‘Yenidoğan Çetesi’nin yargılandı davanın ilk gününde savunma veren itirafçı hemşire Hakan Doğukan Taşçı, ‘Bu hastaneler yılda 10 kez denetleniyor, bu kurumlar bu denetimlerden nasıl geçiyor? Şikayetler yapılıyor ama dikkate alınmıyor’ dedi
Yeni doğan bebekleri, kazanç sağlamak için önceden anlaştıkları özel hastanelerin yoğun bakımlarına sevk edip ölümlerine neden oldukları ortaya çıkan ‘Yenidoğan Çetesi’ davasının ilk duruşması bugün görüldü.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davada 47 sanık, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “resmi belgede sahtecilik” ve diğer suçlardan hakim karşısına çıktı.
Duruşma başladı
Duruşma, saat 11.30’da kimlik tespiti ile başladı. Duruşmayı Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Erinç Sağkan, İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, CHP’nin gölge Sağlık Bakanı Zeliha Aksaz Şahbaz, TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in yanı sıra siyasi parti temsilcileri, çok sayıda baro başkanı ve sivil toplum kurumu izledi.
Dava dosyası
İddianamede, ölen 10 bebek maktul, 5 kişi müşteki, 19 özel hastane ve sağlık şirketi ‘malen sorumlu’ olarak yer aldı. ‘Yenidoğan Çetesi’ni kuran Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilen iddianamede, ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
Aralarında doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının da bulunduğu 18 şüpheli hakkında da 10 ile 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası talep edildi.
10 hastanenin ruhsatı iptal edildi
Soruşturmada adı geçen 10 hastanenin ise ruhsatları iptal edildi. Ruhsatları iptal edilen özel hastaneler:
“Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar, Özel Silivri Kolan Hospital Hastanesi ve Çorlu Reyap Hastanesi.”
İlk olarak söz alan birçok kurum ve baro mahkeme heyetinden davaya katılım talebinde bulundu. Mahkeme, Türkiye Barolar Birliği (TBB), il baroları, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ve davada adı geçmeyen mağdur ailelerin davaya katılım taleplerini “suçtan zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddetti.
Ardından sanık ifadelerine geçildi. İlk olarak çetenin önemli isimlerinden olan ve “pişmanlık” yasasından faydalanmak için itirafçı olan hemşire Hakan Doğukan Taşçı’nın savunması alındı. Yaklaşık 10 yıldır çeşitli hastanelerde çalıştığını belirten Taşçı, mahkeme başkanının sorusu üzerine bazı sanıkları tanıdığını, bazılarını ise tanımadığını söyledi. Davanın birçok eylemden ve birçok suçlamadan oluştuğunu belirten Taşçı, “Tutuklandıktan sonra yaptığım birkaç işi kabul ettim. Dürüstlükle ifademi verdim ancak bazı konularda üzerime atılı ihmal ve kasten adam öldürme suçlamalarını kabul etmiyorum. Sadece telefon tapelerinden oluşan bilirkişi raporu yazılmış. Bunu da kabul etmiyorum” dedi.
Sorumlu neden sadece hemşireler oluyor
Sistemde yapılan usulsüzlüklerin olduğunu ve hastanelerin SGK’den fazla para almak için evrak üzerinde oynamalar yaptığını vurgulayan Taşçı, “Evrak üzerindeki oynamaları biz her zaman görüyoruz. Ben 2015 yılında hastaneye çalışmaya başladığımda da bu böyleydi, 10 yılın sonunda da böyle. Bu hastaneler yılda 10 kez denetleniyor, bu kurumlar bu denetimlerden nasıl geçiyor? Şikayetler yapılıyor ama dikkate alınmıyor. Hemşirelerin, sekreterlerin şikayetleri de var. Bunun sorumluluğunu neden sadece hemşireler çekiyor” diye sordu.
Çetenin ilaç üzerinden para kazanma sistemi
SGK’nin tedavide kullanılan bir ilaç için 9 bin 500 TL ödeme yaptığını, hastanenin toplu alması durumunda ilacın 7 bin lira civarına denk geldiğini kaydeden Taşçı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne kadar çok ilaç kullanılır gösterilirse hastane o kadar çok para alıyordu. Ancak ilaçlar zaiyat oluyordu, dolapta birikiyordu, çöpe gidiyordu. Fırat Sarı (Çete yöneticisi) ile ilaçların çöpe gideceğine satımının yapılacağını konuştuk. Hasan Bahri Gök ilaçları hastanelerden toplayıp bana getiriyordu. Ben de Hüseyin Gündüz isimli şahsa satıyordum.”
İlaç satma işinden Fırat Sarı 40 bin kazandı
İlaç satışı üzerinden komisyon aldığını ifade eden Taşçı, “İlaçları 600 TL’ye satıyordum. İlaç satma eylemini üç kez gerçekleştirdik. Bu da toplamda 60 ilaçtı. 2 kez Fırat Sarı’ya bir kez de ihtiyacımız olduğu için gizlice yaptık. İlaç satımından benim aldığım maksimum komisyon 4 bin 500 TL’dir. Fırat Sarı bu işten 40 bin TL kazandı sanırım” dedi.
Yatış uzadığında fazla para alıyorlardı
Mahkeme başkanı, Taşçı’ya, Fırat Sarı ile arasında geçen “hasta bekletin” ifadelerini sordu. Taşçı bunun üzerine, “O gün 4-5 çocuğun taburcu olacağı belirtilmişti. Fırat Sarı’nın bir şekilde haberi oldu ve arayarak ‘bekletin’ dedi” diye belirtti. Mahkeme başkanının “maksat neydi” sorusu üzerine ise Taşçı, “Denetim muhabbeti oluyordu, hastanın yatışı uzatıldığında SGK’den fazla para alıyorlardı. Maalesef bu tarz şeyler oluyordu” diye konuştu.
Bebeği ölen aileye teşekkür mektubu yazdırmışlar
Taşçı, Özel Güney Hastanesi’nde yaşamını yitiren bir bebeğin ölümüne ilişkin süreci de şöyle anlattı: “Gece saat üç civarında Güney Hastanesi’nden görüntülü arandım. Hemşire yardımcısı arkadaş 500 gram doğan bir bebek olduğunu, bebeğin durumunun kötü olduğunu, doktorun ‘fişi çek gitsin’ dediğini söyledi. Ben de telefondan yardımcı olabileceğim şeyler varsa yapmaya çalıştım. Batuhan beni aradığında yanında ona yardımcı olacak kimse yoktu. O çocuk orada öldü. Sabahına da aileye hastaneye teşekkür mektubu yazdırmışlar. Tabi aile olanlardan bir haber. Çok sinirlendim. Zaten video kaydına aldım ve savcıya verdim.”
Taşçı’nın ifadesinin ardından duruşmanın ilk günü sona erdi.
HABER MERKEZİ