Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği, GES tarlası için uygun büyüklükte arazi bulamadıkları için devletin bunu sağlaması gerektiğini belirtiler. İki sonra iktidar bu talebi yerine getirirken kaybeden yine yurttaşlar ve çiftçiler olacak
Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED) Genel Sekreteri Hakan Erkan Türk firmalarının Avrupa pazarında rekabet güçlerini korumaları için lisanssız elektrik üretim mevzuatında yeni esneklikler sağlanması gerektiğini söylerek, Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat kapsamında Sınırda Karbon Vergileri uygulamasını hayata geçirmeye hazırlandığını bu nedenle Türk sanayi kuruluşlarının birlik ülkelerinde rekabetçi konumu sürdürmek için karbon ayak izlerini hızla düşürmek zorunda olduğunu belirtti.
Bedava arazi tahsisi istediler
Lisanssız güneş enerjisi yatırımlarının bu hedefe ulaşmada en hızlı ve etkin çözümlerin başında geldiğini ve ilgili mevzuatta son dönemde yapılan güncellemelerin büyük ölçekli yatırımların önünü açtığını kaydeden Erkan, buna karşın sanayi kuruluşlarının mevzuatın da izin verdiği büyüklüklerdeki lisanssız güneş enerjisi projeleri için uygun arazi bulmada çok zorlandığını kaydetti. Çözüm için önerilerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na ilettiklerini söyleyen Erkan, kuruma 5.1.h kapsamında güneş enerjisi yatırımları için, hazine arazilerinin tahsisi imkanlarının getirilmesi önerisini sunduklarını belirtti.
9 ilde 12 yeni GES alan ilanı
GENSED’in Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na isteklerini iletmelerini hemen 2 gün sonrası Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Aksaray, Antalya, Burdur, Diyarbakır, Mersin, Muş, Nevşehir, Osmaniye ve Siirt illerindeki toplam 12 sahayı güneş enerjisine dayalı yenilenebilir kaynak alanları (YEKA) olarak ilan etti. GES şirketleri içinamamı tarım arazileri üzerine kurulacak olan santraller için toplam 3 milyon 450 bin 022 metre kare arazi tahsisi için ilan yapılmış oldu.
Tamamı tarım alanları
Yeni yenilenebilir enerji kaynak alanı ilan edilen sahaların tarım alanları olması dikkat çekerken, bu sahaların genişliği, bulundukları il, ilçe, köy ve mahalleler ise şunlar:
- AKSARAY: 199.950m2; Aksaray, Merkez, Çağıl Mahallesi
- ANTALYA: 199.790m2; Antalya, Korkuteli, Bozova Mahallesi
- BURDUR: 298.500m2; Burdur, Merkez, Çallıca Mahallesi
- DİYARBAKIR: 399.800m2; Diyarbakır, Kayapınar, Uyandık Mahallesi
- DİYARBAKIR: 399.982m2; Diyarbakır, Kayapınar, Uyandık Mahallesi
- MERSİN: 283.500m2; Mersin, Silifke, Kavak Mahallesi
- MERSİN: 298.900m2; Mersin, Silifke, Kavak Mahallesi
- MUŞ: 299.400m2; Muş, Hasköy, Koçköyü Mahallesi
- NEVŞEHİR: 148.000m2; Nevşehir, Avanos, Topaklı Mahallesi, Yeni Mahalle
- OSMANİYE: 298.400m2; Osmaniye, Düziçi, Böcekli Mahallesi
- SİİRT: 251.300m2; Siirt, Tillo, Sinep (Çatılı) Mahallesi
- SİİRT: 372.500m2; Siirt, Tillo, Sinep (Çatılı) Mahallesi
—
Her şey sermaye için!
Dünya da fosil yakıt üzerinden bir paylaşım savaşına dönüşebilecek olan bir hakimiyet kurma süreci işletiliyor. Diğer yandan iklim zirveleri düzenleyerek dünya üzerinde yıkıcı bir boyutta yaşanan ekolojik krize bağlı küresel ısınmaya karşı ‘yenilenebilir’ enerji için fosil yakıtlardan vaz geçilmesi gerektiği yönünde kararlar alınıyor. Tüm bu yaşananlar halklar üzeirnde bir algı savaşının sürdüğünü gösterirken kapitalizmin kendi yarattığı sorunu çözmek adına ortaya koyduğu yaklaşımların sadece sermaye için yeni bir birikim alanı yaratmayı amaçladığını yaşananlar üzerinden net bir biçimde okuyabiliyoruz.
Ekolojik krizi ‘yenilenebilir’ savı çözemez
Almanya’nın başını çektiği ve Japonya, ABD, Çin gibi emperyalist-kapitalist ülkelerin sermaye büyümesi sürecinde yaşadıkları daralmaya karşı açılım planları içinde, ‘küresel ısınmaya’ çare olarak ‘yenilenebilir enerji’ savıyla bir süreç işlettikleri pratiklerinden anlaşılabiliyor. Kapitalizmin dünyadaki yaşamı uçurumun kıyısına getirmesinin en temel nedeni olan aşırı üretim ve tüketim üzerinden elde ettiği birikimleri sürdürmek dışında hiçbir hedefi olmayan ‘yenilenebilir enerji’ söylemi yaşanan ekolojik krizi çözmek şöyle dursun derinleştirmekten gayrı bir sonuç vermesi mümkün değil. Rüzgar enerjisi için ormanların, meraların, deniz ekosisteminin yıkımına yol açılırken güneş enerjisi için tarımsal arazilerinin işgal ediliyor olması ve adına da ‘Güneş Tarlaları’ denmesi bu gerçeği göstermeye yetmektedir.
Tarım arazileri ve açlık
Dünya üzerinde 2 milyara yakın bir insan kitlesinin açlık çektiği ve temiz suya erişemediği günümüzde açlığın en büyük nedeninin susuzluk ve tarım arazilerinin giderek daralması olduğu biliniyor. Yaşanan süreç bu iken tarım arazileri veya meralar üzerini işgal ederek ‘güneş tarlaları’ oluşturup yaşanan ekolojik krize ve dolayısıyla açlığa çözüm bulunabileceğini düşünmek en hafifinden aymazlık olabilir. Yayınlanan verilerde 2005’ten 2018 yılına kadar 3.5 milyon hektarlık araziyi ekmekten vazgeçen çiftçilerin durumu ‘yenilenebilir’ enerji programını uygulanabilir kılmaktadır. AKP iktidarı terk edilen arazilerin yeniden üretime kazandırılması yönünde bir çabaya girmezken, Sudan’da 780 bin hektar tarım arazisini kiralaması, buğday üretimi için Venezuella ile anlaşma yapılmasının yurttaşlar açısından mantıklı hiçbir yanıtı yoktur.
Peynir ve buğday Venezualla’dan!
En temel gıda ihtiyaçlarını ithalata bağlayan iktidarın en son Venezuella’dan sıfır gümrükle peynir ithal edilmesinin önünü açmasının ardından buğday ülkesi olan Türkiye’de tarımı çökerterek buğday üretimi için anlaşmaya gidilmiş olması AKP’nin tarım arazillerine, meralara verdiği değeri açığa çıkarırken, terk edilen araziler ve halen üretimde olan araziler üzerine enerji santrallerine izin verilmesi, tarım arazilerinin imara açılması ve ortaya koyduğu ithalat politikaları elbette bir amaca hizmet etmektedir. Bu amaç ise dünya da yaşanan kapitalist yağma sürecinden çeğeriindeki sermaye yapılarının azami yararlanması içindir. Kapitalizm elinde hiçbir şeyin temiz olma ihtimali mümkün değil. Çünkü kapitalizm insanlar dahil tüm canlı yaşamın kanını emerek yaşayan bir asalaktan başkaca birşey değildir. Türkiye’de AKP iktidarı sermayeye sınırsız hizmet edebilen özelliğe sahip bir iktidar yapısı olarak attığı her adım, söylediği her söz sadece ve sadece sermaye çıkarlarını içermektedir.