Avukat Ferat Köçeroğlu, cezaevleri sayısı arttırıldıkça ihlallerin arttığını ve tecridin derinleştiğini vurgulayarak, ‘Cezaevlerinin fazlalığı övünülecek değil, yakınılacak bir konudur’ dedi
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 2025 bütçesi görüşmelerinin sürdüğü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 28 Kasım’da yaptığı sunumda, Türkiye’de 406 cezaevinin bulunduğunu aktardı. Yılmaz Tunç, 11 cezaevi yapımının sürdüğünü ve 2025 için 21 cezaevi projesinin ise etüt edildiğini söyledi. Yılmaz Tunç, ayrıca cezaevlerine dair “Çağdaş infaz rejimine uygun yapılar” açıklaması yaptı.
Yılmaz Tunç’un övdüğü cezaevleri, en çok hak ihlalin yaşandığı yerlerin başında geliyor. Yeni yapılan cezaevleriyle tutsaklara dönük tecrit derinleştirilirken, yaşanan ihlaller nedeniyle neredeyse her gün bir kişinin cansız bedeni cezaevlerinden çıkıyor.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Ferat Köçeroğlu, birçok ihlalin yaşandığı ve sayısı her yıl arttırılan cezaevlerini değerlendirdi. Ferat Köçeroğlu, Türkiye’de bulunan 406 cezaevinin maksimum kapasitesinin 299 bin kişi olduğunu ancak 2024 Aralık ayı itibariyle 350 bini aşkın hükümlü ve tutuklunun bulunduğunu aktardı.
Ferat Köçeroğlu, “Hal böyle olunca Adalet Bakanı da çözüm olarak yeni cezaevlerinin açılması noktasında görüş bildiriyor. Ancak ne cezalandırma pratiğinde ısrar ne de yeni cezaevleri mevcuttaki sorunların çözümüne katkı sağlamayacak. Aksine bu sorunları daha da derinleştirecektir” diye kaydetti.
‘Övünülecek değil, yakınılacak bir konudur’
Ferat Köçeroğlu, cezaevlerinin toplumun farklı fikir ve görüşteki kesimlerine karşı “caydırıcı bir korku unsuruna” dönüştürülmek istendiğini belirterek “Bu sayı AB ülkelerinin tamamında bulunan mahpus sayısının ortalamasından bile fazladır. Adalet Bakanı, yeni cezaevleri açmak yönünde irade belirtmek yerine var olan cezaevlerini azaltmak yönünde irade göstermeli. Cezaevlerinin fazlalığı ileri ve çağdaş toplumlarda övünülecek değil, yakınılacak bir konudur” şeklinde konuştu.
Kuyu tipi cezaevleri
Ferat Köçeroğlu, “Bizim şahit olduğumu; beyan edilenin aksine mahpuslar daha kötü koşullara maruz bırakılıyor. Bu tip cezaevlerin mahpusların tekrardan topluma kazandırılması amacından ziyade katı ve sert tecrit yöntemleriyle baskılanmaya ve sindirilmeye çalışıldığı ortamlar olduğudur” diye kaydetti.
S ve Y Tipi cezaevlerinin “kuyu tipi cezaevleri” olarak nitelendirildiğine dikkati çeken Ferat Köçeroğlu, söz konusu cezaevlerinde tutsakların güneş ışığı görmediğini, cezaevi yapısının insan psikolojisine ağır zarar verdiğini söyledi. Yine sosyal aktivite ve çeşitli eğitim faaliyetlerinin olmadığına dikkati çeken Ferat Köçeroğlu, “Mevcut sorunların çözümüne ilişkin yapıcı ve gerçekçi adımlar atılmadan girişilen her yeni cezaevi macerası, mahpuslar yönünden ciddi insan hakkı ihlallerine sebebiyet verecek” dedi.
Tecrit merkezleri
S, Y ve Yüksek Güvenlikli cezaevlerinin esas amacının tutsakları tecrit altında tutmak olduğunu söyleyen Ferat Köçeroğlu, “Mahpuslar bu cezaevlerinde gökyüzünü ve güneşi görmekten mustarip. 24 saat kamera ile gözetlenen tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Cezaevleri yönetimlerinin katı ve sert tutumlarından ötürü insan hakkı ihlalleri yaşanıyor. Buna dair gerek mahpusların gerek avukatlarının başvuruları sonuçsuz kalmaktadır” diye ekledi
Cezaevine olan ihtiyacın minimalize edildiği bir toplumsal iklimin inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Ferat Köçeroğlu, “Cezaevlerinde yaşanan ağır tecrit politikalarının bugün evlerimize kadar ulaşabilmesinin esas nedeni, dün göstermemiz gereken tepkiyi gösteremememiz ve mücadeleyi eksik yürütmemizden kaynaklanmaktadır. Ancak bugün etkili ve gerçekçi bir şekilde bu sorunların üzerine gidersek yarını kurtarabiliriz. Aksi takdirde tüm ülkenin büyük bir yüksek güvenlikli cezaevine dönüştüğüne şahit olacağız” dedi.
Haber: Rukiye Adıgüzel\MA