Kürt coğrafyasının tamamı maden, enerji ve petrol sahalarına dönüştürülmesi aralıksız devam ediyor. Xarpet’te 151 bin 530 dekar alanda petrol sondajları başlatılırken, Hazar Gölü’nün de idam fermanı veriliyor
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), 2024 yılı başında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) Antalya, Bartın, Çanakkale, Amed, Edirne, Xarpêt (Elazığ), Dîlok (Antep), Colamerg (Hakkari), Mereş (Maraş), Karabük, Kastamonu, Kilis, Riha (Urfa) ve Zonguldak olmak üzere 14 ilde toplam 800 bin 431 hektar arazide petrol arama ruhsat başvurusu onaylanmış ve şirkete 18 ayrı ruhsat için 5’er yıllık yeni arama ruhsatları verileceği açıklanmıştı. Geçtiğimiz Cuma günü Resmi Gazete’de yayınlanan duyuruda Xarpet ve ilçelerinde 15 bin 153 hektar yani 151 bin 530 dekar alanda petrol arama ruhsatı verildiği yer aldı.
Hazar Gölü’nün idam fermanı
TPAO’nun ‘Güneydoğu Anadolu Petrol Kuşağı’ adını verdiği Colamerg’den Riha’ya oradan Xarpet ve Wan’a kadar birçok kent coğrafyasında devasa büyüklükteki doğal alanlar petrol sahası olarak belirlenmişti. Xarpet’te ruhsatlandırılan alanlar Palo (Palu), Qovanciyan (Kovancılar), Sîvrîce, Dep (Karakoçan), Baskîl ve Hazar Gölü çevresinde bulunan 151 bin 530 dekar doğal alan, mera ve tarım arazisi petrol aramalarına kurban edilecek. İlçe coğrafyalarındaki sondaj noktaları doğal alanları kapsarken, kanalizasyon atıkları ve Hazar Gölü’nü besleyen akarsular üzerine yapılan HES ve barajlar nedeniyle adeta can çekişen Hazar Gölü kıyılarında petrol sondajı yapılacak olması Hazar Gölü’nün idam fermanı anlamına geliyor.
Xarpet’te çok yönlü işgal
Geçtiğimiz ay içinde yapılan COP29 zirvesinde bir yandan küresel ısınmayı durdurma iddiası ile zirvelerin temel gündemi olan ‘yenilenebilir’ enerjiye geçiş süreci tartışılırken öte yandan zirvelerde petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıt şirketlerin boy göstererek zirveleri yönettiği izlenmekte. Aynı ikiyüzlü tutumda Türkiye’de AKP iktidarı tarafından sürdürülüyor. Kürt coğrafyasında petrol, kaya petrolü, doğalgaz, kaya gazı ve madenler yoğunlaşırken bir başka yoğunlaşma ise ‘yenilenebilir’ enerji iddiasıyla sürdürülen GES’ler, RES’ler, JES’ler, HES’ler bölgeyi kuşatmakta. Xarpêt ve ilçelerinden biri olan Dep ilçesinde TPAO tarafından petrol sondajları başlatılacağı duyurulurken diğer yandan Dep Qeresaka köyü coğrafyasında 13 bin 400 dönüm mera alanı üzerine GES inşa etme süreci işletiliyor.
Cengiz Holding’te Xapet’te
Diğer yandan tüm Kürt coğrafyasında olduğu gibi bölge maden ve enerji şirketlerine adeta peşkeş çekilmekte. En son Cengiz Holding’e bağlı 28 şirketten biri olan Eti Bakır AŞ, Xarpêt’te bakır madeni açma sürecini başlatmıştı. 290.81 hektarlık yani 409 futbol sahası büyüklüğündeki hazine, orman, tarla ve şahıs arazilerinden oluşan alanda yeraltı bakır madeni kuracağı bildirildi. 2022 yılında yine Xarpêt’in Maden ilçesi Kısabekir Köyü’ndeki bakır, kobalt, kurşun, çinko ve demir maden rezervlerinin çıkarılması ve işletilmesi ihalesi olan ve Cumhuriyet tarihinin en büyük ihalesi olarak nitelenen ihaleyi Cengiz Holding yönetim kurulu üyesi Şeref Cengiz’e ait Port Madencilik A.Ş. şirketi kazanırken, Cengiz Holding Xarpet’e yerleşmiş durumda.
Ekosistem büyük zarar görüyor!
İkiyüzlülüğün tüm dünyayı kapsadığı günümüzde fosil yakıtların büyük bir yıkıma neden olduğu çok net bilinmekte. Petrol-çevre ilişkisi açısından fosil yakıtlar ve petrole dayalı ürünlerin iklim değişikliğine etkisi büyük yıkım yaratırken, petrol arama ve sondaj, taşıma, işleme süreçleri ve kazalar sonucu oluşan petrol sızıntılarının yarattığı kirlilikle birlikte ekosistemlere büyük zararlar verilmektedir. Son yıllarda ABD’nin başını çektiği ve içinde Türkiye’nin bulunduğu birçok ülkede gerçekleştirilen kaya petrolü ve kaya gazı sondaj ve üretim süreçleri ise kirliliği çok yüksek boyutlara taşırken, Türkiye’de yapılan sondajların büyük çoğunluğu da bu bağlamda ilerliyor.
Kritik değerler çoktan aşıldı
Dünyada özellikle son 50 yıldır yoğun sanayileşmeye bağlı olarak doğal yaşam hızla kirlenip zehirleniyor. Kapitalizmin neoliberal politikalarıyla birlikte yoğunlaşan sanayi kirliliği ile hava, toprak ve suda kirlilik kritik değerler çoktan aşılmış durumda. 1970’lerden bugüne tutulan çevresel istatistikler, ülkelerin ekonomik büyüme hedefine bağlı olarak çevreyle ilgili maliyetlerin sermaye büyüme oranlarına etkisi nedeniyle korumaya yönelik hemen hemen hiçbir adım atmamakta olduğu raporlarla ortaya serilirken, yaşamın her alanı kirliliğe boğulmaya aralıksız devam edilmekte.
EKOLOJİ SERVİSİ