Ezgi Koman
“… Bir çocuğun ölümü yalnızca kendi ölümü değildir, başka çocukların da ölümüdür. Onun ölümüne neden olanların çocuklarının da ölümüdür. Bir çocuğun ölümü ağırdır, uzundur, yazılması zordur.”
Haydar Ergülen’in bu dizelerini hatırlamak da zordur. Çünkü bu dizelerde ölüm ve çocuk yan yana anılır. Bu dizeler 2016 yılında KHK ile kapatılan Gündem Çocuk Derneği’ni ve onun her yıl yayınladığı çocuğun yaşam hakkı raporlarını akla getirir.
Evet bir çocuğun ölmesi doğal değildir. Doğal olan çocuğun büyümesi, gelişmesidir. Oysa Türkiye’de her ay onlarca çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı yaşamını yitiriyor.
FİSA Çocuk Hakları Merkezi bu yılın başından beri çocukların yaşam hakkını aylık olarak izliyor. Medya yoluyla yaptığı izlemede Temmuz ayında, sadece Temmuz ayında, Türkiye’de en az 82 çocuğun yaşamını yitirdiği görülüyor.
Peki ama bu çocuklar kim? Yaşamlarını nasıl kaybetmişler? Gerçekten bu ölümler önlenebilir mi?
Rapora baktığımızda yaşamını yitiren çocuklardan 25’inin kız, 54’ünün oğlan çocuğu olduğunu görüyoruz. Üç çocuğun ise kimliği bilinmiyormuş.
Temmuz ayında 19 çocuk trafik kazalarında yaşamını yitirirken, kırsal ve kentsel alanlarda önlem alınmadığı için ölen çocukların sayısı en az 22. Bu çocuklardan en az 21’i de ne yazık ki boğularak yaşamını yitirmiş. Evet evet, denizde, sulak alanda boğularak yaşamını kaybeden tam 21 çocuk… Kim mi bu çocuklar? Efe Kağan, Buğra Küntaş, Ebrar Aktaş, Emine Nur Ayhan, Gizem Çakmak, Abdullah Hamadag, Doğanay Kırçiçek, Fatma Asfur, Muhammed Ayaz Gül, İbrahim Zahit Ayyıldız, Arda Kalkan, Hasan Olgaç, Yusuf Can Esendere, Berkcan Gezer, Hakkı Bardan, Rafet Ergen, Özlem Çevik, Polat Özister, Berkay Özister, Muhammed Gürhan, Mustafa Yazıcı, Birsen Acar, Mustafa Delen…
Ev içi fiziksel güvenlik ihmali sonucunda ise Temmuz ayında en az 13 çocuk yaşamını yitirmiş. Bu çocukların 10’unun ölüm nedeni her yıl yaz aylarında olduğu gibi açık pencere ve balkonlardan düşme olmuş. Evlerinde, en güvenli olmaları gereken yerde, çok basit önlemlerle engellenebilecekken düşerek yaşamını kaybeden çocuklar ise; Bahar Berber, Muhammet Hamit, Zeynep Mina Kades, Nil İkranur Çetin, Muhammet Yağız B., Miraç Yelboğa, İbrahim Oktan, Asel Aladağ, Melek Bai, Zelal T., Serkan Aktimur…
Ekonomik kriz arttıkça, çocuk işçiliği artar ve etkisi derinleşir. Koşulları da bedeli de ağırlaşır. Gittikçe ağırlaşan krizin bu ayında iş cinayetlerinde yaşamını kaybeden en az 10 çocuk var… Yaşları 12 ile 18 yaş arasında değişen, çalışmak zorunda bırakılmış işçi çocuklar: Muhammet Ongun, Furkan Kalemli, Mehmet Çevirel, Sefa Yıldız, İsmet Ziya Çevik, Uğurcan Demirbaş, Hamza Dülüklüoğlu, Hidayet Yeşil, Can Hisa, M.D.
Rapora göre en çok çocuk ölümünün olduğu kentler ise sırasıyla; Urfa, Van, Antep, Bursa ve Aydın…
Türkiye 1990 yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğunda, çocukların haklarıyla ilgili üç temel yükümlülüğü kabul etmişti. Bu temel yükümlülükler devletlerin insan hakları yükümlülüğünden farklı değildi: Çocukların haklarını ihlal etmeyecek, başkalarının ihlalinden çocukları koruyacak ve çocukların hak ve özgürlüklerinin yaşama geçmesini sağlayacak.
Temmuz ayındaki veriler bu yükümlülüklerin yerine gelmediğini bir kere daha gösteriyor. O halde bir kere daha söylemeli. Hiç bıkmadan, usanmadan: 100 yıllık Cumhuriyet’in çocuklara bu muamelesi kabul edilemez. Çocuk ve ölüm yan yana gelemez… Haydar Ergülen’in dediği gibi bir çocuğun ölümü yalnızca kendi ölümü olamaz… “Bir çocuğun ölümü büyüktür ve çocuk ölür, ölümü büyür. Ölümün büyüdüğü bir yerde ise her şey küçülür, ülke de, cennet de, hayat da, gelecek de, düşler de. Büyükler mi? Onlar zaten küçüktür.”