DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, ‘Ortadoğu’daki kaotik durumun aşılmasında en gerçekçi model özgür birlikteliktir. Gelin, birlikte bu tarihî fırsatı değerlendirelim’ çağrısı yaptı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri süren 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kapsamında konuştu.
Adalet Bakanlığı’na tepki
Söz alan DEM Partili Nevroz Uysal Aslan, yaşanan temel insan hakkı ihlallerine ve cezaevindeki tutsakların yaşadığı ihlallere işaret etti. Nevroz Uysal Aslan, son 11 ayda 709 tutsağın yaşamını yitirdiğini anımsattı. Nevroz Uysal Aslan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit, hasta tutsakların cezaevinde yaşamını yitirmesi veya tahliye edildikten sonra hemen yaşamını yitirmesine dair örnekler de vererek, “Sayın bakan, bu kadar önemli ciddi bir meseleyi konuşurken arkanızı bana dönerek bu şekilde bir sohbet etmenizi tam da bu uygulamaların bir devamı olarak görüyorum ve sizi buradan kınıyorum” dedi.
‘709 kişi neden öldü?’
Nevroz Uysal Aslan, “Sadece 28’inci Yasama Yılında, İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna yapılan 5.709 başvurunun 4.202’si cezaevlerinden gelmiş. Her şey yasaya uygunsa her şey hukuka uygunsa 709 kişi neden öldü? 4.202 başvuru neden cezaevlerinden geliyor? Bu başvurulardan en çok şikâyet edilen konu ise 2021 yılında uygulamaya konulan idari gözlem kurulları. Bir infaz uzatma şekli ve hukuk dışı bir biçimde infaz yakma kararları. Alınan bu kararlar o kadar yaygın ve keyfi bir biçimde ki tam bir işkence aracına dönüşmüş durumda” diye konuştu.
‘Türkiye’nin tercihi ne olacak?’
Söz alan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan da Ortadoğu, Suriye’ye ve Türkiye’nin bu bağlamdaki söz ve eylemlerine dikkat çekti. Ayşegül Doğan, “Şimdi yeni bir Ortadoğu kuruluyor. Ne oluyor? Demokratik değişim ve dönüşüme direnenler, gördüğünüz gibi, bir şekilde aşılıyorlar, öyle ya da böyle aşılıyorlar ve tarihte bambaşka bir şekilde yer alıyorlar; Ortadoğu’da üstleneceği misyonla Türkiye’nin önünde de tam böyle bir tercih var. Türkiye nasıl bir yaklaşım tercih edecek? Türkiye, Suriye’de halkların özgürlüğünü sağlayacak, demokratik bir geleceği, kendilerinin karar verecekleri yani kendilerinin tayin edecekleri şekilde sağlamalarına zemin oluşturacak bir aktör mü olacak yoksa başka bir yaklaşım mı belirleyecek?” diye sordu.
‘Beraberliğin yolu mümkün’
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’de bulunan Kürtlere yönelik saldırılarına da işaret eden Ayşegül Doğan, “Hakikati yok saymak demek, inkâr etmek demek. Yok sayma, inkâr etme, hakikati olduğundan farklı gösterme bugüne kadar Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmadı, bugünden sonra da kazandırmayacak; o yüzden, hakikati olduğu gibi kabul etmek, onu öyle görmek, öyle tanımlamak gerekir. Bugün Kürtler bulundukları tüm coğrafyalarda toprak bütünlüğü içinde birlikten ve beraberlikten yana; bu, tarihsel bir şans, tarihsel bir fırsat. Bu tarihsel şansı ve fırsatı geleneksel politikalarla heba mı edecek Türkiye yoksa bu tarihsel şansa ve fırsata bir zemin mi oluşturacak? Şartlar, koşullar hem bölgesel koşullar hem siyasetin koşulları hem tarihsel ve stratejik bazı olaylar hem de sosyolojik olarak yapılması gereken bu tarihsel şansa ve fırsata bir zemin oluşturmak, bir olanak sağlamak; bunun yolu mümkün” diye kaydetti.
‘Karar vakti geldi’
Ayşegül Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yani ne kırmızı kitap ne kırmızı çizgi, kırmızı çizgilerle yeni bir sayfayı konuşamayız, kırmızı çizgilerle aydınlık yarınlardan bahsedemeyiz. Hem kırmızı çizginiz olacak hem yeni bir sayfa açmak isteyeceksiniz. İşte, artık karar vakti geldi. Bu iktidarından muhalefetine, toplumsal ve siyasal olarak herkesin ama herkesin karar vermesi gereken bir an. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki ‘Kalbîmizin bir yarısı Antep, Hatay, Urfa ise diğer yarısı Afrin, Halep, Hama, Humus ve Şam’dır.’ Buna olduğu gibi katılıyoruz DEM PARTİ olarak ancak eksik buluyoruz ve bir katkıda bulunmak istiyoruz. Eksik nokta, bakın, Kürtlerin kalbinin yarısı Diyarbakır ise diğer yarısı Kobanê’dir.
Tarihi fırsatı değerlendirelim
Bugün Ortadoğu’daki kaotik durumun aşılmasında en gerçekçi modelin özgür birliktelik olduğuna inandığımız için bu teklifi yapıyoruz. Bu özgür birlikteliği her yerde o ülkelerin özgün koşullarına göre kurmamız mümkün ancak böyle sağlayabiliriz tarihsel Kürt-Türk ittifakını; başka türlü yarım kalmış, eksik kalmış bir hikâye olur bizimki. Öyle olmasın, gelin, birlikte bu tarihî fırsatı değerlendirelim. Buraya uzanan el Suriyeli Kürtlere de uzanmalıdır, Rojava hakikatini görmeli ve tanımalıdır.”
ANKARA