AKP-MHP cephesi yeniden iktidar oldu. AKP-MHP iktidarının yeni dönem politikası önceki dönemlerde sürdüre geldiği faşist baskıcı uygulamalarla tek adam rejimini kalıcılaştırma yönlü olacaktır. Bu iktidarın esas tasarımı faşizm temelli bir yapılanmanın kalıcılaştırması üzerinedir.
İktidarın önüne koyduğu tasarım yönünde hedefe ulaşması Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirme, Kürt halkının iradesini kırma ve Türkiye’deki demokrasi dinamiklerini tasfiye etmeyle mümkün olacaktır.
Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirme yönünde planın bir ayağında, Rojava’ya yönelik işgal saldırısını genişletme, bir diğer yönde ise hem bölge düzeyinde hem de uluslararası alanda Rojava’ya yönelik izolasyonu genişletme amaçlı şantaj ve manipülasyonları en yoğun düzeyde devreye sokarak Rojava’nın özgür demokratik iradesini ve statüsünü tasfiye etme peşinde.
Kürt sorununda çözümsüzlüğün diğer ayağında ise demokratik Kürt siyasetini marjinalleştirme, Kürt halkının siyasi demokratik iradesini kırmak için her türlü hukuk dışılığı, özel ve psikolojik saldırıları ve faşizan uygulamaları bu dönemde hep uygulamada tutacaktır.
Çözümsüzlük siyasetinin bir üçüncü ayağında ise işbirlikçi Kürtleri, işbirlikçi Kürt yapılarını, Hizbul-kontrayı daha aktif ve daha yoğun biçimde öne sürme olacak ve sürmüş bulunuyor. Bu tür yapılarla bir taraftan demokratik siyasete yönelik alan daraltmayı hedeflerken, diğer taraftan Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirme siyasetine meşruiyet kazandırma peşinde. Kürt halkının tarih hafızası bu kirli siyaseti ve organizeleri asla kabul etmeyecektir. AKP iktidarı bu yapılarla Kürt halkı nazarında kendine alan açma peşine düşerken aslında kendisini Kürt halkı nezdinde daha fazla kriminalize ediyor.
Kürt sorununda çözümsüzlük siyaseti çözülmeye her yüz tutuğunda devlet ve dönemin iktidarlarının kendisine bağlı işbirlikçi damarı daha yoğun düzeyde devreye koyduğu biliniyor. Bu dönem de yine böyle bir sinsi siyaset tarzıyla Kürt halkı karşı karşıya.
AKP-MHP iktidarının Türkiye’deki demokrasi dinamiklerini devrimci demokratik muhalefeti nefessiz bırakma yönünde baskıyı aralıksız sürdüreceğine kimsenin kuskusu olmasın. Her muhalif kurumu, her muhalif sesi ve her muhalif dinamiği tecride alma, linçe tabi tutma bu iktidarın temel politikasıdır. Bu politikanın diğer yüzünde ise ırkçılığa, militarizme övgü, ırkçılığa ve militarizme biatı tüm toplumsal kesimlere dayatma ve egemen kılma yönelimi iktidar eliyle sistematik biçimde sürüyor.
Bu politikaya karşı devrimci demokratik güçlerin, demokratik muhalefetinin tepkisi ve yeni dönemde ortaya koyacağı mücadele düzeyi önemli.
Seçim sonuçları üzerinde tartışmalar devam ediyor. Verimli, geliştirici değerlendirme ve eleştiriler yanı sıra halkı karamsarlığa, umutsuzluğa ve yönsüzlüğe sürükleme temelinde yaklaşım ve tutumlar da yoğun düzeyde sürüyor.
Gerek Kürt siyasetinde gerekse de Türkiye’deki demokratik muhalefette ortaya çıkan zaaflar ve öncülük noktasında yaşanan zaaflar seçim öncesinde de fark ediliyordu. Seçimde bu durum daha görünür oldu. Bu durum üzerinde karamsarlığa sığınma, yönsüzlüğe sürüklenme çözüm üretmeyecektir.
Demokratik Kürt siyasetinin ve özgürlük mücadelesinin tarihsel karakteri ve deneyimi devletin saldırı ve daraltma hamleleri karşısında büzülme ve edilgen bir pozisyonla kendini sınırlandırma yerine daha güçlü, daha nitelikli temelde örgütlenme, eksik ve yetersizliklerinin eleştirisini ve özeleştirisini hep daha örgütlü, daha dinamik ve daha toplumsal bir mücadele düzeyini ortaya çıkarmayla yerine getirmiştir.
Bu aynı zamanda yeniden yapılanmanın da özüdür. Farklı toplumsal dinamiklere hitap etme eğilim ve beklentilerini dikkate almak ortak bir tutum ve birlikten bir mücadele düzeyini ortaya koyma toplumsal, siyasal mücadelenin temel özeliğidir. AKP-MHP iktidarının tüm ağır baskılarına ve öncülük alanında yaşanan ciddi yetersizliklere rağmen Kürt halkı bu seçimde de güçlü bir irade ortaya koydu. Birçok kesim tarafından bunun iyice idrak edildiğini söyleyemeyiz.