Suriye rejimi çöktü! Üçüncü dünya savaşının Ortadoğu etabı Suriye etabının, Şam rejiminin çökmesiyle yeni bir aşamaya girdi. Baas merkezli iktidarın çökmesi aynı zamanda tekçi, anti demokratik Suriye ulus devletinin çökmesidir. Çöküşün bölgeye etkileri hayli büyük, hayli sarsıcı olacaktır. Bundan sonra nasıl bir Suriye ile karşılaşacağımız ise tam bir muamma.
Çoğulcu demokratik ve özgürlükçü bir Suriye ise daha hayli uzakta, hatta daha beteriyle, daha faşizan bir yapıyla karşı karşıya kalma durumu yaşanabilir.
Halklar düşmanı, insanlık düşmanı, kadın düşmanı, hak ve özgürlükler karşıtı farklı inanç, aidat ve kültürlere teamülsüz hatta düşmanca bir tutum sergileyen çeşitli güç odaklarının, çete yapılamalarının yıkıcı, insanlık dışı uygulama versiyonları çeşitli biçimleriyle sürüyor.
Suriye rejiminin çökmesiyle Şii Hilali ağır bir darbe aldı. İran ve Şii Arap Ekseni ağır bir darbe aldı. Bu eksenin bundan sonra küresel kapitalist sistemle, İsrail ve Sünni Arap ekseniyle uyumlu bir duruma girip giremeyeceği temel bir soru işareti. Veriler girme yönünde ama karşı tarafların da ne düzeyde ve ne tavizler karşılığında kabul göreceklerini ise süreç gösterecek.
Suriye üzerinden küresel ve bölgesel güçlerin hesaplaşması tüm yoğunluğu ile devam edecek.
AKP iktidarı Arap Baharı’yla koşulların oluştuğu hesabıyla başta DAİŞ olmak üzere on binlerce çeteyi ve onlarca çete grubunu eğitip donatıp Suriye’nin üzerine, Suriye halklarının üzerine sürdü. İktidar çeteler eliyle yaptığı saldırılarla hedefe varmak için yetmediğini görünce akabinde direkt işgallere yöneldi.
Yeni dönemde de Türkiye’nin Suriye’ye yönelik temel politikasının bir ayağı yaptığı işgali kalıcılaştırmak, Suriye’yi kendi hegemonyası altına almak, sömürgesine dönüştürme üzerinden yürüyecek. Diğer ayağı ise Kuzey ve Doğu Suriye’nin / Rojava’nın Özerk demokratik yapısını ortadan kaldırma üzerine olacaktır. Türkiye yeni gelişmeler eşiğinde hemen Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik ÖSO çetelerinin peşi sıra saldırıya sevk etti, katliam, kırım ve işgal uygulamalarına sevk etmeye devam ediyor.
Türkiye, 2018’de Efrîn, 2019’da Serêkanî ve Girê Spî bölgelerini işgal etti. Türkiye yüz binlerce insanı, yüz binlerce Kürdü kendi topraklarından sürdü. Topraklarını ve yaşam mekanlarını ilhak etti. Türkiye ve bağlı güçler Rojava’da Kürtlere karşı etnik temizliğe varan uygulamaları peşi sıra sürdürdüler ve bu yönlü bir politika tüm yoğunluğu ile bugün de uygulamada. Türkiye yeni dönem Suriyesi’nde bu politikayı daha da derinleştirme peşinde.
Suriye’nin yeni dönem yapılanmasında Türkiye’nin belli bir etkisi olacaktır ve maalesef hayli negatif olacaktır.
Türkiye yeni dönem Suriye’sini çeşitli çıkmazlarla karşı karşıya bırakma siyasetini hep gündemde tutacaktır. Örneğin Kürtlere yönelik geniş çaplı bir tehcir, katliam ve işgal uygulamasını hep gündemde tutacaktır. Yeni yapılanmayı çeşitli çıkmazlarla karşı karşıya bırakma üzerinden kendine alan açmanın farklı versiyonlarını hep devrede tutacaktır. Başta Türkiye olmak üzere bölgesel ve küresel güçler Suriye’de çıkmazı ve karanlığı derinleştirmede çıkışın yolunu arıyor.
Rojava/ Kuzey ve Doğu Suriye modeli bir kılavuz niteliğinde. Bu model, büyük bedellerle ortaya çıkan bir model, kendi etki alanında Suriye halklarına nefes olan bir model. Özgürlükçü, demokratik, barışçı ve çoğulcu bir Suriye modeli. Türkiye DAİŞ’in çeşitli çete gruplarıyla Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik sistemine yönelik hep bir düşmanlık içinde oldular ve ağır saldırılar içinde oldular ve saldırılar tüm yoğunluğu ile devam ediyor. Hatta daha yıkıcı daha tehlikeli bir saldırı furyası ile karşı karşıyayız. Rojava ya Kuzey ve Doğu Suriye’ye sahip çıkmak Suriye’nin geleceğine sahip çıkmaktır. Halkların, kadınların özgürlük mücadelesine sahip çıkmaktır.