Yeşil Sol Parti 4. Olağan Büyük Konferansı’nı tamamlayarak Büyük Kongre’ye gidiyor. Mayıs Seçimleri sonrası başlayan örgütsel toplantılar, halkımızla ve toplumsal kesimlerle bir araya gelme, atölyeler başta olmak üzere yapılan birçok çalışmanın özeleştiri-eleştiri ve yeniden yapılanma ekseninde değerlendirilmesi ve önümüzdeki dönem yol haritasına yönelik kararların alınmasıyla sonuçlanan Konferans yeni bir dönemin heyecanını yaratma adına önemli bir buluşmayı gerçekleştirdi.
Yeniden yapılanma süreci fikri, örgütsel ve mücadele anlamında önemli ödevleri ve sorumlulukları barındırıyor. Fikri anlamda 3. Yol anlayışından taviz vermez bir tutumun bu süreçte kararlı bir şekilde savunulması, toplumsallaşması ve küresel ölçekte yaygınlaşması öncelik olacaktır. Şu çok net anlaşılmıştır ki; fikri zeminden kopuşun, eksen kaymasının yaratmış olduğu tahribatın sonuçları en zor telafi edilen sonuçlardır. Bugün karşı karşıya olduğumuz en önemli risk bu alandadır. Statükocu zihniyete ve restorasyoncu anlayışlara karşı mücadele etmekle birlikte reformist, liberal anlayışların ve ortodoksinin yarattığı riskler fikri mücadelenin önündeki en önemli barikatlardır.
Fikri zemindeki savrulmalar statükoya, faşizme ve vesayetçi rejime karşı mücadele zeminini zayıflatırken sadece seçime odaklı bir yapılanmaya da neden olmaktadır. Oysa seçimler çok önemli uğraklar olmakla birlikte sürdüre geldiğimiz büyük mücadelenin ekseninden asla kopmaya neden olabilecek seçim stratejilerine sürüklenmemek gerekir. Mayıs seçimlerinden belki de çıkarılabilecek en önemli ders bu olsa gerek…
Fikri zeminde bu denli bir yoğunlaşma ve ortaklaşma yaşanması önümüzdeki dönem örgütsel çalışmalar adına büyük umut yaratmıştır. Örgütsel çalışmaları şekli ve kurumsal bir yapılanmanın ötesine taşıyabilmek o kurumlara gerçek anlamda hayat vermekle olanaklıdır. Bu ancak örgütsel yaşamın fikri bir örgütlenme zemininde gelişmesiyle mümkün olabilir. Paradigmaya sahip çıkan, onu radikal demokrasi mücadelesiyle güçlendiren, politika okuluyla geliştiren, toplumsallaştıran ve büyüten bir anlayışla örgütsel çalışmaların hayata geçmesi kurumsal zafiyetleri ortadan kaldıracağı gibi mücadelenin sağlıklı ve kalıcı bir güzergaha kavuşmasını da sağlayacaktır.
Kâğıda dökülenlerin, konferans salonunda dile getirilenlerin güçlü olması büyük önem taşıyor. Ama bu yeterli değil. Söz uçar eylem kalır! Bu kararların şimdi hayata geçirilme zamanıdır. Bunun için Kongre ve sonrasındaki örgütsel çalışmalar çok büyük önem taşımaktadır. Bu kararlaşmanın gerçek bir eylemsel güce dönüşmesi bu kararların nasıl ve kimler eliyle yürütüleceğini de önemli bir başlık olarak önümüze koyuyor. Kongre süreci yeni bir kadronun işbaşına gelme süreci. Bu kadro her şeyden önce merkezi anlamda bürokratikleşmiş parti yapısını yeniden yerellere gömülü, birlikte üreten, birlikte eyleyen bir yapıya acilen dönüştürmelidir. Bu yeni dönemin yürütücüleri de yeni dönemin yapılanması içinde kendisini fikriyatımıza uygun geliştirmek zorundadır. Topyekûn bir eğitim süreci bizi bekliyor. Tüm eksikliklerimizi birlikte gideremezsek başarılı olmamız çok da mümkün değil.
Sürecin gelişmesi kuşkusuz eylem gücüyle de sınanacaktır. Yeniden yapılanmanın anlamlı bir zeminde gelişebilmesi Konferansta da ortaya konulduğu üzere, yoğun bir eylemselliğin yaratılmasıyla sağlanabilir. Öncelikle Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kırılması ve fiziksel özgürlüğünün sağlanmasından savaş karşıtı mücadeleye, emek sömürüsünden kadın özgürlük mücadelesine kadar çok önemli mücadele alanları bizi bekliyor. Örgütlenmenin başarısı bu eylemlilik sürecine de bağlı gelişecektir. Ne için örgütleniyoruz sorusunun yanıtını bu mücadele anlayışı içinden üretmeliyiz. Ötesi Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi adına bu örgütsel yapı içinden siyaseti üretmekten ve 3. Yol anlayışını yerellerden başlayarak iktidara taşımaktan geçiyor. Önümüzde yerel yönetim seçimleri olduğunun da farkındalığıyla kısa ve uzun vadeli çalışma programımızı bu anlayışla hızla hayata geçirmeliyiz. Yolumuz açık olsun, yolumuz her daim 3. Yol olsun…