Urfa’da tekstil işçileri büyük bir başarıya imza attı. Sendika örgütlenmesinin başından beri içinde olan DİSK’e bağlı Tekstil İş Sendikası’nın Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen, Uğur Tekstil’deki kazanımın bölgenin tüm fabrikalarına yayılacağını söyledi
Yusuf Gürsucu / İstanbul
DİSK/Tekstil’e üye oldukları için işten atılan, mücadeleleri sonucunda tekrar işbaşı yapan işçiler sendikalı olarak çalışmaya başlarken, kendilerini daha güçlü hissediyorlar. Yaşanan sürece dair örgütlenmenin her aşamasında işçilerle yan yana mücadeleye katılmış ve özverili çalışmalarla işçinin güvenini kazanmış olan DİSK’e bağlı Tekstil İş Sendikası’nın Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen’le konuştuk.
*Uğur Tekstil’de çok zorlu bir süreç başarıyla bitti. Öncelikle duygularınızı öğrenmek istiyoruz.
Duygularımızı ifade etmek gerekirse tabii ki mutluyuz ve gururluyuz, çünkü işçilerle birlikte bunu hak ettiğimizi düşünüyoruz. Özellikle fabrikanın kapanmasından bugüne geçen süreçte işçilerin örgütlü duruşu, kararlı duruşu ve mücadelesi bizim de çabamızla fabrikanın tekrar açılmasını sağlamış olduğumuz için ve bütün işçilerin işe geri dönüşünü sağladığımız için tabii ki çok mutluyuz. Türkiye’de çok az örneği olan bir başarı elde edildi. Çünkü sendikalaşmayı engellemek için fabrika kapatılmış, bütün işçiler işten atılmış ve hatta işçilerin tazminatları da ödenmişti. Ama işimiz için direnmekten hiç vazgeçmedik. Bu noktaya gelinmesinde özellikle Küresel Sanayi İşçileri Sendikası olan IndustriAAL’ın, ZARA şirketi üzerinde yaptığı baskı ve çabanın önemi çok yüksekti. Uğur Tekstil’in üretimini yaptığı ve İnditeks markasının sahibi olduğu Zara’nın harekete geçirilip müdahil olması ve IndustriAAL’ın Türkiye temsilcisi olan Kuvvet Lordoğlu’nun emeği de çok önemliydi ve çok etkili olduğunu belirtmek gerekiyor.
*Bu süreçte işçilerin kararlılığı çok önemliydi. Bu kararlılık nasıl ortaya çıkarıldı? Baştan işçiler sanırım umutsuzdu, bu umut nasıl yaratıldı?
Fabrikanın kapanması öncesinde sendikaya üye olan işçilere çok yönlü baskılar yapıldı. Gerçekten çok sağlam bir örgütlenmemiz vardı ve burada özellikle fabrikada işçiler içinde oluşturduğunuz komitenin rolü çok büyüktü ve işçiler de onların etrafında kenetlendi. İşverenin baskıları sonuç vermeyince en son başvurdukları yöntem fabrikayı kapatmak oldu. İşverenler, bölgede hak arayan işçilere ‘Böyle yaparsanız, sendikalı olursanız, fabrikayı kapatırız’ tehditlerini savurmaktadır. Biz bunu boşa çıkardık ve baştan beri böyle bir kapanmanın gerçek bir kapanma olmadığını, sendikalaşmayı engellemek, sendikadan kurtulmak için hileli bir kapanma olduğunu biliyorduk. Bu nedenle kapansa bile fabrika önünden ayrılmayacağımızı, fabrika tekrar açılıp bütün işçiler geri alınıncaya kadar direnişimizi sürdüreceğimizi ve bu konudaki kararlılığımızı gösterince bu noktaya gelindi.
*Bu başarı sonrası Urfa ve bölgenin diğer illerinde işçiler için önemli bir örnek yaratılması sınıf örgütlenmesinde nasıl bir süreci ortaya çıkaracaktır?
Bildiğiniz gibi bölge bir teşvik bölgesi. Burada yapılan sermaye yatırımlarında arazilerin bedava tahsis edilmesinden tutalım büyük vergi indirim ve muafiyetleri, sigorta prim desteği ile pek çok teşvik desteği veriliyor. Sermayenin burayı tercih etmelerinin sebebi bölgedeki işçi sınıfı yani Kürt coğrafyasındaki işçiler hem iktidarın hem de sermayenin gözünde ucuz iş gücü. İşçiler asgari ücretle hatta bazı yerlerde daha da altında bir ücretle çalıştırılıyor. Hiçbir sosyal hak ve örgütlenme hakkı
tanımadan ucuz köle olarak görüyorlar. Uğur Tekstil’deki bu örgütlenme ve başarı aynı zamanda bölgedeki işçi sınıfının ucuz köleler olmadığını, ucuz iş gücü olarak görülmeyi kabul etmediklerini göstermiş olması bakımından önemli bir örnek oldu. Uğur Tekstil’de bütün işçileri işe tekrar geri aldırmayı ve fabrikanın açılmasını sağlamayı başardık ve bu işçilere müthiş bir güven kazandırdı. Bundan sonraki süreçte kazanılan moralle önümüze çıkan diğer engelleri aşacağımızı düşünüyoruz. Şimdi önümüzde bir toplu sözleşme süreci var ve işverenin geri çekmediği yetkiye itirazı var. Toplu sözleşme taslağının iş yeri talepleri doğrultusunda oluşturulması ve toplu sözleşme sürecinin işçilerin iradesi, bilgisi ve onayı ile şekillenecek biçimde yürümesini istiyoruz.
OSB’lerde 30 bini aşkın işçi var
Bölgede biliyorsunuz en yaygın iş kolu tekstil ve özellikle sermaye tekstilde bölgeyi bir ucuz işçi cenneti olarak görüyor. Urfa’da sadece son yıllarda açılan yeni fabrikalarla birlikte organize sanayi bölgesinde işçi sayısı 30 bini geçmiş durumda. Yine hemen yanı başımızda Batman’da, Diyarbakır’da, Mardin’de, Adıyaman’da yani bölgede özellikle tekstil iş kolunda ‘Tekstilkent Projeleri’ ile ciddi bir sanayileşme var. Uğur tekstil hem Urfa’da hem de diğer illerde işçilerin örgütlenmesi, sendikalaşması, hakları için birlik olup mücadele etmeleri bakımından hem cesaret veren hem de gerçekten somut bir örnek olması bakımından çok önemli bir kazanım sağlandı.
İşçiler arasında dayanışma şart
Urfa ve diğer bölge illerinde örgütsüz olan, sendikasız olan ve kölece çalışma koşullarına mahkûm edilen, asgari ücret ve daha altında sefalet koşullarında çalışmaya zorlanan ve pek çok hakları gasp edilen on binlerce işçi var. Uğur Tekstil işleri mücadele ederken karşılarında sadece Uğur Tekstil işverenin olmadığını gördüler. Sırf DİSK’ten ve sendikadan kurtulmak için fabrikayı kapatması ve onların gerekirse siparişlerini, ürünlerini kendilerinin üreteceğini söyleyen patronlar dayanışma içinde devleti de arkasına alarak işçi sınıfının karşısında bir bütün olarak hareket ediyorlar. Bu durum, işçilerin de sınıf bilinciyle topyekûn bir mücadele ve dayanışma içinde olmaları gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.