İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin ‘İnsanca Yaşam Mitingi’ için Kartal miting alanında toplanan binlerce kişi, iktidarın halklara yönelik hayata geçirdiği savaş, yoksulluk, tecrit, katliam ve kayyım siyasetine karşı ortak bir mücadele yol haritasında birleşme vurgusu yaptı
İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, “Savaşa, kayyıma, yoksulluğa ve talana dur de ” şiarıyla Kartal Meydanı’nda düzenlediği “İnsanca Yaşam Mitingi” için binlerce kişi Kartal miting alanında bir araya geldi. Mitinge Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, DEM Parti Kadın Meclisi, birçok kadın örgütü temsilcileri, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Emek Partisi (EMEP), Mücadele Birliği, Sosyalist Kadın Meclisi( SKM), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Devrimci Parti, Demokratik. Bölgeler Partisi( DBP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Yeşil Sol Parti ve DEM Parti bileşenlerinin yanı sıra çok sayıda işçi, emekçi, sivil toplum örgütleri yoğun bir ilgi ile katılım sağladı.
Binlerce kişinin bir araya geldiği alanda, “Bijî berxwedana Rojava” “Jin jîyan azadî” “Kayyım gidecek biz kalacağız”, “Bijî serok Apo” “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Yaşasın devrimci dayanışması” “Kayyım gidecek seçilmişler gelecek”, “ Yaşasın halkların kardeşliği”, “Hak hukuk adalet”, “ Yaşasın halkların kardeşliği”, sloganları yankılanırken, “Yoksulluğa ve savaşa karşı kurtuluş devrim ve sosyalizm”, “Savaş değil barış kayyım değil demokrasi sermaye değil emekçi için halk bütçesi istiyoruz”, “Yaşam için refah için ücretlere zam”, “İçeride dışarıda savaş politikalarına karşı çözüm birleşik mücadele”, “Savaşa kayyıma yoksulluğa talana dur de!”, “Tecride, kayyıma savaşa karşı ‘güneş’in aydınlattığı yerdeyiz”, “Filistin’den Suriye’ye Gazze’den Rojava’ya halkalara dayatılan emperyalist savaşa hayır”, dev pankartları taşındı.
Ortak basın metnini Emek Barış ve Demokrasi Güçleri adına, Saliha Bahadır ile Nilay Kuş okudu.
Türkiye’de yaşayan işçi emekçilerin ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal tüm haklarının saldırı altında olduğu bir dönemde olunduğunu belirten Saliha Bahadır, “Kamunun sağladığı ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri saldırı altında. Seçme seçilme hakkı saldırı altında. Kadınların şiddet görmeden, öldürülmeden yaşama haklar saldırı altında. Halkların eşit ve barış içinde yaşama iradeleri saldırı altında. Her bir yurttaşın hak ettiği ekonomik refah, adalet ve demokrasi saldırı altında” dedi. “Ekonomiyi düzeltme vaadiyle atanan Bakan Şimşek’in programı, işçi emekçiyi ezmekten, halkın cebinde kalan üç kuruşu da sermayeye transfer etmekten başka bir şeyi amaçlamıyor” diyen Saliha Bahadır, asgari ücrete yapılması gereken zammı düşük tutmak için çaba sarf edildiğini söyledi. Saliha Bahadır, “Aralık ayında belirlenecek asgari ücret zammını hiçbir yıl tutturamadıkları enflasyon beklentilerine göre yapmayı planlıyorlar. Emeğiyle geçinen daha da ezilsin, çalışıp ürettikleri emekçinin değil patronların cebine girsin diye uğraşıyorlar. Açlık sınırının bile altında olan emekli aylıklarını yükseltmeyi ağızlarına bile almıyorlar. Hesaplar ortada. Enflasyonun sebebi ücretler değil, patronların durdurulamayan karlarıdır. Bütçe açığının sebebi emekli aylıkları değil, zenginlerden alınamayan astronomik orandaki vergilerdir” şeklinde dile getirdi.
2025 bütçesi!
İşçi emekçilerin hak ettiğini alana kadar mücadelelerini süreceklerini vurgulayan Saliha Bahadır, Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek’e işaret ederek şunları belirtti: “Vergiyi tabana yaymak demek, emekçilerin elinde kalan beş kuruşa el konulması, patronların, yandaşların ise bir vergi cennetinde yaşaması demektir. Geçtiğimiz yıl sermayenin 2,1 milyar liralık vergisini almaktan vazgeçenler, bir emekçinin ücretinin ortalama üçte birine vergilerle el koyuyor. Siyasi iktidarın Meclis’e getirdiği 2025 bütçe teklifi, amaçlarını ortaya koyuyor. İşçi emekçinin ödediği vergiler arttırılıyor, patronların ödemesi gerekenler affediliyor. Kamu hizmetlerine ayrılan pay her yıl düşerken faiz ödemelerine, savaş hazırlıklarına ayrılan pay rekorlar kırıyor. Eğitimde ve sağlıkta özelleştirmelerle halkın eğitim ve sağlık hakkının gaspı devam ediyor. Sarayın bütçesi, emekçiye daha çok yükün, zenginlere ise daha çok kıyağın bütçesidir. Tasarruf adı altında çöpleri bile toplanmayan okulların malzemesiz, doktorsuz hastanelerin bütçesidir. Sarayın bütçesine karşı halkın bütçesi demeye devam edeceğiz.”
‘Barış için kazanacağız’
DEM Parti belediyelerine atanan kayyım siyasetine dikkat çeken Nilay Kuş da atanan kayyımların ilk icraatının halka karşı belediyelerin etrafını beton bloklarla kapamak olduğunu, kayyım siyasetiyle birlikte ihalelerin önünün açıldığını vurguladı. Nilay Kuş, Kayyımlar dahil olmak üzere hiç kimsenin halk iradesinin karşısında duramayacağını dile getirdi. Orta Doğu’da yıllardır savaşın sürdürüldüğünü paylaşan Nilay Kuş, “Siyasi iktidar da cihatçı çetelerle bu plana dahil oluyor, Suriye başta olmak üzere tüm bölgede yayılmacı politikalarını uygulamaya koyuyorlar. Orta Doğu halklarının kanı pahasına emperyalizmin çıkarlarının peşinde koşuyorlar, cihatçı çetelere verdikleri destekle katliamların önünü açıyorlar. Daha çok savaş demek, bu ülkenin kaynaklarının ekmeğe değil mermiye gitmesi demektir. Emekçinin hakkının savaş baronlarına yedirilmesi demektir. Bu coğrafyanın halkları huzur ve barış içinde bir geleceği sonuna kadar hak eder. Savaşları, katliamları durdurmak için, emperyalist kapitalist düzen ve onun işbirlikçilerine yönelik mücadelemizden asla geri adım atmayacağız. Barışta ısrar edeceğiz. Bu topraklarda eşit ve kardeşçe, barış içinde geleceği kazanacağız” sözlerine yer verdi.
‘Mücadelemizi sürdüreceğiz’
Nilay Kuş, devamında ise şunlara dikkat çekti: “Adil bir ülkede, eşit, özgür ve refah içinde yaşamanın önündeki en büyük engel, sömürüden, baskıdan, savaştan beslenen bu düzen ve bu düzenin sürdürücüsü siyasi iktidardır. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri olarak daha iyi yarınlar için mücadelemizi her alanda sürdüreceğimizi tekrar ifade ediyoruz. Hiçbir baskı bizleri yolumuzdan döndüremeyecek. Hep birlikte direneceğiz, hep birlikte kazanacağız. Krizin faturasını emekçiler ödemeyecek. İnsanca bir yaşam için insanca bir ücret herkesin hakkı. Temel ihtiyaçlardan alınan dolaylı vergiler kaldırılmalı, zenginlere servet vergisi ve artan oranlı gelir vergisi uygulanmalıdır. OVP gibi halk düşmanı uygulamalara son. Halk düşmanı programlar yerine halkın çıkarlarını esas alan emekçi ve halkçı program tek çıkar yolumuzdur. Savaşa, sömürüye, yoksulluğa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.”
‘Mücadelemiz sonuna kadar sürecek’
Ardından grevde olan işçi emekçiler söz aldı. İlk olarak TKIS Blind Fabrikası’ndan Batuhan Göldağ “Biz işçi emekçiler olarak biz 45 gündür sendikamızla birlikte onurlu mücadelemizi sürdürmekteyiz. O günden beridir yanımızda olan bütün emekçi arkadaşlarımıza teşekkür ederiz. Mücadelemiz sonuna kadar sürecek. Yaşasın işçi emekçi sınıfının mücadelesi” dedi.
‘Sarayların ardından bizleri görmüyorlar’
Polonez Direnişi’nden Yunus Durdu ise, “Adalet Saraylarının ardından bizleri görmüyorlar. Gözü yaşlı annelerin, kadınların seslerini duymuyorlar. Saraylarında bizlere gülüyorlar. Bizler derdimizi kime anlatacağız. Gözü yaşlı annelerin derdine kim derman olacak. Bizler emekçiler olarak İstanbul Çatalca’da ölüm orucuna başlayacağız. Emekten yana olan herkesi ölüm orucuna grevi eylemimize destek vermeye çağırıyoruz” dedi.
‘Kayyumu protesto ediyoruz’
Devamında ise Esenyurt Belediyesi CHP Grup Başkanvekili Saadetin Yıldırım söz aldı. Esenyurt Belediyesi’ne atanan kayyımın üstünden 40 gün geçtiğini anımsatan Saadetin Yıldırım, Ahmet Özer’in Esenyurt’a halkın oylarıyla seçildiğini dile getirdi. Saadetin Yıldırım, “Belediye Başkanımızı gözaltına aldılar ve uyduruk bir gerekçe ile tutukladılar. Belediye Başkanımızı hukuksuz bir şekilde tutukladılar. Birçok ilimize kayyum atadılar. Hakkari’ye, Mardin, Tunceli’ye, Batman, Halfeti’ye kayyım atadılar. Seçimle halkın iradesini kazanamayan zihniyet kayyumla bunu yapıyorlar. Biz bunu şiddetle protesto ediyoruz. 31 Mart’ta Esenyurt halkını oylarını alamayan AKP halkın iradesine kayyum atadı. Ahmet Başkan görevde olsaydı sadece Kasım ayı içerinde yeni projeleri hayata geçirecekti. Kadın emeğinin Esenyurt halkını ihtiyacı olan işçi ve emekçilerin ekmeğine de göz diktiler. Kayyumlar gidene kadar mücadele edeceğiz” sözlerini kullandı.
‘Bugüne kadar direndik direnmeye devam edeceğiz’
Daha sonra yerin kayyım atanan DEM Parti Halfeti belediyesi Eş başkanı Mehmet Karayılan kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Mehmet Karayılan şu sözleri kullandı: “Halfeti güneşin doğduğu yerde yıllardır halkların ortak bir şekilde yaşadığı bir yerdir. Kürtlere özgürlük olmadan Ortadoğu da barış olmaz. 4 Kasım gününden bu yana demokrasiye kesintisiz bir şekilde darbe vuruluyor. 2016 yılından bu yana halkın iradesini gasp eden bu hükümet bütün halkların iradesini yok sayıyor. Hukuku ve demokrasiyi ayaklar altına alıyorlar. Bu bir yönetim biçimi değildir. Kayyım atamaları demokratik siyasete bir darbedir. Hakkari’ye, Mardin, Tunceli’ye, Batman, Halfeti’ye Esenyurt belediyeleri gasp edildi. 4 Kasım tarihe kara bir leke olarak kaldı kalmaya devam edecek. Bizler halk olarak bu meydan da hakkımızı almakta, emeğimizi almakta ve geleceğimizi almakta ısrarcıyız buda onlara dert olsun. Buradan Wan halkına bir selam göndermek istiyorum. Abdullah başkanımıza da saldırmaya yönelik bir durum söz konusu. 100 binlerin seçme seçilme hakkını nereye koyacaksınız. Wan halkı 31 Mart seçimlerinde kendi iradesine net bir şekilde cevabını vermiştir. Biz bu irade gaspına karşı direndik ve direnmeye de devam edeceğiz. Kayyımlar gidecek biz kalacağız. Biz bu anlayışa karşı mutlaka kazanacağız.”
Mitingde son olarak ise cezaevlerinden gelen mektuplar okundu. Miting, Hevra Grubu sanatçılarının sahne almasıyla son buldu.
Kaynak: JINNEWS