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle tek başına yaşadığı İzmir’deki evinde 18 Aralık 1996’da yaşamını yitirdi.
Ardında bıraktığı eserler
Eyşe Şan ardından şu eserleri bıraktı:
“Zerî Heyran”, “Xezal Xezal”, “Were Keçê Nav Zebeşan”, “Sallana Sallana”, “Salîho Kurmam”, “Mamo”, “Lawikê Mêtînî”, “Kirasê Te Meles e”, “Heywax Dayê”, “Hawar Bawo”, “Esmerê Were/Neyleyim”, “Delal”, “Berîvana Malxerab”, “Bawê Seyro”, “Ay Dil”, “Ax Lê Gulê”, “Koçerê (Min Te Dîbû)”, “Were Yadê”, “Cemîle”, “Memir Mamo”, “Hawer Delal”, “Qederê”, “Ax Lê Nazê”, “Wele Te Nastînim”, “Ximximê Torîvan”, “Yara Min”, “Xerîbim Dayê”, “Meyro”, “Bêmal”, “Govend Ranabê”, “Yadê Rebenê”, “Lê Lê Ximşê”, “Xezalê”, “Hesenîko”, “Mamir”, “Ez Xezal im.”
Kadınlara örnek oldu
İzmir’de kültür ve sanat faaliyetlerini yürüten Jîn Art Sanat Evi yöneticilerinden Belkısa Süleymanoğlu Bitkin, Eyşe Şan’ın her Kürt kadını için sembol ve örnek olduğunu belirtti. Bitkin, “Eyşe Şan’ı erkek egemen sisteme karşı mücadelesiyle tanıdık. Hiçbir söz ve cümle onun kutsal mücadelesini anlatmaya yetmez. Eril zihniyete karşı mücadelesi birçok kadın için umut oldu, eserleriyle birlikte bu yönünü de günümüze ulaştırdı. 3 çocuğuyla yalnız kaldığı zorlukların içinden direnişle çıkmayı başardı. Asimilasyona, eril zihniyete ve her türkü baskıya karşı kendini var etti” diye konuştu.
Eyşe Şan’ın zorluklara karşı müzikten ve mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmediğini dile getiren Bitkin, “Eyşe Şan, bugün de bize yol gösteriyor ve bize ışık tutuyor. Bugün mücadelesi binlerce kadına örnek olmuş” diye kaydetti.
Kaynak: MA