Erol Katırcıoğlu
Türkiye medyası Kürt sorununu kriminalize eden bir üslup ve içerikle yayın yaptıkça, Türkler Kürt sorununu anlayamıyorlar; Türkler Kürt sorununu anlayamadıkça da, Kürtler Kürt sorununda kendi başlarına kalıyorlar. Yani bu sorunun aslında bütün Türkiye’nin sorunu olduğu, bu sorun çözülmedikçe de ülkede demokrasinin varolamayacağı düşüncesi Türkler arasında yaygınlaşamıyor. Dolayısıyla Kürt sorunu, aslında ekonomik olarak daha çok Türkleri vurduğu halde bir türlü Türklerin de sorunu olamıyor.
Denilebilir ki ne ilgisi var Kürt meselesiyle demokrasinin? Türkiye’de demokrasi vardır ve herkes, kim olursa olsun kanun önünde eşit olduğu için toplumda da herhangi bir ayrımcılık yoktur. Anayasanın 10.maddesinde ifade edilen bu görüş aslında gerçek olanı perdelemek için konmuş bir görüştür. Çünkü kanun önünde herkesin eşit haklara sahip olduğunu söylemek aslında başta Kürtler olmak üzere birçok farklı kimliğin mağduriyetlerini inkar etmek demektir. Toplumun bir kısmının yaşadıklarının inkarı ise, aynı şekilde bütün kanunsuzlukların, hukuksuzlukların da inkarı demektir. O nedenle de Kürt sorununun çözülmeyip sürmesi, aslında ülkedeki yolsuzlukların ve mafyatik ilişkilerin de görünmez kılınmasını sağlayan bir işleve sahip.
Çözüm sürecinin bitirilmesiyle AKP’nin demokrasiden uzaklaşması, Kürt sorununu da yalnızca bir şiddet sorununa indirgemesi, bir tür güvenlik stratejisinin gereği olarak okunabilir. Ama açıktır ki, bu durum aynı zamanda ülkenin kaynaklarını özel ellere pervasızca verilmesinin, kaçakçılığın ve yolsuzluğun perdelenmesi olarak da okunabilir. Dolayısıyla Kürt sorununun varlığı mevcut iktidarın hukuku ve yasaları çiğneyebilmesinin gerekçesi yapılırken, aynı zamanda ekonomik kaynakların da talan edilip yeni bir sermaye sınıfının yaratılmasının da imkanını sağlamaktadır.
Bugün itibariyle durum budur. Yukarıda söylemek istediklerimi özetleyecek olursam Kürt sorunun çözülmemesiyle ülkenin ekonomik bir bataklığa sürüklenmesi arasında çok yakın bir ilişki vardır. Aynı şekilde Türkiye’nin gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti olamamasıyla Kürt sorunun çözülmemiş olması arasında da çok yakın bir ilişki vardır.
Bunları neden mi söylüyorum? Çünkü Kürt sorunu yalnızca Kürtlerle çözülemez. Kürtler zaten mağdur edilmiş bir halk olarak ne istediklerini biliyorlar. Kürt sorununun çözümünde asıl hareket etmesi gerekenler Türklerdir. Türkler Kürt sorunu gerekçe gösterilerek neredeyse olağanüstü hal kanunlarına benzer kanunlarla yönetildiklerinin; aynı zamanda yine Kürt sorunu gerekçe gösterilerek yolsuzlukların, usulsüzlüklerin üstü örtülüp bir tür mafya ekonomisi koşullarında yaşadıklarının farkına varmıyorlarsa, Kürt sorununun çözümü de zorlaşır. O nedenle de Türkiyeli aydınların, bu çıplaklığı görenlerin Türkleri uyarmaya yönelik davranmaları gerektiği ortadadır.
Gerçek bence bu kadar açık olduğu halde Türklere seslenen muhalefetin bu durumu konu etmek ve Türkleri Kürt sorununda dayanışmaya çağırmak gibi bir görevi yokmuş gibi davranması oldukça düşündürücüdür. Oysa başarısının ancak böyle sağlanabileceği de ortadadır.