PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın müdafiliğini yapan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının da aralarında bulunduğu 8 avukat, ‘örgüt üyesi olmak’ iddiasıyla yargılandığı davadan beraat etti
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 24 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan ve 28 aydır da hiçbir haber alınamayan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın müdafiliğini yapan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının da aralarında bulunduğu 8 avukatın, 12 Eylül – 28 Kasım 2007 tarihlerinde İmralı Adası’nda yaptıkları görüşmeler suçlama konusu yapılarak haklarında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın 10’uncu ve karar duruşması görüldü.
Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nin 33’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, yargılanan avukatlardan Ali Maden, Baran Doğan, Cengiz Yürekli, İnan Akmeşe, Mahmut Taşçı, Mehmet Selim Okçuoğlu, Rezan Sarıca ile avukatları hazır bulundu. Yargılanan avukatlardan Suat Eren ise İstanbul’da olmaması nedeniyle duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Uluslararası hukuk örgütleri ile birlikte Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi çok sayıda avukat da duruşmayı izledi.
‘Mesleki görüşmeler yaptık’
Kimlik tespiti ile başlayan duruşma, esas hakkındaki mütalaaya karşı tüm yargılananların tanık dinletmesi ile başladı. İlk olarak dinlenen tanık İrfan Arasan, “Avukatım. Meslektaşlarım olması nedeniyle birçok avukatı tanırım. Söz konusu dönemde il binasında bir arama yapıldı. Tabi alınan materyaller, siyasi çalışmalar kapsamındaydı, çoğu buydu. Yani legal siyasi çalışmalardan kaynaklı alınan materyallerdi” dedi. Bir diğer tanık Adem Çavuşçu da, “Sanıkların çoğu meslektaşım. Söz konusu telefon görüşmesinde bir gözaltı süreci vardı. Yavuz Dursun adında bir müvekkilim vardı. Söz konusu müvekkilim zaten sosyal arkadaşımdı. Dava sürecini de takip ettim. Mesleki olarak yaptığımız görüşmeydi. Örgütsel bir görüşme yok” ifadelerini kullandı.
‘Mücadele Kürt sorununun çözümü için’
Ardından yargılananların savunmalarına geçildi. İlk olarak savunma yapan avukat Baran Doğan, tanık beyanlarına karşı savunma yaptı. Doğan, “Bu memlekette bir Kürt sorunu olduğunu biliyoruz. Ve bu sorunun çözülmesi için mücadele ediyoruz. Yani bunun için oluşturulan bu listenin bir temsiliyeti yok. Benim meslektaşımla ilgili yaptığım görüşme, mesleki bir görüşmedir. Yani yapılan görüşmenin örgütsel bir görüşme olduğu iddiasını reddediyorum. 17 yıldır şüpheli durumundayım. 2016 yılında davamın açılması için dilekçe verdim. Biz bu davanın bitmesi için diğer meslektaşlarımla bir karar aldık” şeklinde konuştu.
‘İmralı’da hukuk yok’
Doğan, ayrıca esasa 2006 yılında İmralı Adası’na gitmesine ilişkin de şunları kaydetti: “O görüşmelerden sonra haberlerini gördüm. Şimdi İmralı Adası’na nasıl gittiğimiz merak ediliyor. Adaya savcılık izin veriyor ve oraya bir kalem dahi içeri alınmıyor. Ceza muhakemesi şüphe için açılıyor. Şüphelenmiş olabilirler ama şüpheyi aşan bir şey yoksa dava açılmamalıdır. İmralı Adası’nda bir hukuk yok. İmralı Cezaevi’nde yapılan görüşmeler kayıt altına alınıyor zaten. Yapılan görüşmelerin kayıtlarının gazetelere yansıdığı söyleniyor. Örgütsel bir görüşme olduğu iddiasını reddediyorum. Neden avukatlık yaptığımı soruyorsunuz. Biz avukatlık güvencelerinden dolayı görüşmelere gittik. Mesleki faaliyetlerimden dolayı gittim. Benim örgütten, örgütün benden haber yok.”
‘Gizli tanık beyanlarının herhangi bir değeri yoktur’
Tanıklardan birinin bir hukuk komisyonu kurulduğunu söylediğini ifade eden eden Doğan, “Bakın şurada bir garabet var. Legal olan bir durumu ben neden illegal bir duruma çevireyim. Böyle bir saçmalık olmaz. Gizli tanık benim için, ‘Ben Baran’ı 2013 yılında sadece duydum’ diyor. Daha önce böyle bir beyanı sorulduğunda ise hatırlamadığını söylüyor. Gizli tanığın ne dediği belli değil. 350 kişi hakkında beyanda bulunmuş biri. Polis kültürünü biliyorum. Biz iddiaları tartışıyoruz. Gizli tanık beyanlarının herhangi bir değeri yoktur. 21 yıllık avukatım, normalde bu tür davalarda insanlar beraat talep eder ama bu davalarda mahkeme maddi delillere dayanır ve daha sonra da karar verir” belirtti.
‘Mütalaayı kabul etmiyorum’
SEGBİS ile savunma yapan avukat Suat Eren ise savcının mütalaasını kabul etmediğinin altını çizdi. Cezalandırılmak istendiğini paylaşan Eren, “Ama bunun altını dolduracak herhangi bir şey yok. Telefon dinlemelerinin hepsini noktasına kadar kabul ediyorum. Bu dinlemelerde yapılan konuşmaların hepsi normal görüşmelerdi. Şüpheli bir görüşme yok. İkinci görüşme Van Baro Başkanıyla yaptığım görüşmemdi. O dönem Suriyeli bir gazeteci ölmüştü. Depremden ve gazetecinin öldürülmesiyle ilgili yaptığım bir görüşmeydi. Yine bir diğer görüşme de 2011 yılında şu an avukatlığımı yapan Raziye Öztürk ile yaptığım bir görüşmeydi” dedi. Hukuk komisyonu iddiasına dair konuşan Eren, “Şu anda MHP’nin de AKP’nin de tüm partilerin de hukuk komisyonu var. Benim böyle bir şeyden hiç haberim olmadı. Gizli tanık beni tanımadığını dahi söylüyor. Ben baktığım davalardan dolayı en çok tanınan avukatlardan biriyimdir. Beni tanıya da bilir. Benim bu davadan yargılanmamın nedeni, 20005 yılında TEM’de yaşadığım bir durumdan kaynaklı, kişiselleşen durumdan dolayı hakkımda bugün deniz kabuğunu dahi doldurmayan şeylerden dava açıldı. Ben bu suçlamayı kabul etmiyorum. Hukuk uygulansa zaten beraat ederim. Beraatimi talep ediyorum” diye belirtti.
‘Kurye suçlaması asılsız’
Avukat Mahmut Taşçı da, “İddianameye konu olan sözde ‘Önderlik Komitesi’ operasyonu kapsamında yapılan operasyona 47 kişi hakkında açılan davanın adından 10 yıl sonra avukatlardan sanık yaratılmak istendi. Bu komiteyle ilgili hiçbir delil yok. Komitenin kendisi yok ama ismi var. Bu komitenin nasıl işlediğine dair de bir şey yok. Kuryelik iddiası İmralı Adası’na avukatların nasıl gittikleri, konuşmaların nasıl kayıt edildiğini, kalemlerimizin kullanılmasına müsaade edilmediğine dair her şeyi biliniyor. Böylesi bir yerde kuryelik olduğu yönündeki iddialar nasıl olur? Kurye ne taşımış, o da bilinmiyor. Kurye suçlaması temelsiz ve asılsızdır. İllegal iletişim, kuryelik gibi suçlamalar daha önce yargılanan arkadaşlarımızın iddianamesinde kopyalanan iddialardır. Gizli tanık ifadesinde, ‘Aradan çok zaman geçti hatırlamıyorum’ diyor. Bu davada yargılanan biz avukatlar, bu iddialar madem suç ise neden bu kadar süre beklendikten sonra bugün iddianameler hazırlandı” diye konuştu.
Avukat ve aile görüşlerinin engellenmesi
“Müvekkili Sayın Öcalan olan ve onun hukuki durumuyla ilgilenen avukatlar bu davayla korkutulmak mı isteniyor?” diye soran Taşçı, “Biz uzun yıllardır İmralı’dan haber alamıyoruz. Acaba bu davanın gerekçesi müvekkilimize uygulanan ve ondan haber almaya çalışan avukatlara karşı hazırlanan bir dava mıdır? İmralı Adası’nda yaşananların uluslararası hukuka aykırı olduğunu yine orada yaşanan avukat ve aile görüşlerinin yapılmaması keyfi kararlardı” vurgusunu yaptı. Tecridin 300’üncü gününde verdiği bir röportajın da iddianamede “suçlama” konusu yapıldığının altını çizen Taşçı, “Bu röportajda söylediklerim zaten bugün iddianameye konu olmuş. Gazeteci arkadaşımla yaptığım röportaj propaganda amaçlı değildi, yaşanan hukuksuzluklara ilişkindi” dedi. Bu esnada iddia makamının savunmayı dinlemeyerek telefonuyla oynaması dikkat çekti.
İddialar somut değil
Daha sonra savunma yapan avukat İnan Akmeşe ise suçlamaları kabul etmediğini ifade etti. Gizli tanık ifadelerini ele alan Akmeşe, “Eğer böyle bir şey olsa, emniyet bu durumu araştırır hatta yeri gelir izler. Çünkü ortaya konulan şey ciddi bir iddia. Tanığa ve beyanlarına baktığımızda, tanık yargılanan biri. Bu tanığın bir beklentisi var. Bu tanığın ifade ettiği şeyler dedikodudan ibarettir. Ortaya koyduğu şeyler somut değildir. ABD’de mahkemelerde sanıkla anlaşılırdı, burada da tanıkla anlaşılıyor. Evet biz Ada’ya gittik ve hukuki yardımlarda bulunduk. Hakkımızda birçok dava açıldı bununla ilgili ama hepsinden beraat kararı aldık. Sonuç olarak sanık arkadaşlar da belirtti. Politik davalara baktık doğrudur. Ama mesleki sınırlarımızı aşmış olsaydık karşınızda bugün içi boş davalarla görmezdiniz” cümlelerini kullandı.
‘Başından beri haksız bir dava’
Avukat Rezan Sarıca ise, “Daha önce ortaya konulan iddialara karşı savunmamızı yapmıştık. Ama bugün önümüzde bir mütalaa var. Bu dava başından beri haksız bir dava. Davanın gerekçesini sadece irtibat ve iktisat durumundan kaynaklı olduğunu düşünüyorum” dedi. Avukat Cengiz Yürekli de, zaten iddia makamının beraatini talep ettiğini hatırlatarak, “Beraatimi talep ediyorum” diye belirtti.
Yargılananların savunmaları ardından avukatlarının savunmalarına geçildi. Bugün yargılamaya konu olan ve soyut tanık ifadelerine dayanan davanın darbe dönemi olan 12 Eylül’de dahi görülemeyeceğini belirten Mahmut Taşçı’nın avukatı Ercan Kanar, AKP iktidarı dönemindeki “yargılamanın”, 12 Eylül dönemi yargısından dahi çokça geri kaldığını ifade etti. 8 avukatın mesleki faaliyetlerinden dolayı yargılandığını dile getiren Kanar, dosyada yer alan gizli tanık ifadelerinin bilimsel gerçeklikle örtüşmediğini ve gerçeklikten uzak olduğunun altını çizdi. Bu davanın tarihe “kara bir leke” olarak geçeceğini vurgulayan Kanar, “Savcının hazırladığı mütalaanın ve mahkeme başkanının kabul ettiği bu iddianamede ve davada ciddi ihlaller var. Ben de çokça gittim Ada’ya, orada kurye yapmak imkansız” dedi.
‘Kürtlerin yaptığı avukatlık riskli bir iştir’
İnan Akmeşe’nin avukatı Fırat Aydınkaya ise avukatlığın riskli bir meslek olduğunu belirterek sözlerine başladı. İktidarın özellikle muhalif avukatlara yönelik hoyratça yaklaştığını paylaşan Aydınkaya, “Kürtlerin yaptığı avukatlık riskli bir iştir. Ama halka avukatlık yapıyorlar. Ortaya çıkan iddialarda bir listeden bahsediliyor ama tüm bunlar normal gelişmelerdir. Ben avukat arkadaşların kriminal işlere karışmadığını çok iyi biliyorum. Diğer arkadaşların da böyle düşündüğünü biliyorum. Dedikodulara inanarak davalar açılmamalı” şeklinde konuştu.
Beraat talebi
Cengiz Yürekli, Rezan Sarıca ve Suat Eren’in avukatı Raziye Öztürk de, “Müvekkil hakkında hukuka aykırı deliller ve buna dayalı yorumlamalar dışında iddianamede atılı suçlamaya ilişkin tek bir fiil delili ile birlikte gösterilmiştir. Somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilememiş olması nedeniyle atılı suçlamadan beraatine karar verilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı. Avukat Fırat Epözdemir ve Several Ballıkaya da meslektaşlarının savunmalarına katıldıklarını dile getirerek müvekkilleri hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini söyledi.
‘Ceza almamak için gizli tanık olabilir’
Son olarak savunma yapan Baran Doğan’ın avukatı Ferat Boğatekin de, “Sözü konu edilen isim listesinin bir siyasi partiden bulunduğunu, bundan kaynaklı da suça konu olamaz” dedi. Gizli tanığın 350 kişi hakkında ifade verdiğini hatırlatan Ferhat, “Belki de gizli tanık yargılandığı davandan ceza almamak için gizli tanık olabilir. Bilemiyoruz. Gizli tanık ifadeleri beş duyuya dayanmalı. Sadece ben duydum gibi bir gerekçe sunamaz. Bakın kime sorarsanız sorun, Baran Doğan kimdir derseniz size hukukçu olduğunu söyler. Beraatini talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
Avukatların savunmaları ardından mahkeme başkanı, kararını açıklamak üzere duruşmaya 45 dakika ara verdi.
Beraat kararı
Aranın ardından kararını açıklamayan mahkeme başkanı, “yeterli şüphe oluşmadığı” gerekçesiyle yargılanan 8 kişinin beraatine karar verdi.
HABER MERKEZİ