Bulunduğumuz hapishanede karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümü için öncelikli yöntemimiz idareyle diyalogdur. Ancak bu yöntemi tercih etmemize rağmen, cezaevinin 1. Müdürü görüşme istemlerimize yıllardır bir yanıt vermiyor
İçeriden / Hüseyin Aykol
Tekirdağ 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Ekin Sabur, Görülmüştür inisiyatifine gönderdiği mektupta şöyle diyor: “Bulunduğumuz hapishanede 30 yılı geride bırakan Murat Sözeri, Neşet Güven ve Ecevit Özgül’ün tahliyeleri kendini mahkeme yerine koyan İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla birkaç defa ertelenmiştir. Arkadaşlarımız neredeyse bir yıldır fazladan içeride tutulmaktadır.
Tutuklu ve hükümlülerin spor ve sohbet faaliyetlerinin haftalık süreleri azaltıldı ve bazı haftalar personel yetersizliği, arama vs. denilerek faaliyet hakkımız gasp ediliyor. Spor ve sohbet faaliyetleri 45 günlük periyotlarla planlanmaktadır. Buna göre 45 gün içinde 3 defa 1 saat spor ve 1 defa 3 saat sohbet hakkı olarak planlanmaktadır.
Hapishane televizyon yayınları yetersizdir. Yayını gerçekleşen TV kanalları ve radyo yayınları tutuklu ve hükümlülerin ihtiyaçlarından ziyade siyasal sistemin politikalarını benimsetme aracı olan kanallar yayınlanmaktadır. Mevcut durumda üzerimizde 20 kitap ve 10 dergi bulundurabiliyoruz. Dışarıda serbestçe satılan ve okunan gazete, dergi ve kitaplar içeride suç aleti muamelesi görüyor.
İnternet yayıncılığının her geçen zaman yaygınlaştığı günümüzde bu alanda yayınlanan haber, makale vd. bilgilerin A4 kağıdına basılarak mektup üzerinden edinmemiz yasaktır. Temel bir ihtiyaç olan haber alma özgürlüğü, bilgi edinme hakkı yayının biçimine bakılarak engelleniyor.
Sağlığa erişim halkımız konusunda da sıkıntılar yaşıyoruz. Bu sorunu en ağır biçimiyle yaşayanlar, içeride kalmaması gereken hasta hükümlü ve tutuklu arkadaşlarımızdır. Bazı ilaçların temininde bir ayı bulan gecikmeler yaşıyoruz.
Açık Hapishane tarafından hazırlanan üç öğün yemek doyurucu değil, besin değeri düşük ve çeşitliliğe sahip değil. Ayrıca yemeğin yapımında kullanılan yağ, bakliyat, et vd. ürünler kalitesizdir. Bedelini ödeyerek edinebildiğimiz temel maddeleri satan kantin de yetersizdir.
“Güvenlik” gerekçesinin keyfi yorumlanması sonucu; ajanda, şerit daksil, parabandı, kalem tıraş, kuru boya, pastel boya, sulu boya vd.’lerine kantinden ulaşamıyoruz. İçeride kullanmamız yasak. Bu yasaklama soyut olarak ifade edilen “güvenlik” gerekçesine bağlanıyor.
Hastane doktoru tarafından kullanılması tavsiye edilen bazı medikal ürünlerin temini, üzerimizde bulundurulması engelleniyor. Boyun ve bel fıtığı için gerekli olan ve ücretini kendimiz ödememize rağmen dirseklik, dizlik, bileklik gibi ürünlere ulaşımımız engelleniyor.
Hapishaneye yeni giriş yapan tutuklu ve hükümlüler, çıplak arama işkencesine maruz bırakılmaktadır. Bu uygulamaya karşı Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığımız suç duyurularımız dikkate alınmamaktadır. Bulunduğumuz hapishanede çıplak arama işkencesi olgunlaştırılmış bir uygulama haline getirilmiştir.
Bulunduğumuz hapishanede şaşırtıcı bir uygulamaya maruz kalıyoruz. Bu uygulamaya göre; aynı mektup zarfı içinde farklı iki kişinin bir başkasına mektup postalaması yasak. Bulunduğumuz hapishanede hücreler arası değişim istemleri de keyfi gerekçelerle gerçekleştirilemiyor.
Bulunduğumuz hapishanede karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümü için öncelikli yöntemimiz idareyle diyalogdur. Ancak bu yöntemi tercih etmemize rağmen, cezaevinin 1. Müdürü görüşme istemlerimize yıllardır bir yanıt vermiyor.”
* * *
Halen İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Oktay Kelebek, Adil Okay’a yazmış olduğu mektupta şöyle diyor: “Size kaldığım bizim ‘kuyu tipi’ dediğimiz Kırıklar Yüksek Güvenlikli hapishaneden örnek vereyim: Kırmızı reçeteli ilaçlar tutuklulara günün belirli saatlerinde dağıtılıyor. Gündüz gece ilaçların etkisiyle yaşıyorlar. Ya ilaçlarla zombi gibi yaşayacaksınız ya da direneceksiniz. Başka bir yol yok!
Biz de 24 Şubat 2024 günü Buca Kuyu Tipi’ne getirildiğimiz ilk andan itibaren direnme yolunu seçtik. Cem Dursun ile birlikte altı ay boyunca Süresiz Açlık Grevi yaptık. Adeta bir deri bir kemiğe dönüştük. Talebimiz çok basitti ve beş dakikada yerine getirilebilirdi. Y, S , R Tipi olmayan, arkadaşlarımızın olduğu bir hapishaneye sevk olmak istiyorduk. Başlangıçta bu talebimiz karşılanmadı.
Ancak altı ay açlık grevi yapıp, hayatımızı ortaya koyduktan sonra arkadaşlarımızın olduğu hapishanelere sevk olduk. Tıpkı bizden önce aylarca ölüm orucu ve süresiz açlık grevi yapmak zorunda kaldığı için ölümle yaşam sınırına gelip dayanan 10 arkadaşımızın yaşadıkları bize de yaşatıldı. Ölmedik ama hayat boyu etkilerini yaşayacağımızı biliyoruz.
Şimdi de aynı şeyler arkadaşımız Abdurrahman Aziz Arslan’a dayatılıyor. A. Aziz Arslan 17 Eylül 2024 günü İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Hapishanesi’nden sürgün sevkle Burdur Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’ne götürüldü. O tarihten beri de süresiz açlık grevinde. A. Aziz Arslan tek başına tutuluyor. Gün geçtikçe sağlığında dönüşü olmayacak kalıcı hasarlar yaşayacak.
Kuyu Tipi’nde iki ayı aşkın bir süredir direnen A. Aziz Arslan’ın sesine ses olalım. Onu hep birlikte oradan çıkaralım, yaşatalım!”
* * *
Yine Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Dursun Kaş, 18 Kasım 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Sayın Aykol, Yüksek Güvenlikli Hapishanelere sevkler sürüyor. Size bu mektubu yazdığım 17 Kasım Pazar günü, PKK davasından ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü Abdullah Günay sürgün oldu.
Şakran T Tipi Cezaevi’nden Kırıklar Yüksek Güvenlikli Hapishane’ye sürgün olan Sercan Ahmet Arslan ve bizim yanımızdan Burdur Yüksek Güvenlikli Hapishane’ye sürgün olan Abdurrahman Aziz Arslan Süresiz Açlık Grevi’ndeler.
Özellikle 60’lı günlerini geçen ve öncesinde mide ve bağırsak hastalıkları da olan Abdurrahman’ın durumu hızla kötüleşiyor. İnsanlık dışı bir hapishaneye diri diri gömülmektense hayatını ortaya koyarak onurunu ve kimliğini koruma savaşı veriyor. Duyarlılığınız için tekrar teşekkür ediyoruz.”
* * *
Afyonkarahisar E Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Hakan Gökcan, 25 Kasım 2024 tarihli mektubunda, 28 Şubat generallerine uygulanan ve onların tahliye edilmesini sağlayan ‘sürekli hastalık ve sakatlık’ maddesinin kendisi için de uygulanıp, tahliye edilmesini bekliyor. Bu konuda yaptığı başvuru kabul edildi ve kendisiyle ilgili evrakların Adalet Bakanlığı’na iletilmesi beklendiği resmi bir yazı ile belirtilmişti. Ancak söz konusu evraklar, aradan neredeyse bir yıl geçmiş olmasına rağmen bakanlığa ulaşmamış bulunuyor maalesef. Umarız bu işlem bir an önce sonuçlanır da, okurumuz tahliye edilir.
Not: Bu haftaki çizimi, İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Dursun Kaş gönderdi.
MEKTUBU GELENLER:
Hakan Gökcan – Afyon E Tipi Cezaevi
Dursun Kaş – Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi
Oktay Kelebek – Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi
Ekin Sabur – Tekirdağ 2 nolu F Tipi Cezaevi