Kamera görüntüleri Türkiye’de ve dünyada kolluk tarafından işlendiği reddedilen suçlara ilişkin şu ana kadar birçok hakikati açığa çıkardı. Yakın tarihte dünya gündemini en çok sarsan olaylardan biri de 2020’de “beyaz” bir polisin kelepçeli şekilde yere yüzüstü yatırdığı Afro-Amerikalı George Floyd’un boynuna dakikalarca diziyle bastırarak öldürmesi olayıdır
Xemgin Yusuf Görücü
Türkiye’de kolluk müdahalelerinin kameraya alınması veya kamera kayıtlarının ortaya çıkarılmasının engellenmesi güncelliğini koruyan bir konu. Geçtiğimiz günlerde Nusaybin’de ulusal kıyafet giyen çocuklara polisler tarafından işkence yapıldığı reddedilmiş ancak kamera kayıtlarının ortaya çıkarılmasıyla kolluk görevlilerine dava açılabilmiştir. Bu yakın tarihli olay dahi Türkiye’de kamera kayıtlarının işkenceye karşı cezasızlığı aşmadaki önemini ortaya koyuyor. Kolluk görevlileri ise ısrarla kamera kaydı almanın yasak olduğunu belirterek kaba güçle görüntü alınmasını engellemektedir. Hepimizin cevabını bildiği bir soru: Kolluğu kameraya almak gerçekten yasak mı?
1.ve 2. Dünya Savaşı acılarından sonra yayımlanan 1948 İnsan hakları evrensel bildirgesi m. 19’da “Herkesin …ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak… bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, edinme ve yayma serbestliğini kapsar” denilmektedir. Bilgiye ulaşmaya çalışma, edinme ve yayma serbestliği tam da konumuzun esas hattını oluşturuyor. Dünyadaki çoğu Anayasa’da olduğu üzere mevcut 1982 Anayasası’nda da bu husus 26. madde “…Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar” şeklinde ifade edilmiştir.
Bu anayasal ifadelerin; hukuka aykırı işlem yapan, müdahalede bulunan kolluğu kameraya almayı da kapsadığına basit bir hukuki yorumla ulaşabiliriz. Çünkü satın aldığımız ekmekten bile kesilen vergilerle temin edilen silahlar ve güçle karşımızda duran bir kolluk görevlisinin kamusal bir alanda suç işlediğini ortaya çıkarmak ya da hukuka uymasını sağlamak amacıyla kameraya almak herkesin en temel hakkı.
Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü bu evrensel ve anayasal zemini görmezden gelerek kolluğu kameraya almayı engelleyen 27/04/2021 tarihli Genelge yayınlamış, özetle “Özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin ihlal edildiği” gerekçesi ile kolluğu videoya almak, fotoğraf çekmek yasaklanmıştı. Bu ne bir anayasa ne de bir kanun! Bu yalnızca bir genelge. Peki bir genelge ile bizim telefonumuzun kamerasına siyah bantlar çekilebiliyor / mu?
27/04/2021 tarihli Genelge bize şunu diyor; işkenceye uğradığınızda bunu kameraya alırsanız kolluğun özel hayatı ihlal edilir. Yani yaşadığımız işkence bile bedenimizin zimmetlendiği kolluğun özel anısı/hayatı oluyor, hakkımızı savunmazsak! Danıştay aylar önce bu genelge hakkında İfade-Basın hürriyetine aykırı bulduğu için yürütmeyi durdurma kararı almıştı. Hukukun kırıntısı bile kalmadı diyoruz ya, kalan son kırıntı bile yetiyor böyle bir absürtlüğü durdurmaya. Yani artık kolluk müdahalesini kameraya almanın hakkımız olduğu hukuken de tescillendi.
Kamera görüntüleri Türkiye’de ve dünyada kolluk tarafından işlendiği reddedilen suçlara ilişkin şu ana kadar birçok hakikati açığa çıkardı. Yakın tarihte dünya gündemini en çok sarsan olaylardan biri de 2020’de “beyaz” bir polisin kelepçeli şekilde yere yüzüstü yatırdığı Afro-Amerikalı George Floyd’un boynuna dakikalarca diziyle bastırarak öldürmesi olayıdır. Ve bu işkence ancak görüntülerin çevredekiler tarafından alınması ve yayılması sonucu açığa çıkmış, dünya çapında yankı uyandırmış ve polisler cezalandırılmıştı. Dolayısıyla “hakikat” ancak ezilenlerin elindeki kamera ile yayılabilmişti.
Yine Türkiye’de 18 yaşındaki tekstil işçisi Suriyeli Mülteci Ali el Hemdan, 27/04/2020’de Adana’da F.K. isimli bir polis tarafından öldürüldü. Bu olaydan sonra, sırayla;
-Emniyet Müdürlüğü olayı kaza gibi gösterdi ve uyarı ateşi sonucu yaşandığını belirtti.
-Polis F.K., “Koşarken de elimde eldiven bulunduğundan yoruldum, sendeledim. O sırada yere düştüm. Düşerken de silah ateş aldı” savunması yaptı
-Kamera görüntüleri ortaya çıktı ve polis memurunun soğukkanlılıkla 18 yaşındaki Ali Hemdan’ı direkt hedef alarak öldürdüğü ortaya çıktı. Polis memuru 25 yıl ceza aldı.
Yine Türkiye’nin toplumsal belleğinde en önemli olaylardan biri 2015’te 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın katledilmesi olayıdır. Bu olayda da ancak zırhlı araç kamera görüntülerinin ortaya çıkması ile hakikat gün yüzüne çıktı. Olay yaşandıktan sonra sırayla;
-Başbakan Davutoğlu “Burada net olarak ifade etmek istiyorum; bunun, herhangi bir şekilde emniyet görevlilerimizin kurşunlarıyla öldürülmesi söz konusu değil. Orada ne fiili bir müdahale ne de gaz kullanımı söz konusu oldu” demişti.
-Kazanhan’la ilgili yürütülen soruşturmaya savcılık tarafından gizlilik kararı konulmuştu.
-Görüntülerin “bir şekilde” ortaya çıkması ile polis memuru tutuklandı. Ve yaratılan kurgu çöktü. Yargılama halen devam etmekte…
Eğer kamera kayıtları olmasaydı George Floyd, Ali el Hemdan ve Nihat Kazanhan’ın katilleri de cezasızlık zırhına sığınacaktı. Ama hakikat bu şekilde açığa çıktı. Teknoloji hep biz ezilenlerin aleyhine işleyecek değil ya… Şunu açıkça bilelim ki işkence eden, hukuka aykırı davranan bir kolluk görevlisini kayıt altına almak hepimizin en temel hakkı. Karşımızdaki orantısız güce karşı bu hukuksuzluğu kamera ile kayıt almaktan korkmayalım. Ve hukuksuzluğu belgeleyelim. Basitçe şundan emin olalım: KAMERA SERBEST! İŞKENCE YASAK!
Stajyer avukat, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi