Son günlerde 2023 yılında neler olduğunu listeleyip değerlendiren pek çok dosya okudunuz. Ben ise size 2024 yılında neler olacağından söz edeyim! Sen kâhin ya da astrolog musun, diyenleriniz olacaktır ama öyle değil. Biz gazeteciler, gelmekte olan olayların haftalık, aylık ve hatta -benim burada yaptığım gibi- yıllık planlamalarını yapıp, öyle çalışmaya başlarız.
Örneğin Ortadoğu’daki çatışmaların yakın bir gelecekte sona ermesi beklenmediği gibi tırmanması riski de bulunuyor. Hamas’ın 7 Ekim 2023 günü, on yıllardır sürdürdüğü Filistin soykırımına karşı başlattığı hamleye, İsrail’in verdiği acımasız cevap, sadece kadın çocuk demeden 20 binden fazla Filistinlinin yaşamına ve belki de milyondan fazla Filistinlinin yurdunu terk etmesine neden olmadı, aynı zamanda Batı’da entelektüel karmaşaya, hatta kaosa neden oldu.
Böylesine derinden sarsan bir insani ve siyasi gelişme, tüm dünyaya yetmezmiş gibi, etkileri derin ve uzun süreli olabilecek bir ulusal seçim dalgası da 2024 yılında daha fazla hareketliliğe yol açabilir. Aralarında Hindistan, Endonezya, Meksika, Güney Afrika, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Parlamentosu’na temsilci gönderecek olan 27 Avrupa ülkesinin de bulunduğu yaklaşık 50 ülkede 2 milyardan fazla insan bu yıl sandık başına gidecek. Böylece 2024 seçimlerine katılanların toplamı, dünya ekonomik üretiminin yüzde 60’ını oluşturuyor.
Burjuva demokrasisi anlamında gelişkin sayılan bu ülkelerdeki seçimler, hükümete olan güvensizlik artarken, seçmenler sert bir şekilde bölünmüşken ve ekonomik beklentiler konusunda derin ve kalıcı bir endişe varken gerçekleşiyor. Oysa seçimlerin ne özgür ne de adil olduğu ülkelerde bile liderler ekonominin sağlığı konusunda hassas davranıyor. Nitekim Devlet Başkanı Vladimir Putin, Mart ayında yapılacak seçim öncesi rubleyi destekleyici önlemler almaya çoktan başladı.
Seçimleri kazanan partilerin liderleri, fabrika sübvansiyonları, vergi indirimleri, teknoloji transferleri, yapay zekanın geliştirilmesi, düzenleyici kontroller, ticaret engelleri, yatırımlar, borçların hafifletilmesi ve enerji dönüşümünü etkileyen önemli politika kararlarını belirleyecek. Öfkeli ‘popülistleri’ -yani Arjantin’deki gibi faşistleri- iktidara taşıyan seçim zaferleri ise, hükümetleri ticaret, yabancı yatırım ve göçü daha sıkı kontrol etmeye itebilecektir.
Pek çok ekonomist son dönemlerde yaşanan ekonomik olayları 1970’lerle kıyasladı; ancak aralarında benim de olduğum kimileri ise gelen on yıllık dönemin, siyasi çalkantıların ve mali dengesizliklerin popülizme-faşizme, azalan ticarete ve ardından aşırı politikalara dönüştüğü 1930’lara benzediğini düşünüyor. Bu yüzden, -kimilerinin zaten başladığını düşündüğü- 3. Dünya Savaşı bekleniyor.
* * *
Aslında bu yazımın başlığını “Hindistan’a dikkat!” olarak düşünmüştüm. Neden mi? Dünya nüfusumuz 8 milyarı geçmiş bulunuyor. Dahası dünyanın en kalabalık ülkesi artık Çin değil, 1.4 milyar nüfusuyla Hindistan. İşte 2024 yılında seçim yapılacak yerlerden biri de Hindistan. Şu anda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olan Hindistan, dünyanın üretim merkezi olarak Çin ile rekabet etmeye çalışıyor. Biz gazetecilerin bugünlerde öncelikle çalışmaya başlaması gereken konu Hindistan.
Tayvan’da Ocak ayında yapılacak başkanlık seçimi ABD ile Çin arasındaki gerilimi tırmandırma potansiyeline sahip. Çin askeri konulardan uzak durup, ekonomisini dünyanın bir numarası yapma yolunda ilerlemeyi tercih etse de bu konuyu her nedense görmezden gelemiyor. Meksika’da iki kadın lider arasında geçmesi beklenen seçimlerin sonucu, hükümetin enerji ve yabancı yatırımlara yaklaşımını etkileyecek. Endonezya’da bu yıl seçilecek yeni cumhurbaşkanı -elektronik malzemeler için gerekli- nikel gibi kritik madenler konusundaki politikaları değiştirebilir.
ABD’de Kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçimleri elbette dünya ekonomisi için şimdiye kadarki en önemli seçim olacak. Yaklaşan yarış, karar alma mekanizmalarını etkiliyor. Geçen hafta Washington ve Brüksel, Avrupa çelik ve alüminyumuna, Amerikan viski ve motosikletlerine uygulanan gümrük vergilerini seçim sonrasına kadar askıya alma konusunda anlaştı.
Anlaşma, Başkan Joe Biden’ın oy mücadelesi verirken ticaret anlaşmaları konusunda sert bir duruş sergilemesini sağlıyor. Cumhuriyetçilerin muhtemel adayı eski Başkan Donald Trump, korumacı ticaret politikalarını savunmuş ve ABD’ye gelen tüm mallara yüzde 10 gümrük vergisi koymayı önermişti. Bu da kaçınılmaz olarak diğer ülkelerin misilleme yapmasına yol açacak hırçın bir hareket.
Otoriter -ya da faşist- liderleri örnek alan Trump ayrıca Amerika’nın Avrupa ile ortaklığından geri adım atacağını, Ukrayna’ya desteğini çekeceğini ve Çin’e karşı daha çatışmacı bir tutum izleyeceğini belirtmiş bulunuyor. AB’nin Ukrayna’yı destekleme ‘yorgunluğu’ yüzünden Rusya-Ukrayna Savaşı’nda tarafların aslında pek memnun olmayacağı bir ateşkes bekleniyor bu yıl.
Ne dersiniz; 2024 yılında neler olacağı-olabileceği üzerine epeyce şey öğrendik, değil mi?