Mehmet Halis Saykan
Kürdistan’da hiçbir şey kendiliğinden gelişmez. Gençler özelinde yürütülen uyuşturucu, fuhuş ve ajanlaştırma faaliyetleri de böyledir ve kesinlikle kendiliğinden gelişmeye ya da ‘gençliğin yoldan çıkmasına’ bağlanamaz. Olsa olsa ‘gençliğin yoldan çıkartılması’ amacıyla yürütülen politikalara bağlanabilir.
Uyuşturucu kullanımı son yıllarda kat be kat artmış durumda. Türlü mekanlar, vasıflar ve statüler ardına gizlenerek gerçekleştirilen fuhuş ilişkileri hiç olmadığı kadar yaygın. Ajanlaştırma faaliyetleri neredeyse devletin gençlik ile özel olarak ilgilenmek üzere oluşturduğu bir kurumsallaşmaya gitmiş durumda. Ancak belki de en önemlisi, tüm bunların belirli bir örgütsel ve sistematik zeminde yürütülen uzun vadeli politikalar olmasıdır. Bu sistematik saldırı kapsamında da gençlik uyuşturucu özelinde önce bağımlılık ilişkilerine düşürülmek isteniyor. Ancak genel hedef bundan daha fazlasıdır, yürütülen tam anlamıyla bir direnişten arındırma hamlesidir.
Bu nedenle gençlik üzerinde yürütülen uyuşturucu faaliyetlerini genel anlamda ‘bağımlılık’ kavramı altında düşünmek, bu politikaları gerçekten ‘özel’ kılan yanı anlamak için yardımcı olabilir. Çünkü ancak buradan bakıldığında, bağımlılık olgusunu anlamak da, onunla mücadele etmek de gerçek anlamına kavuşabilir.
Savaşın bu özel olan biçimi, Kürdistan gençliğini uyuşturucu ilişkilerinin içerisine yerleştirerek, şiddet aygıtlarının dışındaki aygıtları da kullanıyor. Bunun önemi sıradan olanın da ötesinde.Yani çok açık söylemek gerekiyor, devlet bütün ideolojik aygıtlarını en yetkin şekilde kullanmayı hedefliyor ve bu hedefe ulaşılması durumunda sonuç çok ciddi olacaktır. Bu sonuçla, Kürdistan gençliği işgalci ve kapitalist ulus-devletin meşruiyetini artık devletin müdahalesine bile gerek kalmadan üretebilir hale gelecektir. En basit ama çarpıcı ifadesiyle söylemek gerekirse, devrimci Kürdistan gençliğinin karşı-devrimcileştirilmesi hamlesi devrededir. Burada devlet açısından artık söz konusu olan da meşruiyet zırhını bizzat savaştığı kitleler eliyle yaratmaktır. Bu, uyuşturucu ve türlü bağımlılık ilişkilerine çekilmeye çalışılan gençlik açısından, mikro devletçikler haline gelme tehlikesinden başka bir şey değildir. Gençliği uyuşturucu ile bağımlı hale getirmekle de bu yüzden en az iki şey hedefleniyor, birincisi direnişin en önemli odağı olan gençliği politik olarak dağıtmak, ikincisi ise uyuşturulmuş gençlik eliyle kendi meşruiyetini yaratmak. İkincisi özellikle önemlidir çünkü onunla toplum içerisinde ve toplum eliyle meşruiyet yaratarak toplumu teslim almak hedefi var.
İşte Kürdistan gençliği özelinde toplum böyle bir kıskaca alınmak isteniyor. Gençlik asıl yolu olan devrimci, yurtsever yolundan uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Bu yüzden devlet merkezli yürütülen bu faaliyetler maddeye ya da türlü biçimlerde başka şeylere bağımlılık görünümü altında kapitalist, işgalci, gençlik ve kadın düşmanı sisteme bağımlılığı geliştirmeye çalışıyor.
Başta uyuşturucu kullanımını kolaylaştırmakla Kürdistan gençliği özelinde Türkiye gençliği ve toplumu da politik olarak esir alınmak ve ‘sistem içi’ kılınmak isteniyor. Bu anlamda karşı-devrimcileştirme hamlesi hem Kürdistan hem Türkiye devrimci gençliğine karşı yürütülmektedir. Bu hamle kapsamında Kürdistan’da uyuşturucu özel olarak artmışsa Türkiye’de de genel olarak artmış ve yayılmıştır. Yine kullanımının artmasına paralel olarak, yakalanan uyuşturucunun miktarı da artıyor. Son zamanlarda yapılan araştırmalar bunu açıkça gösteriyor. Örneğin, Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) yayımladığı 2021 raporuna göre, Türkiye’de 2019 yılında ele geçirilen MDMA ve eroin miktarı diğer tüm birlik üyesi ülkeleri geçmiştir. Bu gibi veriler gençliğe ve topluma yönelik saldırıların Türkiye ve Kürdistan için ne kadar hayati olduğunu da gösteriyor.
Meseleyi böyle kavramak, karşı karşıya kalınan tehdidin boyutunu ve ciddiyetini gösterirken gençliğin sorumluluğunu ve görevini de ortaya koymaktadır. Çünkü bağımlılık ilişkisinin hakim kılındığı bir gençlik asla bedenini bağımlı kılmakla kalmayacak, iradesini ve bilincini de bağımlı kılmış olacaktır. Bu yüzden de bütün anlamıyla gençliği ahlaki ve politik tutumundan soyutlama, onu bir bedene indirgeme hamlesidir söz konusu olan. İşte bugün Kürdistan gençliğine dayatılan uyuşturucu faaliyetlerinin temelleri bu tarz hamlelerde bulunmaktadır. Gençliğin biyolojik ve sosyolojik olgu olarak toplumsal yaşamda öne çıkan bir gerçekliğe sahip oluşu, onu bu hamlelerin özel hedefi haline getiriyor. Bütün bu hedeflerle birlikte de bir gencin bedeni türlü ‘bağımlılık’ politikalarıyla tıpkı bir mekan gibi savaş alanına çevrilmek isteniyor, onun bedeninin kendisine ait bir beden olmaktan çıkarılması hedefleniyor. Bedeni kendine ait olmayan bir gençliğin de ne iradesi ne de bilinci kendisinin olabilir. Öyleyse Kürdistan’da birçok boyutta yürütülen özel savaş politikalarına cevap üretmek demek de yalnızca bedenimizi bağımlılıktan kurtarmak demek değil, irademizi ve bilincimizin kontrolünü de kendi ellerimize almak demek olacaktır.
* HDP Gençlik Meclisi Yürütme Kurulu üyesi Mehmet Halis Saykan